Dizi için ilk söyleyeceğim şey şimdiye kadar bilmediğimiz bir hikâye değildi olacak. Kiminin komplo teorisi dediği kimilerinin ipuçlarını birleştirerek evet olacak dediği kimi uzmanların açıklamalarıyla birilerinin aklına yatan gelecek öngörüleri içinde yer alan konulardan birini işlemişler. Dünya bir şekilde sona sürüklenir ve Amerika sadece yirmi beş bin kişiye yaşama imkânı sunar. Bu kişiler bir psikolog tarafından seçilir evet yanlış okumuyorsunuz sadece bir adet uzman psikolog tarafından seçilir. Bir dağın içi ve altı oyularak bir yer altı şehri inşa edilir. Bu yer altı şehrinde son teknolojiler kullanılmıştır ve neredeyse yukarı dünyadaki her şey vardır. Eskiden olduğu gibi güneş etkisi verilmektedir, gündüz gökyüzü akşam gece görüntüsü vardır. Fast food en leziz haliyle devam etmektedir. Özellikle peynirli patates kızartması ve el yapımı dondurmalı sandviçe dikkat çekmeleri ilginç bir detaydı. Parklarda dolaşırken dünyadaki gibi yüzlerce kuşun, böceğin sesini işitmektesinizdir. Her şey ama her şey eski hayatınızın devamı gibidir. Hatta bu yirmi beş bin kişilik yer altı şehrinin de bir başkanı vardır. Bir oval ofisi ve yardımcıları, güvenlik ekibi vb.

Dizinin ilk üç bölümünde olay örgüsü, karakterler ve arka plana baktığımda beni çok şaşırtacak orijinal bir sahneye rastlamadığımı belirtmek isterim. Biraz Westworld biraz Dark biraz da OA arasında kalmış izlenimi verdi. Bu yaşam hakkı verilen yirmi beş bin kişinin zenginlerden ve birkaç iyi bilim insanından oluşuyor olması da hiç şaşırtıcı değildi. Senaryonun süper zenginlerin kendi özel topluluklarını kurması üzerine kurulu olması ve gerçek hayatta Musk ve diğerleri gibi oligarkların hükümeti ve bilgi sistemlerini yasadışı bir şekilde ele geçirmesi pek de dikkatimi dağıtmadı.

Karakter performanslarına gelirsek özellikle Sterling K Brown güçlü ve nüanslı bir performansla önden gidiyor diyebilirim. Diğer karakterlerin diyaloglarında bazen zorlayıcı beden dili arada diziden uzaklaşmama sebep oldu.

Dizinin yabancı basındaki etkisine göz atarken şu yoruma rastlamıştım: “Bana boş geliyor. Mantıksal olarak, hepsi robot ördeklere ihtiyaç duyacak kadar küçük bir yeraltı topluluğundaysa, Amerika Birleşik Devletleri'nin eski başkanının yaşayıp yaşamaması kimin umurunda? Zaten neyin eski başkanı? Truman Show'un mu?” Bu ve benzeri yorumlara katılmamak elde değil ancak yine de ben bu dizinin gelecek bölümlerine atıfta bulunarak ve umut ederek antiseptik demeyi tercih ediyorum. Ruhsuz ve içsel duygusal çatışmaların gölgesinden uzakta bir antiseptik etkisi gibi gelebileceğini umuyorum.

Birilerinin bir noktadan sonra izleyici artık şaşırtması gerek. Geçmişin uzantısı gibi hissettirse de hikayelerin artık bağımsız yürümesi gerektiğini düşünüyorum. Geçmişten günümüze özellikle bilim kurgu yapımlarına bakınca hiçbirinin savsata olduğunu söyleyemeyiz. O halde geleceğimize ışık tutan bu yapımlardan elde edeceğimiz ipuçları belki de yaşamla ölüm arasında işimize yarayacak. Bir nükleer savaş başladığında içinde kalacağımız çemberin nasıl dışına çıkabiliriz nasıl nefes almadan o zehri solumadan devam edebiliriz? Dünya değil belki ama yaşamlar yok olurken kendi hayatımızı nasıl kurtarabiliriz? Birilerinin peşinden giderek mi yoksa kendi aklımız ve cebimizde biriktirdiğimiz ipuçlarımızı kullanarak mı mücadele edeceğiz? Artık kime güvenip kime güvenemeyeceğimizi öğrenemedik mi, hala inançsız ruhların bizi sürüklediği kendi karanlıklarına doğru yol almaya devam mı edeceğiz? Bizi kendi kuyularına hapsetmelerine izin mi vereceğiz?

Diziyi izlemeye devam edeceğim.