Ak Parti iktidara geldiğinden beri Anayasayı her bir tarafından lime lime etti ve “değişmez” denilen ilk 3 maddeyi fiilen değiştirdi. Başbakan Erdoğan konuşmaya başladı mı, ağzından etnisiteler bir bir dökülüyor. En son “Türk”ü ayak altına da aldı! Anayasa’nın 66. maddesi: “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” Anayasanın hangi maddesinde “etnisite” var?!
Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “PKK Demokratik Cumhuriyeti”nin başşehri “Amed”i ziyaret etti; hiçbir Bakan’a yapılmayan jest yapıldı; çiçeklerle karşılandı. Davutoğlu kendisine bu kadar itibar edilmesini neye yordu dersiniz! Dışişleri Bakanı, İmralı ve Kandil’in literatüründe “ülke” olarak geçen bir “devlet”i şereflendirmişti! Davutoğlu, velinimeti gibi “milliyet”i ayak altına aldı; “Amed” de, “Artık ulusçulukla hesaplaşma vakti geldi.” dedi, ardından yine bir sürü etnisite sıraladı. 
BDP/PKK-Ak Parti’nin “barış süreci” dedikleri, Türkiye’yi etnisiteler üzerinden parçalama ameliyesinde karşılarındaki tek güç “Milliyetçi Hareket” ... Onu da bertaraf ettiler mi, önlerinde engel kalmayacak! Onun için milliyetçiliğe yükleniyorlar. Erdoğan, dün de “Çanakkale zaferi bir etniğin, bir ırkın, bir kavmin zaferi değildir.” buyurmuş. Israrla aynı yolda yürüyor.
Erdoğan’ın gözdesi Beşir Atalay, rehineleri bir zabıtla teslim eden PKK için “Jest yaptı!” demişti. Bütün parçaları birleştirince karşımıza ne çıkıyor? İrkildiğinizi görür gibiyim!
 

***
 

Prof. Ramazan Demir Bey’in tespitlerini vereceğim:
1- Terör örgütü ile devlet “eşdeğer konumda” kabul edilerek rehineler tutanakla teslim alınıyor. Terör örgütü “devlet” kadar meşrulaştırılıyor. Bu anayasal suçtur...
2- Devlet, terör örgütünün “inisiyatifine” bırakılıyor. Bu anayasal suçtur...
3- Devlet adına Bakan Bey, terör örgütünün bu hareketini “...olumlu bir jest” olarak algılayıp “memnuniyet” ifade ediyor... Bu anayasal suçtur... Bundan böyle terör örgütünün “yapmayacağı-yapamayacağı” her eylem “jest” olarak kabul edilecek demektir!
4- Bu fotoğraf, Devletin terör örgütüne “teslim” edilme belgesidir. İktidar tarafından susturulmuş, baskılanmış TSK ve güvenlik-istihbarat birimlerinin “başarısızlığı” olarak yansıyacaktır. Bu anayasal suçtur...
5- Hükümet, Devleti terör karşısında “acizlik” sandalyesine oturtmuştur. Devletin varlık sebebi olan birimlerin sessizliği, işlenen anayasal suça ortak olma anlamını taşır!
6- Emperyalizmin kuklası ve taşeronları olanlar, bu belgeyle Ulus Devlet Türkiye Cumhuriyeti Devletinin “2. Mondros Mütarekesini” imzalamış sayılacaklardır. Bu anayasal suçtur...
Ramazan Demir’in tespitlerini bir tarafa yazın.
Bunlar ya hesap verecekler ya hesaplaşacağız!