Rum lideri Nikos Hristodulidis’in son dönemde yaptığı açıklamalar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Rum mallarını alıp satan yabancı ve KKTC vatandaşı emlakçılardan sonra, şimdi de bu mülklere sahip olan ya da kullanan Kıbrıslı Türkleri de cezai işlem tehdidiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Bu mahkeme tehditleri yalnızca uluslararası hukuk normlarına aykırı olmakla kalmayıp, Kıbrıs'ta kırılgan halde sürdürülen diyalog süreçlerini de tehlikeye atmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Taşınmaz Mal Komisyonu’nun Rolü
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2005 yılında, Demopoulos davasıyla KKTC’de kurulan Taşınmaz Mal Komisyonu’nu (TMK) etkin bir iç hukuk yolu olarak tanımıştır. Bu komisyon, Rum mal sahiplerine iade, tazminat veya takas gibi seçenekler sunarak mülkiyet sorunlarının barışçıl çözümünü sağlamaktadır. Bugüne kadar, yüzlerce Rum vatandaşı TMK’ya başvurarak milyonlarca Euro tazminat almıştır. Bu, bazen gecikse de yürüyen bir sistemdir. Bu mekanizma Avrupa Konseyi ve AİHM tarafından tanınırken, Rum yönetiminin cezai yaptırımları tercih etmesi, uluslararası hukukun barışçıl çözüm yollarını görmezden geldiğini ortaya koymaktadır. Bu ciddi bir ihlaldir.
Güney Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türk Mallarına Yönelik Sistematik Hak İhlalleri
Rum liderliği, kuzeyde mülk sahibi Rumları mal tazmin komisyonuna yönlendireceğine onları mahkemelere giderek mülklerinde bulunan Türkleri dava etmeye yönlendirmektedir. Bu birçok yönden hatalı, Avrupa hukukuna aykırı ve Kıbrıs sorununun çözüm çabalarına ve iki toplum arasındaki ilişkilere de ciddi zarar verecek bir adımdır. Her şeyden önce Kuzeydeki Rum mülkleri için ortada bir tazmin mekanizması vardır ancak Güneyde kalmış Türk malları için bir tazmin mekanizması yoktur. Avrupa bunu zorlamamış ve bu kurulmamıştır.
Kıbrıslı Türklerin Güney’deki taşınmazları ya atıl bırakılmış ya da üçüncü kişilere devredilmiştir. Ayrıca bunların sistematik şekilde Rum yönetimi tarafından kamulaştırıldığı da bilinmektedir. Etkin bir hukuk yolu olmadığından Kıbrıslı Türklere gidin Güney Kıbrıs’ta hakkınızı arayın denmektedir. Ancak Güney Kıbrıs’ta, mahkemelere başvuran Kıbrıslı Türkler ise yıllarca oyalanmakta ve akla hayale gelmeyecek şekilde işleri yokuşa sürülmekte ve yıllar sonra da onlara “Kıbrıs sorunu çözülmeden tazminat alamazsınız” yanıtıyla karşılaşmaktadır. Bu yoldan gidip yıllarca çok zor süreçlerden geçen çok sayıda Kıbrıslı Türk vardır. Bu durum tabii ki inanılmaz bir çifte standarttır.
Ayrıca KKTC 'de Rum mülklerinde oturan çok sayıda Kıbrıslı Türk aslında Güneyde mülk bırakmış kişilerdir. Bu insanları Rum yönetiminin kalkıp mahkemeye götürüp Rum mülklerini kullanıyorsun diye dava etmek herhalde kabul edilemez bir tezat oluşturacaktır
Avrupa Birliği'nin (AB) bu dengesizliğe müdahale etmemesi, insan hakları ve eşitlik ilkelerine ters düşmektedir.
Rum Sayıştay Raporlarında Ortaya Çıkan Gerçekler
Yakın dönemde Rum Sayıştay raporlarında yer alan bulgular, bazı Rum devlet görevlilerinin Güney Kıbrıs’taki Kıbrıslı Türklere ait taşınmazları hukuka aykırı şekilde kullanarak ciddi kazançlar elde ettiklerini ortaya koymuştur. Bu mallar ucuza alınıp pahalıya satılmakta veya çok ucuza kiralanarak çok daha yüksek fiyata başkalarına tekrar kiralanmakta ve haksız kazanç elde edilmektedir. Ayynı zamanda kamu otoritelerinin bilgisi dâhilinde ve siyasi erke fayda getirecek şekilde sürdürülen sistematik bir mülkiyet ihlaline işaret etmektedir.
KKTC Aynı Yolu İzlerse Ne Olur?
Rum liderliğinin bu adımları karşısında, KKTC'nin de benzer bir mütekabiliyet politikası uygulaması halinde, binlerce Rum vatandaşının tutuklanması, cezai kovuşturmaya tabi tutulması gibi ciddi senaryolar gündeme gelebilir. Güney Kıbrıs’a geçiş yapan Rumlar, geçmişte Türk mallarını kullandıkları veya hâlen kullanmakta oldukları gerekçesiyle yargı önüne çıkarılabilir.
Bu durumda:
· Yeşil Hat geçişleri fiilen durur.
· Sosyal ve ekonomik temaslar kopar.
· Kıbrıslı Türkler ile Rumlar arasındaki son güven kırıntıları da yok olur.
· Barış umutları ciddi şekilde yara alır.
· Bu, sadece Kıbrıs için değil, Doğu Akdeniz'deki istikrar için de büyük bir tehdit oluşturur.
Hukuki Değerlendirme
Rum tarafının Kıbrıslı Türk bireyleri cezai takibe alma girişimi, şu temel hukuk ilkelerine aykırıdır:
· Mülkiyet Hakkı (AİHS Ek Protokol 1, Madde 1),
· Adil Yargılanma Hakkı (AİHS Madde 6),
· Ayrımcılık Yasağı (AİHS Madde 14),
· Hukuki Belirlilik ve Öngörülebilirlik İlkesi,
· Uluslararası Kararlarla Oluşturulmuş Barışçıl Çözüm Mekanizmalarının Tanınması.
Kıbrıslı Türkler, TMK üzerinden uluslararası hukuk çerçevesinde hareket ederken, Kıbrıs Rum tarafının bu mekanizmayı görmezden gelerek bireyleri cezalandırmaya kalkması ciddi bir hukuki sapmadır.
Sonuç ve Öneri
Rum liderliğinin bu adımı, hem hukuken hem de siyaseten büyük bir hatadır. Tek taraflı cezalandırma girişimleri, müzakere süreçlerini ve toplumlar arası barışı dinamitlemektedir. Eğer gerçek bir çözüm isteniyorsa, Rum yönetimi:
· TMK’nın varlığını kabul etmeli,
· Güney Kıbrıs’ta Kıbrıs Türk malları için eşdeğer bir tazminat mekanizması kurmalıdır,
· Mülkiyet sorununu cezai yollarla değil, karşılıklı müzakereler ve hukuki normlarla çözmeye çalışmalıdır.
Avrupa, AİHM ve Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplum da bu çifte standartlı ve adada iki halk arasındaki ilişkileri daha da bozacak ve güvensizliği artıracak bu adıma karşı çıkmalıdır. Kıbrıs'ta iki halk arasında yeni bir cephe açılmasına tüm sorumlu kişi ve kurumlar da ciddi reaksiyon göstermelidir.
