Son günlerde bayağı popüler olan Mona Keijzer’in adı, geçen yıl, ‘muhtemel Hollanda Başbakan adayı’ olarak gündeme gelmişti. Mona, II. Rutte hükümetinde ‘Ekonomi ve İklim İşlerinden sorumlu Devlet Bakanlığı’ yaptı. 20 yıl Hıristiyan Demokrat Parti CDA’da siyaset yaptı ve şimdi de Çiftçi Hareketi Partisi BBB milletvekili. Yeni kurulacak aşırı sağ hükümetin favori isimlerinden Mona Keijzer’in, yeni kabinede görev alması bekleniyor.

Bir yıl önce yerleştiğim köye çok yakın bir yerde ikamet eden, yani köylüm sayılan Mona Keijzer, geçen cuma akşamı bir televizyon programına katıldı. Programda, koalisyonun anlaşma sağladığı hükümet programı hakkında açıklamalar yaptı. Sıra entegrasyon meselesine geldi. Koalisyon ortaklarının, yeni gelen göçmenlerin sadece Hollandaca konuşmalarını yeterli bulmadığını, aynı zamanda Holokost halkında da bilgi sahibi olmalarını talep ettiklerini de söyledi köylüm Keijzer.

Bunun üzerine, masada bulunan Yahudi yazar Arnon Grunberg, bazı eleştirilerde bulundu. Tartışma ilerledi ve BBB’li Mona Keijzer ağzından baklayı çıkardı. “Antisemitizm/Yahudi düşmanlığı İslam kültürünün bir parçasıdır” diyen Mona, ortalığı fena halde karıştırdı. Bu görüşünü, Hollanda’ya gelen mültecilerin çoğunluğunun İslam ülkelerinden geldiğinden hareketle söyledi. Tartışma, stüdyo ile sınırlı kalmadı elbette. Sosyal medya platformlarında, özellikle bireysel savunmalar, kıyaslamalar ve açıklamalar arka arkaya geldi.

İşte, Mona Keijzer ile dalga geçen paylaşımlardan çarpıcı bir örnek şöyle: “Aaaa, Holokost gerçekleştiğinde, yani geçen yüzyılda Hollanda'nın bir İslam ülkesi olduğunu bilmiyordum. Oysa, Hollanda geçen yüzyılda Holokost'a önemli ölçüde katkıda bulundu. Yahudilerin, beyaz Batılılar da dahil olmak üzere, diğer halklar tarafından kovuldukları, zulüm gördükleri ve sınır dışı edildiklerinde her zaman Müslümanlar ve İslam ülkeleri tarafından kabul edildikleri de bir gerçektir. İslam ülkelerinde Yahudilerin her zaman Müslümanlarla barış içinde yaşayabildikleri de bir gerçektir”.

Mona Keijzer’in bu açıklamasının elbette bir arka planı var. Zira, Keijzer’in partisi BBB’nin lideri Caroline van der Plas da, daha önce "Suriye, Eritre ve Yemen halkının ruhlarının derinliklerinde Yahudi nefreti var" şeklindeki çok açık ırkçı bir açıklama yapmıştı. Bunlar, yirmi yıldır, Müslümanlar, Kur’an ve İslam üzerinden siyaset yapan ırkçı Wilders hükümetinin ortağı bir partinin başkanı ve milletvekili. Hollanda yönetimine talip bu ve benzeri siyasetçilerin, hükümeti kurunca, güçleri yeterse, neler yapacaklarını artık varın siz düşünün.

Peki, Hollanda’da aşırı sağ bir koalisyon hükümeti yoldayken, bu koalisyon ortaklarından bir partinin milletvekili, -ki kabinede yer alması bekleniyor-, televizyon programında Müslümanları ‘Yahudi düşmanı’ olarak açıkça ilan ederken, ülkedeki Müslüman kuruluşlar ne yapmaktalar?
Örneğin, BBB’li milletvekilinin, ırkçı açıklamalarına karşı, bireysel eleştiriler ve tepkiler gelirken, kurumsal açıklamalar nerede?

Genelleme yapmayalım ama, ne yazık ki, Müslüman kuruluşlardan, ses getiren, gündem oluşturacak, ciddi bir eleştirinin geldiğini göremedik. Faslı, Surinamlı ve diğer Müslüman kuruluşların neler yaptıklarını bilmiyoruz ama, bizimkilerin nelerle meşgul olduklarını sosyal medyadan görmekteyiz. Çok yoğun geçen iftar programlarının yorgunluğunu yeni atarken, şimdi de Kurban kampanyalarıyla iştigal edip, bu yıl Kurban sayısını artırmanın telaşı içindeler. Ha, bir de bahar geldi ya. Bahar şenlikleri, kuruluşlarımızın tabiriyle ‘KERMES’ler gündemi oluşturuyor.

Bütün bu yoğun etkinliklerden dolayı, ne yeni kurulacak aşırı sağ hükümetin programına, ne köylüm Mona Keijzer’in ayrımcı, ideolojik açıklamalarına, ne de 6 haziran tarihinde yapılacak Avrupa Parlamentosu Seçimlerine sıra bir türlü gelmiyor.

O halde, ‘konuş Mona konuş, atış serbest’, demekten başka bir şey aklımıza gelmiyor. Oysa, gerek BBB başkanının ve gerekse Mona Keijzer’in açıklamaları, vicdanlarında derin bir yabancı, Müslüman önyargısının olduğunu açıkça gösteriyor.

Veyis Güngör
22 Mayıs 2024