Diplomaside, ABD ve Rusya gibi emperyalist devletlerle kurulan ittifaklar, ‘fil ile yatağa girmeye’ benzetilir. Fil kımıldadığında, müttefik zorda demektir.

Son 100 yılda ABD ile müttefiklik ilişkisi kuran bütün devletler, bu haydut devletin mutlaka zararlarını görmüştür.

ABD Başkanı Donald Trump, birkaç ay önce Basra Körfezi’ndeki Arap şeyhliklerine bir ‘haraç çıkarması’ yapmıştı. Kendisini, ABD’nin koruması ve teminatı altında zanneden hanedan yönetimlerinin her birine münasip miktar salmalar salmıştı. Salmanın, 3 trilyon dolardan 5 küsur trilyon dolara kadar ulaştığına dair rivayetler muhtelif…

Hani bizim mahalle kabadayıları, esnafa gidip, “Sizi burada koruyacağız. Ama her ay şu kadar ödeyeceksiniz…” diye haraca bağlardı ya… Trump’ınki de bunun aynısı. Sadece, miktar birazcık yüksek…

Arap coğrafyasındaki ‘en düzgün ülke’ sayabileceğimiz Katar da Trump’a olan haracını ödemişti. O haraç karşılığında ABD; başta İran’ın muhtemel tehlikesi olmak üzere, Katar ve diğer bölge ülkelerine oradan buradan gelecek saldırılara karşı koruma sağlayacaktı.

Şimdi İran’ın, örtülü müttefiki olan Batılı emperyalistler tarafından niye sürekli köpürtüldüğü daha iyi anlaşılmıyor mu? Neyse… Konumuz o değil…

‘HALKSIZ’ YÖNETİMLER, BURAYA KADAR

Demek ki ABD’nin haraç karşılığı koruma şemsiyesi, İsrail ve dahi bizzat ABD’nin şerrinden korumayı kapsamıyormuş. Katar’daki, HAMAS’ın ateşkes müzakerelerini yürüten heyete yönelik ABD destekli İsrail saldırısı, haraç karşılığı koruma işinin ne ifade ettiğini tüm dünyaya gösterdi.

Bazen söylüyoruz: Elin kaşığıyla pilav yenmez. Bunun istisnası yok mu? Var elbet… Millet ve ümmet kardeşliğine değer veren, çalıp çırpmak için değil de düzen kurmak için gelen ‘ulu devletlerin’ kaşığıyla pilav da yenir, çorba da içilir.

Terör örgütü İsrail ve burnuna halka taktığı haydut devlet ABD, müttefik saydıkları ülkeleri ‘ne yerine koyduklarını’, Katar saldırısıyla herkesin gözüne soktu.

Bölgedeki hanedanlıkların kendileri için tehlike saydıkları iki unsurdan birisi, ‘köpürtülen’ İran yayılmacılığı ise; diğeri de halklarının demokrasi ve özgürlük talepleridir.

İşte, HAMAS ve Müslüman Kardeşler gibi ‘halk tabanlı’ siyasî hareketlerin anlamı tam da burada ortaya çıkıyor. Sahi, Batılı emperyalistlerin Türk Devleti’nden kopardığı coğrafyaları kendilerine ulufe olarak dağıttığı Arap hanedanlıkları için, HAMAS ve Müslüman Kardeşler ne ifade ediyor?

Cevap basit: Düşman… Ve bu ‘halk temelli düşmana’ karşı, ABD ve diğer emperyalistlerden haraçlı koruma sağlamaya çalışıyor, bahse konu yönetimler.

Bu kafayla gelinen sonuç ortada… Bölgenin ağaları, Trump’a ödedikleri trilyon dolarlık haraçların bir işe yaramadığı gördüler.

Testi çatladı bir kere…

Herkes şunu anlamalı: Emperyalist Batı, aldığı haracın da çöktüğü petrolün de hatırına bakmaz.

ÇARE: TÜRK DEVLETİ ŞEMSİYESİ

Bu coğrafyanın kötü bahtı, ancak Türk Devleti şemsiyesi altında kurulacak ‘ümmet irtifakıyla’ düzelir.

Tabi, bunun hayat bulması için, ilgili ülkelerdeki ümmetin iradesinin, o devletin yönetimine yansıması şarttır. Böyle bir durum da bazı taht sahiplerinin bahtını bozar.

Sırası gelmişken soralım:

Acaba kendisini Filistin Devlet Başkanı sanan, fakat terör örgütü İsrail’in soykırım yaptığı Filistin toprağı Gazze’ye bile gidemeyen etkisiz eleman, Mahmut Abbas şimdi rahata erdi mi?

Filistin’e karşı soykırım yürüten İsrail’e ülkesini paspas ettiren Ürdün’ün başındaki zavallı, bundan sonra rahat uyku uyuyabilecek mi?

ABD emperyalizmi finansörlüğünü, kendi taht ve saltanatları için bir teminat sanan Suud’un efendileri şimdi ne düşünüyor?

Demokratik yolla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan Muhammet Mursi’ye karşı, ABD-İsrail destekli darbe yapan… Gazze’ye giden yolları, İsrail adına kapatan cuntacı, gasp ettiği yönetimi nereye kadar elinde tutabilecek? Haydut devletin her an kendisini de satabileceği korkusu aklından hiç çıkacak mı?

Tekrarlayalım:

Bu coğrafyanın ve İslam ümmetinin kurtuluşu, küçük hesapları ve saltanat kaygılarını bir kenara bırakıp, Türk Devleti’nin güvenli şemsiyesi altında ittifak kurmalarıyla mümkündür.

Vakit, tüm Müslüman ülkeler için ‘vahdet’ zamanıdır.

Aaraf Yatay Haber Altı Buyuk