GİRİŞ: GLOBAL KAOS VE KRONİK KRİZLER

1990 yılında Soğuk Savaş sisteminin çöküşü ile başlayan kırılmalar devam etmektedir ancak henüz yeni ve istikrarlı bir sistem ortaya çıkmamıştır. Sistemdeki tüm aktörler, doğan boşluklarda oluşacak yeni sistemde maksimum avantaj elde etmek için kıyasıya bir mücadele içerisindedirler. Büyük güçler arasında devam eden hegemonya mücadelesi, bölgesel aktörlerin çıkar çatışmaları, yoğunlaşmakta ve istikrarsızlığa yol açmaktadır. Aynı zamanda, her ülke kendi iç dinamikleriyle mücadele etmekte; kimlik bunalımları, iç çatışmalar ve ekonomik zorluklar, büyük iç istikrarsızlıklara da yolaçmaktadır. Etnik ve dini çatışmalar, iç ve dış müdahalelerle daha da derinleşmektedir. Toprak, su, enerji kaynakları ve ticaret yolları gibi stratejik unsurlar, hem büyük güçlerin, hem de bölgesel aktörlerin rekabet alanına dönüşmektedir. 2020 lerin ortasına geldiğimizde, dünya, soykırımlar, bölgesel çatışmalar ve nükleer güçlerin dahil olduğu gerilimlerle karşı karşıyadır.

Artan bu global kaos ve çatışmalarda, askeri alandaki teknolojik devrimi yakalamak, artan ulusal güvenlik ve stratejik bağımsızlık için çok daha belirleyici bir faktör haline gelmiştir. Bu yazıda, askeri-teknolojik devrim bağlamında Türkiye'nin hava unsurlarındaki stratejik dönüşümünü ve çoğu zaman "Kurt Sürüsü Stratejisi" adı verilen bir stratejiyi inceleyeceğiz.

GLOBAL ASKERİ DEVRİME GENEL BAKIŞ

21.yüzyılın savaş teknolojisi, bireysel platformlardan çok, birbirine bağlı ve birlikte çalışan otonom sistemlerin etkinliğine dayalı bir döneme evrilmektedir. Bu dönüşüm, sadece teknolojik bir ilerleme değil, aynı zamanda askeri strateji ve doktrinlerde köklü bir değişimi zorunlu kılmaktadır. Tıpkı makineli tüfeklerin, Birinci Dünya Savaşı'nda savaşın doğasını değiştirmesi gibi, günümüzde de yeni nesil silah sistemlerinin stratejik kullanımı, askeri doktrinleri yeniden şekillendirmektedir.

Bugün, özellikle hava araçlarında ve savaşlarında yaşadığımız bu değişim, savaşın doğasını yeniden şekillendiren bir paradigma değişikliğidir. Bu bağlamda, biyolojik kolektif zekâdan esinlenen "sürü sistemleri", askeri doktrinlerde giderek daha fazla yer bulmaktadır. Özellikle kurt sürülerinin avlanma biçimleri, modern savaş taktiklerinde "kurt sürüsü stratejisi" olarak yeniden yorumlanmaktadır. Bu strateji, otonom sistemlerin koordineli ve esnek kullanımını mümkün kılarak, savaş alanında üstünlük sağlamada yeni bir yaklaşım sunmaktadır.

Günümüzde ABD, Çin, Rusya ve İsrail gibi ülkeler, bu stratejiyi insansız hava araçları ve yapay zekâ ile donatılmış platformlar üzerinden geliştirmektedir:

· ABD’nin Loyal Wingman ve Skyborg programları

· Çin’in swarm (sürü) drone sistemleri

· Rusya’nın Okhotnik-B ve Su-57 entegrasyonu

· İsrail’in görev paylaşan drone birlikleri

TÜRKİYE’NİN KURT SÜRÜSÜ STRATEJİSİ KAVRAMI

Türkiye bu yarışa biraz geç girmiş olsa da oldukça yüksek bir ivme yakalamıştır. Çeşitli dron sistemleri yapmayı başarmış ve siha’larda en üst ligde yerini almıştır. Ancak yarış devam etmektedir ve hiçbir ülkenin yeri garanti değildir. Şimdi dünya yeni nesil savaş uçaklarının drone’larla birlikte nasıl kullanılabileceğini düşünmeye ve programlamaya başlamıştır. Bu sistemlerin entegrasyonunun yaratacağı çok yüksek savaş yeteneği, geleceğin savaş alanlarında belirleyici olacaktır. Yeni global yarış şimdi buna odaklanmaktadır.

Türkiye bu açından ilginç bir şekilde bir teknolojik ve kültürel bir avantaj yakalamıştır denebilir. Dünya 6. Nesil savaş uçaklarının dronlarla koordineli entegre edilmesini konuşurken, Türkiye’nin 5. Nesil savaş uçaklarına bunu entegre çalışmaları devam etmektedir. Aslında Türkiye’nin ürettiği çeşitli silahlı insansız savaş araçları uzun bir süredir sahada başarı ile toplu olarak kullanılmaktaydı. Bunlar; Libya Karabağ, Suriye ve Irak’ta geniş şekilde kullanılmış ve hatta Ukrayna’da bile başarılı şekilde kullanılmıştır. Yani bu drone’ların bir sürü halinde saldıracağı bir strateji olarak geliştirilmesi çalışmaları çoktan başlamış durumdadır. Ancak şimdi gelecek için konuşulan tam koordineli, iş bölümüne dayalı ve her aktörün en güçlü şekilde kullanılabileceği otonom drone’ların, ileri teknoloji bir savaş uçağının komutasından hedeflere saldırması senaryosudur.

Türkiye, yeni teknoloji silahlarla birlikte kendi stratejisini şekillendirmektedir. Bu stratejiye çeşitli isimler verilse de, en isabetli olanı "Kurt Sürüsü Stratejisi"dir. Bu yaklaşım, Türkiye açısından hem bir teknolojik sıçramayı hem de kültürel bir tarihi değeri modern bir bağlamda yeniden yorumlamayı ifade etmektedir. Nasıl ki Türkiye’nin ürettiği insansız savaş uçağına, Türklerin ulusal hedefi olan "Kızılelma" adı verilmiş ise; tarihsel olarak Türklere zor zamanlarında yol gösterdiği kabul edilen bozkurt, şimdi yine onlara yol göstermektedir.

Ancak burada kurt sürüsünün örnek alınması, tarihi sembollerin ve mit'lerin çok ötesinde pratik ve acımasız bir gerçeğe dayanır. Hayvanlar dünyasında avlarına toplu olarak en karmaşık, etkili ve acımasız şekilde saldırı yapan hayvan türü, kurtlardır. Onların bu saldırı yöntemleri, insanları hep şaşırtmış ve dersler çıkarmaya itmiştir. Birlikte çalışarak kendilerinden çok daha büyük avları yakalayabilmekte veya rakiplerini saf dışı bırakabilmektedirler. İşte şimdi kurt sürülerinin karmaşık manevraları, kendi aralarında koordinasyonu, görev bölümleri ve saldırı yöntemleri, varılan noktada ileri teknoloji hava araçlarının hep birlikte ve koordinasyon içerisinde en etkin şekilde hedeflerine saldırı stratejilerinin geliştirilmesi için de örnek alınmaya başlanmıştır.

Türkiye; dünyada bu teknolojik evrim ve strateji geliştirme çabaları içerisinde artık sadece bir takipçi değil, özgün strateji geliştiren lider ülkelerden biri konumuna yükselmiştir. Baykar, TUSAŞ ve ASELSAN gibi milli savunma şirketlerinin geliştirdiği KAAN, Kızılelma, Aksungur ve Akıncı platformları; sürü tabanlı taktiklerin uygulanabileceği modüler, entegre ve milli sistemlerdir.

Türkiye, KAAN’ın geliştirilmesiyle birlikte (2028-2030) insansız hava araçlarının (İHA) sürülü bir yapıya kavuşması için kritik bir adım atmaktadır. Ancak, KAAN’ın liderliğe yükselmesi için, hâlihazırda hizmete sunulmuş Kızılelma, Akıncı ve TB2 gibi sistemlerin, öncelikle birbirleriyle uyumlu çalışabilen bileşenler haline gelmesi gerekmektedir. Bu süreç, sürü tabanlı taktiğin ilk adımlarının atılması anlamına gelmektedir. Sürecin tamamlanmasıyla birlikte, KAAN sisteminin gelişimiyle, Türkiye'nin insansız hava güçleri tam anlamıyla bir sürü stratejisi uygulayabilecek duruma gelecektir. KAAN, komuta ve kontrol merkezi olarak tüm İHA ve TİHA’ları yönetebilecek yeteneğe sahip olacaktır. Çevresindeki tüm insansız sistemlerle senkronize bir şekilde, tüm operasyonu yönetme görevini üstlenecek ve sürünün lideri olarak hareket edecektir.

Kurt Sürüsü Modelinin Uygulama Prensipleri

Sürü zekâsı yaklaşımında her unsur kendi görevini bilir; ancak çevreden gelen verilere göre merkezi veya dağıtık komuta sistemiyle anlık taktiksel kararlar alabilir. Aşağıda görev dağılımı tablosu sunulmuştur:

Platform

Rol

Kurt Sürüsü Benzetmesi

KAAN

Komuta, yönlendirme

Lider Kurt

Kızılelma

Ana saldırı, manevra

Alfa Kurtlar

Akıncı

Destek ve mühimmat gücü

Güçlü Kurtlar

TB2/TB3

Keşif, işaretleme, öncü

Genç Kurtlar

E/H SİHA

Karıştırma, görünmezlik

Gizli İz Sürücüleri



Operasyonel Senaryo Örnekleri

Senaryo 1: Hava Savunma Baskısı

1. TB2, radar yerleşimini keşfeder.

2. E/H SİHA’lar radar sistemlerini devre dışı bırakır.

3. Anka, 3-4 Kızılelma sızar ve hedefi yüksek hassasiyetle vurur.

4. Akıncı, takviye bombardıman sağlar.

5. KAAN, operasyonun tamamını yönlendirir

Senaryo 2: Asimetrik Tehditlere Nokta Operasyonu

1. TB3, hedef konumunu belirler.

2. Kızılelma, bölgeye sessizce ilerler.

3. Akıncı, bölgeye yakın hava desteği sunar.

4. Operasyon sonrası sürü dağılır ve yeniden konumlanır.

Teknolojik Atılım: Askeri Güçte Yeni Bir Dönem ve Stratejik Bağımsızlık

Türkiye'nin çevresindeki jeopolitik ortam, sürekli değişen ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Suriye'deki iç savaş, Irak'taki çatışmalar, Karadeniz'deki gerilimler ve Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları üzerindeki rekabet, Türkiye'yi dışa bağımlı hale getiren risklerle karşı karşıya bırakmaktadır.

Türkiye geçmişte silah sistemlerinde dışa bağımlılık nedeniyle çok ciddi sorunlarla karşılaşmış bir ülkedir. Bu bazen silah ambargoları, bazen kritik parçaların bilerek geciktirilmesi veya satılmaması yani görünmeyen ambargolar şeklinde olmaktadır. Türkiye bir taraftan dışa bağımlılığı azaltırken öte tarafta ciddi mesafe aldığı Siha ve Tiha’larda bir adım daha giderek bunları bir savaş uçağının kontrolünde toplu saldırı gurubuna dönüştürmeye çalışmaktadır

1. Kaan Milli Muharip Uçak Burada Türkiye’nin kendi milli muharip savaş uçağını (Kaanı) ve motorunu üretmesi bir milat olarak kabul edilmektedir. Bunun başarılması halinde dünyada çok az ülkenin bulunduğu bir elit sınıfa girilecektir. Savaş uçağı bilindiği gibi en karmaşık ve üretilmesi en zor savaş aracıdır ve bunun getireceği avantajlar çok boyutludur. Türkiye’nin 2028 de üretime geçeceği ve 2030 başlarında da motorunu da kendi üreteceği söylenmektedir.

2. Entegre Askeri Koordinasyon ve Çevresel Üstünlük: Türkiye'nin geliştirdiği sürü sistemleri, farklı platformları senkronize bir şekilde çalıştırarak entegre operasyonlar gerçekleştirme yeteneğine sahip olacaktır. Örneğin, Kızılelma, düşman hava savunma sistemlerini aşarken, Akıncı hassas hava saldırıları gerçekleştirebilir ve KAAN tüm operasyonu koordine edebilir. Bu çok yönlü saldırı ve savunma yeteneği, Türkiye'nin askeri etkinliğini artırarak stratejik manevra alanını genişletmektedir.

3. Hızlı Tepki ve Operasyonel Bağımsızlık: Türkiye'nin çevresindeki güvenlik tehditlerine hızlı yanıt verme kabiliyeti, ulusal güvenlik stratejisinin temel taşlarındandır. İnsansız hava araçları ve sürü sistemleri, geleneksel askeri araçlardan çok daha hızlı bir yanıt mekanizması sunar. Bu teknolojiler sayesinde Türkiye, dışa bağımlı olmadan hızla kendi güvenlik sorunlarına çözüm üretebilir ve operasyonel bağımsızlık sağlayarak stratejik kararlarını daha esnek bir şekilde alabilir.

4. Asimetrik Savaşlarda Etkinlik ve Düşük Kayıp: Türkiye'nin insansız hava araçları, savaş uçakları ve diğer insansız platformlar, asimetrik savaşlarda etkili araçlardır. Bu sistemlerle minimum kayıpla maksimum etki sağlanarak düşman kuvvetleri hızla zayıflatılabilir. Bu strateji, hava, kara ve deniz operasyonlarında etkili bir şekilde kullanılabilir ve Türkiye'ye stratejik üstünlük kazandırabilir.

5. Bölgesel Güç Dengesi ve Küresel Etki: Türkiye, bölgesindeki jeopolitik denklemleri etkileyebilecek bir askeri teknolojik sıçrama yapmaktadır. Akıncı, Kızılelma ve KAAN gibi insansız platformlar, yalnızca savunma amaçlı değil, bölgesel stratejik avantaj sağlamak amacıyla da kullanılabilir. Bu gelişmeler, Türkiye'ye bölgesel güç olarak daha fazla söz hakkı tanıyacak ve küresel güvenlik politikalarında etkili bir aktör olmasına olanak sağlayacaktır.

Tüm bunlar, elbette, bu alanlara gerekli yatırımın yapılmasına ve bu teknolojilerin geliştirilmeye devam edilmesine bağlıdır. Bu gerçekleşirse, kurt sürüsü saldırı stratejisi de önümüzdeki yıllarda tam anlamıyla mümkün hale gelecektir.

Diplomat 1280X200 Pxl Mart 2025