Çok değil, 20 yıl kadar önce ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, hatta Hollanda ve Danimarka gibi nakıs ülkeler bile oyun kurar, bize de orada verilen figüranlık rolü düşerdi. Ne hikmetse, figüranı olduğumuz tüm oyunlar da, günün sonunda Türkiye’nin aleyhine sonuçlanırdı.

Devletimiz, bu adaletsiz ve hain oyunun elbette farkındaydı. Hatta tüm oyunun, Türkiye’yi bir şekilde ‘istenilen çizgide tutmak’ uğruna kurulduğunu da bilirdi. Buna rağmen, o oyunları bozacak güç, kudret ve siyasî irade mevcut olmadığından, hep yutkunurduk.

Bugün durum çok farklı… 1974’teki Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında, basit telsiz muhaberesini bile yapacak imkân ve kabiliyetimiz olmadığından, kendi savaş gemimiz Kocatepe’yi batırmıştık. Şimdi, gökyüzüne konuşlandırdığımız kendi öz imalatımız uydularımızla, bırakın muhabereyi, dünyanın dört bir köşesini ‘rasat’ altında tutuyoruz.

İsrail boşuna tepinmiyor. Kanada boşuna ‘kamera satışı ambargosu’ getirmedi. Yaptılar da ne oldu? Onların ‘satmıyoruz’ dediği her şeyin, hem de daha kalitelisini bugün kendimiz yapıyoruz.

GÖKYÜZÜ TÜRKLERDEN SORULUR

Tek bir atımlık güdümlü füzelere milyon dolarlar ödeyip, sonra da ‘Kongre onayı’ için kıvrandığımız zamanlardan, bugün en az 1 düzine farklı türde, boy boy füzelerimizi kendimiz üretiyoruz. Maliyeti astronomik olmadığından, tetiğe basan parmaklarımız da titremiyor.

Daha dumanı üstünde tütüyor, parasını ödediğimiz F35’lere el konulup teslim edilmeyişinin. Keşke hep öyle kalsalar. Keşke, bize hiçbir zaman silah satıp, paramızı almasalar. Çünkü onlar öyle yaptıkça, biz çok daha kalitelisini üretiyoruz. Buyurunuz, KAAN… Beşinci nesilden daha ileri teknolojiye sahip olduğu anlaşılan millî savaş uçağımız, Batılı emperyalistler dâhil, tüm dünyanın radarına girmiş durumda.

Dünyadaki İHA/SİHA pazarının yüzde 68’ini ele geçirdik. Şaka yapmıyoruz; kalan yüzde 32’yi ABD, Çin ve İsrail paylaşıyor.

Ürettiğimiz İHA/SİHA’lar, öyle planlanmış tatbikatlarda değil, bizzat sıcak savaşlarda test ediliyor, savaşların seyrini değiştiriyor.

OYUN KURAN ÜLKE

Avrupa’nın 200 küsur sene önce bize biçtiği rolü, geldiğimiz noktada elimizin tersiyle silip attık. Son 20 yılın ilk yarısında, ‘oyunbozan’ ülke konumuna geldik. Suriye’deki operasyonlarımızın… Bilhassa da 37 askerimizin Rusya destekli Eset rejimi tarafından katledilmesinin ardından yaptığımız İdlip Savaşı’nın ardından, ‘oyunbozan’ sıfatımızın yanına, ‘oyun kuran’ niteliğini de ekledik.

Libya’da, İtalya dışındaki tüm Batılı çakalların, hatta Suudi Arabistan, Mısır, BAE gibi, ‘kalıbının devleti olmayan’ unsurların bile yıkmaya çalıştığı meşru hükümetin arkasında durduk. Silah ve istihbarat desteğiyle, meşru Libya hükümetinin, Batılıların kucağında darbecilik oynayan Halife Hafter soytarısına karşı galip gelmesini sağladık.

Karabağ’da 30 yıl boyunca devam eden, AGİT ve benzeri kandırmacalarla işgale destek veren Batılılara rağmen, kahraman Azerbaycan Ordusu ve halkı, Türkiye’nin de desteğiyle bir destan yazdı. Bozulan oyun, yine ‘Türk Aklı’ ile yeniden kuruldu. Ermenistan, artık Türkiye ve Azerbaycan için sorun çıkaramayacak kıvama geldi.

İsrail kışkırtmalı Hindistan’nın, Pakistan ile arasındaki gerilimin sıcak çatışmaya dönüştüğü bir ortamda, kardeş Pakistan’ın kahraman ordusu, saldırgan Hindistan’ın Fransa ve Rusya menşeli 5 savaş uçağını ve 29 İsrail menşeli SİHA’sını leş haline getirdi. İlginç olan, bazı Batılı ciddi haber kuruluşları, Türkiye’nin Pakistan’a 6 kargo uçağı dolusu silah gönderdiğini iddia ediyor. Eh, Fransızların yere göğe sığdıramadığı Rafale uçaklarının 3’ü birden yere serilince, sözkonusu iddiaları ciddiye almak gerekiyor.

BARIŞA OYNAYAN ÜLKE

Birçok Afrika ülkesinde, Türkiye’nin varlığı ve ‘kazan-kazan’ siyaseti, başta Fransa olmak üzere, Batılı çakalların tası tarağı toplayıp, sömürdükleri ülkeleri terk etmesiyle sonuçlanıyor. Yine Batılıların Afrika’da yaktığı fitne ateşini, Türk’ün samimi ve çıkarsız müdahalesi söndürüyor. Aralarına kan davası sokulmuş ülkeler, Türkiye’nin tarafsız ve âdil hakemliği sayesinde barışıyor.

Irak ve Suriye’de, devletimizin varkalımına (beka) karşı kurulan, yüz yıla sarî oyunu da bozduk. ABD, Rusya, İsrail ve sair Batılı emperyalistlerin milyarlarca Avro yatırım yaptıkları terör zincirlerini ve koridorlarını paramparça ettik.

Önüne gelen emperyalistin çökmeye çalıştığı, başındaki dikta yönetiminin de kendi koltuğu uğruna ülkesini pazara çıkardığı Suriye’de, kimsenin ummadığı ve beklemediği bir anda, oyunu yeniden ve bize göre kurduk. Rusya ve İran, senelerdir çöreklendikleri Suriye’den tası tarağı toplamak zorunda kaldı. ABD ise, tüm ayak sürümelerine rağmen, yakında Suriye’deki varlığını sonlandırmak zorunda kalacak.

40 küsur senedir başımızı ağrıtan PKK terörü bitti bitecek. Örgütün, kendini fesih kararını aldığı ve buna dair açıklamayı bugün-yarın yapacağı bilgileri geliyor.

NESEPSİZ DEVŞİRMELER

Kıbrıs’ta da Türklüğe karşı bir oyun denemesi yapılıyor. Yunan, Rum ve İsrail yetmezmiş gibi, bir de Kıbrıs Türkleri içinden devşirdikleri nesebi bozukları sahaya sürdüler. Türkiye’nin gönderdiği bütçeyle öğretmenlik maaşı alan bir grup nesepsiz, Türk Ordusu’nun Kıbrıs’tan çekilmesini isteyecek kadar kendini kaybedebildi. Bir de zırvalarını, maymun gibi havaya zıplayarak ortalığa saçma garabeti sergilediler.

Elbette bu ihanetler, ilk defa karşılaştığımız şeyler değil. Kurtuluş Savaşımız sırasında bile, içimizde bir yığın ABD mandacısı, İngiliz muhibbi ve Yunan tohumları vardı. Çok şükür, kriptolar kalsa da, büyük çoğunluğu tasfiye oldu. Kıbrıs’taki nesepsizleri de aynı akıbet bekliyor.

BİRAZCIK DAHA SABIR

Türkiye, nükleer enerjiye adım atıyor. Senelerce ‘yok’ denilen petrolü ve doğalgazı bulup çıkarıyor. Sadece kendi vatanında değil, dost ve kardeş ülkelerin toprak ve denizlerinde de petrol ve gaz arıyor.

Uzay teknolojisine büyük yatırımlar yapıyor. Savunma sanayinde yeni ve ileri teknoloji yatırımları kesintisiz devam ediyor. Atatürk Hava Limanı terminal binaları, dünyanın en büyük ileri teknoloji parkına dönüştürülüyor.

Ve Türkiye, öyle borsadan 3-5 milyar dolar yabancı sermaye kaçırmakla veya gece yarılarında Londra merkezli yapılan hayalî alım/satım işlemleriyle ekonomisi tökezletilecek ülke olmaktan hızla uzaklaşıyor.

Niyetim pespembe bir tablo çizmek değil. Ekonomide yaşadığımız sıkıntıları gözardı etmiyoruz. Büyük bir salgın ve arkasından asrın depremlerini yaşadık. Yüzmilyarlarca dolar ilave yük altına girdik. Bunun bir faturası olacaktı ve oldu.

Tarımda ve hayvancılıkta ciddi yapısal sorunlarımız var. Bunları önümüzdeki günlerde, dilimizin döndüğü kadar ifadeye çalışacağız.

Ne olursa olsun, yaşadığımız ekonomik ve sosyal sorunlar, geride bıraktığımız ağır meselelerin kalan tortularından ibarettir. Ve az bir zaman sonra bunların hepsi geçecek. Türk Milleti, senelerdir katlanmak zorunda kaldığı sıkıntıları geride bırakıp, özlediği rahat ve huzura ulaşacak.

Türk Yüzyılı başladı, kervan yola düzüldü. Türk Devletleri Teşkilatı, Türklüğün birbirine olan bağlarını ilmek ilmek dokuyor. Hedef, TURAN.

Başımızı yere eğmeyelim. Birazcık daha sabır.