Sevr’i hayata geçiriyorlar, adına “barış” diyorlar. Zaten bütün musibetler suret-i haktan gelir. Halka güya sormuşlar, “barış süreci” büyük oranda destekleniyormuş. Bana da; “Barış olmasını ister misiniz?” diye sorun şıppadak cevap vereyim: “Hemen, şimdi, derhal barış!” 
Başbakan Recep T. Erdoğan geçen cuma akşamı bir televizyon kanalında ısrarla “barış” için halkın desteğini aldıklarını söylüyor.
Daha önce yazdım... “Barış” denmesi sakat... Barış taraflar arasında olur. Bir tarafta Türk Devleti olacak, diğer tarafta PKK... Aklınız alıyor mu? Bunun adı olsa olsa, “müzakere”dir ve halka: “PKK ile müzakereye taraftar mısınız?” diye sorulmalıdır. Kaçta kaç çıkıyor görelim!
Erdoğan hâlâ ısrar ediyor... Yok, hayır, bir şey vermiyoruz. Vermiyorsan adam niye sizinle “müzakere”ye otursun? Ne aldığını/alacağını çok iyi biliyor.
PKK/BDP milletvekillerinin ilk adaya gidişlerinden dönerken koltuklarının altında getirdikleri dosyada Öcalan her şeyi anlatmıştır. Başkanlık sisteminden tutun, “Türk”ün anayasadan çıkarılmasına, kendisinin ve diğerlerinin hapisten kurtulmasına, Ak Parti’ye başından beri verilen desteğe ve bundan sonra verileceklere kadar her şeyi bir bir anlatmıştır. “Müzakere” sürerken, Öcalan’ın, “İnisiyatif, Ak Parti karşısında bende” demek istediği apaçık ortada.
“İmralı notları”nın bir çaycının eliyle Milliyet muhabirine geçtiğine inanabilir misiniz? Erdoğan söyledi; “Her şeyi bana açıklatmayın, hatıralarımda yazacağım...” MİT, çok iyi biliyor ki, bu notlar Kandil’in izniyle yayınlanmıştır. (Zaten, notları alan Milliyet muhabiri PKK’nın izni olmadan bir adım öteye atamaz. MİT, elbette bunu biliyor.) Notların özellikle yayınlanmasının gayesi PKK’yı güçlü göstermek, almadan vermediğini ilân etmek.
Erdoğan’ın cuma akşamı eyalet sistemini savunması, PKK’nın -şimdilik- “özerklik/muhtariyet” istemesiyle aynıdır. Nelerin verileceğine yavaş yavaş kamuoyunun hazırlandığı düşünülerek veya “barış” gelecekse, verelim gitsin mantığının insanlarımızın zihnine yerleştirildiği hesap edilerek PKK’ya ne verileceği bir bir açıklanıyor.
Erdoğan, Osmanlı’da “Lazistan”, “Kürdistan” dendiğini söylüyor. Böyle bir eyalet sistemi varmış. Ben daha fazlasını söyleyeyim; Eyalet-i mümtaze sistemi de var: İç işlerinde bağımsız... Bu sisteme dâhil olan imtiyazlı eyaletler ilk fırsatta koptular, ayrı birer devlet oldular. Tarihî bilgilere girmeyelim. Çok uzar.
Önce Osmanlı niye inişe geçti ve çöktü? Bunu düşünemeyenler Türkiye’yi yok ederler.
Ak Parti yönetimi Türkiye’yi ufalamak için yeminli âdeta...
 

***
 
MHP yöneticileri, ayda yılda yapacakları mitinglerle Ak Parti/PKK’nın kötü niyetlerini halka anlatabileceklerin düşünmesin. Bursa mitingi ile İzmir mitingi arasında bir ay var... Araya “Salı konuşmaları” giriyor, bir de Oktay Bey’in TBMM’de zaman zaman gürlemesi...
Türkiye sathında her gün eylem gerek. “Eylem” deyince, kelimeye başka anlamlar yüklenmesin... Halkı uyandırmak için faaliyetlerden bahsediyorum. Kesinlikle kanun dışı hareketlere tevessül edilemez. Edenler derhal daire dışı bırakılmalıdır.
Her kesim kendi üzerine düşeni yapmalı değil mi? Gönüllü kuruluşlar meselâ...
Millî aydınlar, Türkiye’nin birliğini isteyen her kesimi içine alacak şekilde başlattıkları imza kampanyasıyla, sarsıcı 3 maddelik ihtarlarını açıkladılar.
MHP milletvekilleri içinde bir Özcan Yeniçeri’nin imzasını gördüm. Nerede diğerleri? MHP yönetimi kesinlikle izin vermemiştir. Tertip komitesinde MHP yönetiminin rakip gördüğü isimler olduğu için, yanlarında görünmeyelim, fikriyle milletvekillerinin önünü kesmişlerdir. (Yönetimdeki “ikili”yi destekleyen yayın organlarında bir satır bile “Millî Duruş” yer almadı! Muhakkak sormuşlardır; Yazalım mı? Onlar da “Hayır!” demişlerdir.)Yahu! Memleket elden gidiyor, adamlar neyin hesabındalar? Diyeceksiniz ki, böyle düşündüklerini nereden bileceksiniz? Aynen öyle... Ben insanlarımı tanırım.
Biz burada Bursa mitingini alkışlamadık mı? Yeter ki doğru iş yapılsın. Öyleyse Türkiye’nin birliği için her kim adım atmışsa, MHP yönetimi onun yanında olmalıdır. Koltuk endişesi ilkelliktir.
 

***
 
MHP’de kasetleri ortaya çıkanlar, sonra öğrendim ki, MHP yönetiminden kişi veya kişilerden ciddî ciddî şüpheleniyorlar. Ama benim daha önce birkaç defa yazdığım isim değilmiş şüphelendikleri. Ankara’da değişik çevrelerle görüştüm. Şimdilik isimleri açıklamıyorlar. Hatta bana,  “Yüz yüze görüştüğümüzde söyleriz”  dediler. Bir süre Ankara’da çalışacağımı daha önce yazmıştım; şu MHP ile ilgili kitap meselesi... Epey yol aldım. O zaman bakacağız, neler öğreneceğiz... Sizleri haberdar ederim!