Sanırım 2015’ti. Toplumun yarım yüzyıllık tanığı işadamı Ziya Akşahin ile tavla oynarken “Size göre toplumdaki en dürüst isim kim” diye sormuştum. Ziya abi düşünmeden cevap verdi: Nam-ı diğer Kel Şükrü… Toplumun ayaklı tarihi sayılan rahmetli Zeren Safa da “Madem toplumu anlatan kitap yazıyorsun. Şükrü Ahmed’i mutlaka anlatmalısın” demişti. Olay Gazetesi’nin sahibi Nural Ezel de, kayınpederine referans olunca Şükrü Ahmed ile beş altı kez görüşüp biyografisini kaleme aldım. Ne yazık ki Şükrü Ahmed’i 21 Eylül’de kalp krizinden yitirdik…

Ahmed’in Hollyowod filmlerini aratmayacak bir yaşam öyküsü var. 1936’da Kıbrıs Magusa’da doğar. “Her gece konyak içer ve bol bol da küfrederdi” diye anlattığı babası dondurma satar ya da kahvede çalışır, annesi de mahalleliye parasıyla fanila işler. Öğretmenlerinin “Bu çocuk çok zeki. Matematik, fizik ve cebir de çok başarılı” demesine karşın babasının parasızlığı ve Lefkoşa’da lise olmayışından dolayı 14’ünde okulu bırakmak zorunda kalır. Bisikletle gittiği ilk işi araba tamirciliğini tek düze ve sıkıcı bulunca radyo tamircisi Rum usta Geridis’in çırağı olur. Geredis, Rumca bilmeyen bu gözleri parlak Türk çocuğu çok sever. Ahmed 1 yılda Rumcayı iyi öğrenmekle kalmaz “Usta”lığa da terfi eder. Bir gün ustasına, “Bana 6 ay izin ver. Bizim yapamadığımız elektrik tesisatı işini başka bir ustanın yanında öğrenip geleyim” der… Dediğini yapan Ahmed, 18’ine geldiğinde ustasının da onayıyla Magusa’da ilk işi elektrik tesisat atölyesini açar.

Ustası Geridis’in de desteği ile 1954’te Londra’ya gelir. Kendisine 10 sterlin karşılığında davetiye gönderen Magusalı Ali’nin Bow’daki evinde haftalığı 3.5 sterline kiracı olur. Londra’daki ilk aylarında açlık ve yoksulluk çeker. Aynı yıl Bow’da o yıllarda yaşama yeni girmeye başlayan televizyon da dahil ütü ve radyo parçaları üreten 200 işçili bir fabrikada işe başlar. Ahmed, kısa sürede “Mavi paltolu Yahudi patron”un gözdesi olur. Aradan bir yıl geçtiğinde patron bir kötü bir iyi haber verir. Kötü haber işyerini satıp emekli olacaktır, iyi haber ise Ahmed bu koca fabrikanın menajeridir artık. Patron, vedalaşma günü geldiğinde mavi paltonun sırrını “Faşist Almanlar bu paltonun içindeki oğlumu öldürdüler. Ben de bu paltoyla mezara gideceğim” diye açıklar. (Bu anıyı anlatırken gözyaşlarını tutamayan Ahmed, hayatı boyunca bu konuşmayı unutmayacağını söylemişti) Yeni patronu ise maaşını ikiye katlar…

Menajerliği, 1961’de ortaklarından birisinin yeni işyerinde de sürer. 1964’te kendi şirketi Denim Services’i kurar ve 1970’de Tottenham’da, 1971’de de Hackney’de çamaşırhane (Launderette) açar. Ahmed o günleri şöyle anlatmıştı:

“1979’da kumaş boyası da popüler olmaya başladı. Bermondsey’deki tek boya fabrikasında (teknoloji casusu olarak) sıradan bir işçi olarak işe başladım. Bir hafta boyunca üretim yöntemlerini ve hammadde sağladıkları yerleri öğrendim. Sonra kendi fabrikamda riski azaltmak için boya işine de girdik. Kapasitemiz yetmeyince de Bow’da 2 bin m²’lik ikinci atölyeyi açtım. O da 24 saat çalışıyordu. Bu arada çamaşırhanelere eşim bakıyordu.”

Ahmed daha sonra da boya ve kot işinin modası geçmeden fabrikasının yarısını deri ceket üreten bir şirkete kiraya verir. (İleride kiracısına ortak olacaktır) 2007’de kalp spazmı geçirince yüzlerce işçiye ekmek kapısı olan işlerini tasfiye eder. “Uzun yılların yoğun çalışmanın faturası bunlar” diyen Ahmed, “1986’da sigarayı bıraktım. 1999 ve 2004’te kalça kemiklerim değiştirildi. Halen hastaneye gidip geliyorum. Ne yazık ki doktorların yanlış tedavisi sonucu belim kırıldı. Kendi işlerimi kendim yapabiliyorum” diye konuşmuştu.

Doğup büyüdüğü topraklara ancak 1982’de gidebildiğini söyleyen Ahmed, o yıl vefat eden annesinin yıllar boyu kendisine gönderdiği paralara hiç dokunmayıp oğlu adına açtığı banka hesabına yatırdığını anlar. O paralara dokunmaz ve yoksullara dağıtır. Dostlarının “cömert, yardımsever, çok dürüst ve çalışanın hakkını veren” diye tanımladığı Ahmed “Benim için kimse ‘çaldı’ diyemez” demişti. Ahmed, torunlarıyla zaman geçirmeyi ve her cuma arkadaşlarıyla yemekte bir araya gelmeye çalışıyordu.

Ahmed’i yarın (Cumartesi) saat 13.30’da Palmers Green Camisi’nde kılınacak cenaze namazından sonra saat 15’te Trent Park Mezarlığı’na uğurlayacağız. Uğurlar olsun büyük adam. Londra’daki topluma kocaman bir iz bıraktın…


(Olay'dan)