Ak Parti yönetimi, “Türk’süz Anayasa”yı, sadece PKK istediği için değil; düşündükleri, hayal ettikleri bir anayasa olduğu için pervasızca gündemde tutmaktadır. Abdülhamit bile, Osmanlı imparatorluğunun millet-i hâkimesinin  “Türk”  olduğunu vurgulamak için devlet memuriyetindeki herkesin Türkçe bilmesi şartını getirmişken, Meclis’te kesinkes Türkçe konuşulacak demişken, şu zamanda, millet-i hâkime yok sayılmak istenmekte, etnisite derekesine düşürülmektedir.
1876’da ilân edilen Kanun-i Esasî’de Eğinli Sait Paşa uyanmasa ve Abdülhamit’i uyandırmasaydı, hâlimiz haraptı. İlk anayasa taslağında, Osmanlı sahasında kullanılan bütün dillere bir bakıma resmiyet kazandırılıyordu. Abdülhamit buna müsaade etmemiştir!
Abdülhamit’in “Türk” tarafı, acaba  “Ulu Hakan”a asla söz söyletmeyen Ak Parti yönetimine bir mesaj olamaz mı?
Sanmıyorum;  “Türk”  deyince adamları ateş basıyor, süyüm süyüm ter döküyorlar, ıslatmadık mendil bırakmıyorlar. (“Türk”ün ne demek olduğunu Ak Parti’nin genel başkan yardımcıları Hüseyin Çelik ve Ekrem Erdem, R. T. Erdoğan’a hatırlatmıyorlar mı? İkisinin de ciddî yayınları vardır.)
Abdülhamit deyince... D. Ahsen Batur’un  “1200 Yıllık Sürgün-Türk Sözünün Hazin Serüveni”  kitabından bu sütunlarda birçok defa bahsetmiştim. Halkımız o kadar kaygılı ki, D. Ahsen Batur’un büyük bir vukufiyetle ortaya koyduğu gerçekleri okumak için eseri 10 günde tüketti ve  “1200 Yıllık Sürgün-Türk Sözünün Hazin Serüveni”nin 2. baskısı yapıldı. (Selenge Yay., 0212 5144573) Kitabı tekrar tekrar sadece halkımız için değil, yöneticiler için hatırlatıyorum. Bahsetmiştim... D. Ahsen Batur, R. T. Erdoğan’ın sınıf arkadaşıdır. Olur a, sınıf arkadaşını belki dinler, ben  “Türk’süz Anayasa yaptırıp PKK/BDP ile işbirliğine nasıl girebilirim! Allah’ım! Günahlarımı affet!”  der, tövbe istiğfar eder. 
(R. T. Erdoğan için, tövbe istiğfar duasını, onun çok sevdiği bir dille buraya alıyorum:  “Estağfirullah. Estağfirullah. Estağfirullahe’l-azîm el-kerîm, ellezî lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûmu ve etûbu ileyhi tevbete abdin zâlimin li-nefsihi, lâ yemlikü li-nefsihi mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûrâ. Ve es’elühü’t-tevbete ve’l-mağfirete ve’l-hidâyete lenâ, innehu hüve’t-tevvâbün rahîm.” Tercümesini, milletvekili seçtirdiği Arapça müterciminin çok iyi bildiğine şahidim, ona yaptırsın. Benim yerim dar!)
 

***
 
Türk Yurdu’nun son sayısını (S. 307, Mart 2013) ağırlıkla  “Türk’süz Anayasa” üzerine makalelere ayırmış... Günün manasına çok uygun. Türk Ocağı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz, başında olduğu köklü kuruluş adına bu sıra ses veriyor. Makalesinin başlığı:  “Red ve İnkâr/Türksüz, Türkiyesiz Süreçler Çözüm Değil Çözülme Getirir”.
Başlık nelerle karşı karşıya olduğumuzu özetlemiş; fazla söze gerek yok!