19. yy’de ve 20. yüzyılın başında adından çok söz ettiren bir banker aile vardır: Zarifiler... Hem Osmanlı’da, hem Yunanistan’da etkiliydiler. Etkili oluşları elbette aşırı zenginliklerinden geliyor. Zarifilerin Osmanlı ekonomisindeki rolü ne kadar araştırıldı, bilmiyorum. Düyûn-ı Umumiye ve Reji İdaresi üzerinde çalışanlar mutlaka Zarifileri ayrıntılı incelemişlerdir.

Umûmî borçların tahsili için Düyûn-ı Umûmiye’yi kurduran dede Yorgo Zarifi (1807-1884)’dir. Reji İdaresi’ni de yine Yorgo Zarifi kurdurmuştur. Türkiye’de yetiştirilen tütün, tuz benzeri şeyler umumî borçların teminatıdır. Adam teminatını sağlama almak için Reji İdaresi’ne ihtiyaç duymuştur.
Cumhuriyet döneminde Düyûn-ı Umumiye kaldırılmıştır. Bu kuruluşun faaliyet gösterdiği yer, Cağaloğlu’nda, şimdiki İstanbul Erkek Lisesi binası idi.
 
***
 
Torun Yorgo L. Zarifi (1880-1943)’nin hatıralarını okumayı bu sıra bitirdim. Açıkçası çarpıldım!  “Hatıralarım-Kaybolan Bir Dünya-İstanbul 1800-1920”, 1938’de Atina’da yazılmaya başlanmış, Yorgo L. Zarifi’nin 1943’te ölümünden üç gün önce ancak iki cildi bitmiş. Tasarlanan ise üç cilt... Hatta bir kısmını yazmış. Keşke tamamlayabilseydi. Çünkü Yorgo L. Zarifi 1922’de Türkiye’den ayrılıyor. Hayatını 1920’ye kadar anlattığı sanılmasın... Arada 20. yüzyılın başlarına gidip gelse de, 1800’lerin sonunda, Paris’e tahsile yollanmasıyla hatıraları bitiriyor.

Kitap 2005’te, Türkçe de yayınlanmış. Karin Skotiniyadis tercüme etmiş, kitabı dipnotlarla zenginleştirmiş.

Osmanlı sahasında iki ayrı dünya var: Türklerin dünyası, gayrimüslimlerin dünyası. Aristokrat Türklerin dünyası da gayrimüslimlerin dünyasından pek farklı değil!  “Kaybolan dünya”  işte bu gayrimüslimlerin dünyası. (Tabiî aristokrat Türklerin de.) Özellikle, dünyayı tanımış zengin gayrimüslimler, Türklerle hiç ilgili değiller; kendi dünyalarını kurmuşlar. Millî hisleri dorukta... Özellikle Rumlar, Yunanistan’ın bağımsızlığı ve gelişmesi için Türkiye topraklarında dahi ellerinden gelenin fazlasını yapıyorlar. Zarifiler meselâ, Saray’la içli dışlılar, öbür tarafta Atina onların vatanlarının başşehri!
Buradan hareketle tekrar İstanbul’a kavuşmak, hayalin de ötesinde en büyük emelleri.

Kendimiz için Yorgo L. Zarifi’nin hatıralarından çıkaracağımız o kadar ders var ki...

Size birkaç gün kitabı özetleyeceğim... Sık sık araya gireceğim. Bütününü okuduğunuzda, hangi dersleri çıkarmamız gerektiğini, neleri bilmediğimizi de göreceksiniz.

Osmanlı’nın neden gerileyip battığını bile bu kitapta anlamanız mümkün... 1922’de yenilip Anadolu’dan çekilmelerini “Mikrasiatiki Kataskrofi”  (Küçük Asya Felâketi) diye adlandırması, Yorgo Zarifi’nin  “Türkiye’deki Yunan”  olduğunu ortaya koyan bir cümledir.
Y. Zarifi, daha birinci bölümde ilk Zarifi’yi anlatırken şunları yazar:

“Yunanistan’dan gelen bir yolcu Elispontos’u [Çanakkale Boğazı] geçerken... haritayı açtığında, Marmara’nın tüm yer adlarının bugün bile hâlâ Yunanca isimlerini koruduklarını gururla fark edecektir.”
 
İlk Zarifi (yazarın dedesinin dedesi) şarapçılıkla uğraşmıştır. Hem de Osmanlı sahasında! Osmanlı’yı idealize edenler, Osmanlı sahasında meyhanelerin açık olduğunu akıllarına getirmezler. (Devam edecek)


(Yeni Çağ gazetesinden alınmıştır)