İş hayatında başarıyı yalnızca yetkinlik, eğitim ya da çok çalışmakla açıklamak giderek zorlaşıyor. Benzer eğitimlerden geçen, aynı kurumlarda çalışan, hatta benzer fırsatlara sahip olan profesyoneller arasında zamanla ciddi farklar oluşuyor. Kimileri yolunu daha net çiziyor, karar anlarında daha az savruluyor ve krizleri daha hızlı yönetebiliyor. Kimileri ise “iyi gidiyorum fakat bir şey eksik” duygusundan çıkamıyor. Bu farkın arkasında çoğu zaman görünmeyen ancak etkisi güçlü bir unsur yer alıyor: mentörlük.

Mentörlük, modern iş dünyasında hâlâ en çok yanlış anlaşılan kavramlardan biri. Çoğu zaman koçlukla karıştırılıyor, bazen danışmanlıkla eş tutuluyor, bazen de yalnızca gençlere verilen bir destek gibi algılanıyor. Oysa araştırmalar ve saha deneyimleri bize çok net bir şey söylüyor: mentörlük, kariyerin belirli bir evresine değil, profesyonel yolculuğun tamamına dokunan bir ilişki biçimi.

Harvard Business Review’da yayımlanan birçok çalışma, mentörlüğün yalnızca kariyer ilerlemesini değil, karar kalitesini, özgüveni ve liderlik kapasitesini de doğrudan etkilediğini ortaya koyuyor. Sunulan veriler, mentörü olan profesyonellerin terfi olasılıklarının daha yüksek olduğunu, iş tatminlerinin arttığını ve kritik geçiş dönemlerini daha sağlıklı yönettiklerini gösteriyor.

Mentör deneyimin bilgiye, bilginin sezgiye dönüştüğü noktada devreye girer. Sosyal öğrenme teorisi (Bandura) tam olarak burada anlam kazanır: İnsanlar yalnızca deneyerek değil, başkalarının deneyimlerini gözlemleyerek de öğrenir. Mentörlük, bu gözlemi bilinçli ve yapılandırılmış hâle getirir.

Başarılı profesyonellerin hayatında mentörlüğün vazgeçilmez olmasının bir diğer nedeni, yalnızlıkla ilgilidir. Kariyer ilerledikçe, özellikle yönetim ve liderlik seviyelerinde, “konuşacak alan” daralır. Çevremiz kalabalıklaşır ancak geri bildirim alanımız küçülür. İnsanlar bizden netlik, hız ve çözüm beklerken; bizim durup düşünmeye, anlamlandırmaya ve bazen sadece yüksek sesle düşünmeye ihtiyacımız olur. Mentörlük tam da bu boşluğu doldurur. Yargılamayan, acele ettirmeyen ve yönlendirmeden önce dinleyen bir ilişki alanı sunar.

Araştırmalar, mentörlüğün özellikle geçiş dönemlerinde etkisinin arttığını gösteriyor: yeni bir role geçerken, yöneticilik sorumluluğu alınırken, farklı bir ülkede ya da kültürde çalışmaya başlarken ya da “bundan sonra ne?” sorusu yükseldiğinde. Bu anlar, çoğu zaman teknik bilgi eksikliğinden değil, perspektif daralmasından kaynaklanan zorlanmalarla doludur. Mentör, bu daralmayı fark eden ve genişleten kişidir.

Mentörlüğü güçlü kılan bir diğer unsur, zaman boyutudur. Koçluk çoğu zaman belirli hedeflere ve süreye odaklanırken, mentörlük daha uzun soluklu bir ilişki zemini sunar. Bu sayede profesyonelin yalnızca bugünkü sorunları değil, gelişen kimliği de görünür hâle gelir. Kim olduğumuz, neyi neden yaptığımız ve nereye evrildiğimiz gibi sorular, ancak bu süreklilik içinde anlam kazanır.

Bilimsel çalışmalar, mentörlüğün yalnızca bireysel fayda yaratmadığını; kurumlar açısından da kritik bir kaldıraç olduğunu ortaya koyuyor. Mentörlük kültürü olan organizasyonlarda bilgi paylaşımı artıyor, liderlik havuzu güçleniyor ve kurumsal hafıza korunuyor. Özellikle deneyim aktarımının sistematik olmadığı yapılarda, kritik bilgi kişilerle birlikte kurumdan ayrılıyor. Mentörlük bu kopuşu yavaşlatan ve bazen tamamen engelleyen bir mekanizma olarak çalışıyor.

Elbette her ilişki mentörlük değildir. Etkili mentörlük; güven, karşılıklılık ve açıklık üzerine kurulur. Mentör, “her şeyi bilen” konumunda değildir; doğru soruları sormayı, gerektiğinde kendi deneyimlerinden süzülmüş gerçekleri paylaşmayı bilir. Mentorluk ilişkilerinin başarısını inceleyen çalışmalarda (Kram, 1985), bu ilişkinin psikososyal destek ve kariyer rehberliği olmak üzere iki ana boyutta değer ürettiği vurgulanır. Yani mentörlük yalnızca yol göstermez; aynı zamanda kişinin kendine olan inancını da besler.

Bugün geriye dönüp baktığımızda, çoğu başarılı profesyonelin hikâyesinde “tek bir cümle”, “tek bir konuşma” ya da “tek bir bakış açısı değişimi” yaratan bir mentör anı görürüz. Bazen bu ilişki yıllarca sürer, bazen kısa fakat derin izler bırakır. Ortak nokta şudur: mentörlük, kişinin potansiyelini dışarıdan fark eden ve onu içerden inşa etmesine alan açan bir süreçtir.

Sonuçta mentörlük, bir lüks ya da kariyerin başında ihtiyaç duyulan geçici bir destek değildir. Aksine, karmaşıklaşan iş dünyasında yönünü kaybetmeden ilerlemek isteyen herkes için stratejik bir ihtiyaçtır. Başarılı profesyoneller bunu erken fark eder. Yalnız yürümek zorunda olmadıklarını bilirler. Ve çoğu zaman en büyük sıçramalarını, biri onlara yolu değil; yolun kendisini yeniden düşünme cesaretini verdiğinde yaparlar.

Diplomat Travel 860X300 Haber Alti

M.Efsun Yüksel Tunç

Eğitmen ve Yönetim Danışmanı

Yaşam ve Yönetici Koçu

[email protected]

https://www.linkedin.com/in/efsunyukseltunc/

Instagram @indusefsun

www.efsunyuksel.com

#mentorluk #mentor #kariyeryolculuğu #kariyergelişimi #liderlikgelişimi #profesyonelgelişim #farkındalık #liderlikbakışaçısı #yaşamboyugelişim #insanpotansiyeli #işhayatı