Kimse alınmasın; biraz köşeli ve sert ifadeler kullanacağım. Hani makul ve nazik laflar, bilhassa yetkili/sorumlu kişilere işlemiyor ya… Ondan işte…
Son bir haftadır Türkiye’nin ciğerleri yanıyor. Çıkan yangın sayısını, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı bile takip etmekte zorlanıyor; günlük bilgilendirme sırasında anlık değişen rakamları paylaşıyor.
Uzun vadedeki istatistikler, her ne kadar yılda yanan ormanlık alan miktarını 10 bin hektar civarında gösterse de, son yıllarda bu rakamların en az 2-3’e katlandığı biliniyor.
Küresel ısınma, kuraklık, yağışların dengesiz dağılımı, Akdeniz kuşağında bulunmanın riski gibi etkenler, orman yangınlarının ‘doğal tetikleyicisi’ olarak zikrediliyor.
Yangınları başlatan sebeplere gelince… İşte orada hep ‘insan eylemleri’ karşımıza dikiliyor.
Anız yakanlar… Sigara izmaritini söndürmeden atanlar… Mangalcılar… Kafası bozuklar… Eşi tarafından terk edilenler… Ve nihayet, terörist bozuntuları…
YASAKLA, KURTUL!
Mevzu gelip insan davranışlarına bağlanınca, yetkili/sorumlular da kolayını hemencecik buluyor: Yaz gelmeden mangal yasaklanmıştı; şimdi de ormanlara giriş tümden yasaklandı.
Evet… Ormana girmeyin, ama ‘ağacı sevip ormanı korumaya’ devam edin.
Kimse alınmasın; biraz köşeli ve sert ifadeler kullanacağım. Hani makul ve nazik laflar, bilhassa yetkili/sorumlu kişilere işlemiyor ya… Ondan işte…
Soralım: İçine sokmadığınız, azıcık nefes almama ve keyif yapmama izin vermediğiniz ormanı niye seveceğim?
Kimse kızmasın; söylenmeyenleri söylemeye çalışıyorum.
Ormanda mangal yakamazsın…
Ormanda piknik yapamazsın…
Çünkü yangın çıkarma potansiyeli olan bir ‘zanlısın’.
Ormanda yürüyüş yapamazsın.
Çünkü hem zemin müsait değil, hem de ‘idarî kararlar’ izin vermez.
Tamam… Üç kuruşluk keyif yapmak isteyen vatandaşın hevesini kursağına teptiniz. Ormana girişini bile yasakladınız.
ORMANLAR NİYE BAKIMSIZ?
O halde şu sorulara da cevap arayalım:
Orman dışından başlayıp, sonra ormana sıçrayan yangınlar ne olacak?
Önceki gün Bakan Yumaklı açıkladı; son günlerde çıkan orman yangınlarının yüzde 25’i elektrik hatlarından kaynaklanmış.
Hadi, elektriğin de ormana girişini yasaklayın.
Asıl sorulması gereken soruyu herkes ‘uyutuyor’.
Niye yangına zemin hazırlayan faktörleri ortadan kaldırmaya çalışmıyoruz?
Orman yangınını tetikleyen sebep, bir tek kıvılcım olsa da, yangını çıkaran ve yayan ana etken, kuru ot örtüsü ve budanmamış alt dallardır.
Daha sözülmüşünü söylersek; ormanlarımız bakımsız olduğu için bu kadar kolay tutuşuyor ve söndürmesi de o ölçüde zor oluyor.
Orman sahasındaki kuru otlar, düşük nem ve rüzgârla birlikte, ufacık bir kıvılcımda ateş alabiliyor. Otlar tutuşunca, ağaçların alt dalları kolaylıkla alev alabiliyor. Sonrası; geçmiş olsun.
Adını doğru koyalım: Ormanlarımız bakımsız. Başta yol kenarları olmak üzere, orman zeminindeki otlar temizlenmiyor. Ağaçlara bakım yapılıp; alt dallar ve kuruyan ağaç ve dallar budanıp alınmıyor.
Oysa kuru dallar, pelet yapımı için fevkalade verimli ve kârlı bir malzeme. Niye değerlendirilmez?
SÜRÜLERİ ORMANDAN KOVMAYIN
Bir nokta daha var: Hayvan sürülerinin ormanlara girişini, bazı istisna alanlar dışında, külliyen yasaklamış durumdayız.
Yeni kurulan, dikim yapılan, yeşertmeye çalışılan orman alanlarına sürü sokulması doğru olmaz; kabul…
Lakin yetişmiş, metrelerce boy almış ağaçların arasına sürü girişinin yasak olması nedir?
Oysa ormanda otlatılan hayvanlar; hem yerdeki otları yiyerek doğal temizlik yapar, hem uzanabildiği alt dalları yiyerek, doğal budana yapar ve hem de ormanın seyreltilmesi hizmetini görür.
Lafı çok fazla uzatmamak adına, bir-iki değinmeyle bağlayalım:
AĞA ÇOK, MARABA AZ
Orman Genel Müdürlüğü 2024-2028 Stratejik Plan verilerine göre; 2022 itibarıyla teşkilattaki 44 bin 200 çalışanın 14 bin 257’si memur, 7 bin 294’ü sözleşmeli, 7 bin 896’sı sürekli işçi ve 14 bin 753’ü de geçici işçi.
Yani tüm teşkilat çalışanlarının yüzde 46.3’ü memur, yüzde 49.8’i işçi ve yüzde 3.9’u da sözleşmeli.
Sözleşmelilerin de beyaz yakalı olduğunu dikkate alırsak, tüm personelin yüzde 50.2’sinin, yani yarıdan fazlasının memur statüsünde olduğu görülür.
Bir de işçilerin yaklaşık üçte ikisinin geçici statüde olduğunu ve tam yıl çalışmadığını göz önünde bulunduralım.
Dahasını da diyelim: İşçi kadroluların kaydadeğer bir bölümü; makam şoförü olarak veya idari ve mali işler bürosu hizmetlerinde çalıştırılır.
Bakınız; Orman Teşkilatı, bir Gelirler Genel Müdürlüğü veya Tapu-Kadastro Genel Müdürlüğü değil. Yani yapılan işin ağırlığı masa başında değil, sahada icra edilir.
İşin özeti; Orman Genel Müdürlüğü personel yapısına bakarsak, ortada ‘şef’ çok da ‘kızılderili’ sayısı yetersiz.
Şimdi biz de diyoruz ki; yangın çıkmadan önce ormanlara bakım yapalım, ot temizliği ve budama işleri yapalım. Hatta ormanlarımızı, vatandaşlarımızın faydalanabileceği, bakımlı bir duruma getirelim…
Boşuna nefes tüketiyoruz.
‘Ormancılar Özerk Cumhuriyeti’ni sorgulayıp, yerli yerine oturtmadan biz bu işlerin içinden çıkamayız.
Lafın bundan fazlası ayrıntı olur.