Dünya yaratıldığından beri, toprak altında insanların yararlanmasına sunulmuş on binlerce maden çeşidi vardır. Bu maden çeşitlerinden altın, demir ve bakır ilk çağlardan beri keşfedilerek çeşitli ihtiyaçların karşılanmasında kullanılmaya başlanmıştır. Toprak altından çıkarıldıktan sonra, yüz yıllar boyu değişime uğramadan varlığını koruyan maden altındır. Toprak altında bulunan bütün madenler günümüz tabiriyle Nadir Toprak Elementleri, gelişen Dünya ölçeğinde yeni keşifler ve ihtiyaçlar sonucunda toprak altından çıkarılmaktadır. Gene Dünya yaratıldığından beri toprak altında varlığı hesap edilemeyen miktarda petrol mevcuttur. Fakat petrolun keşfi ve kullanılmaya başlanması yaklaşık yüz elli yıllık bir maziye sahiptir. Yüz elli yıl önce toprağın altındaki petrol o dönemde ve o dönemden önce yaşayan insanlar için hiçbir değer ifade etmemekteydi. Baş döndürücü bir hızla gelişen teknolojide yer altında bulunan petrol gibi keşf edilmeyi bekleyen binlerce Nadir Toprak Elementleri keşf edilme sırasını beklemektedir.
Altın çağlardan beri ateşe, pasa, çürümeye karşı dayanıklılık gösteren ve özelliğini kaybetmeyen bir maden olduğu için her zaman değer ve talebini korumuştur.
Thomson Reuters GFMS. Şirketinin son yayımladığı yıllık altın verilerine göre, Dünya’da 171 bin 300 ton altın bulunmaktadır. Bu miktarın yaklaşık üçte ikisi 1950 den sonra çıkarılmıştır.
Dünya altın konseyinin raporlarına göre yılda 2500-3000 ton altın üretilmektedir.
Dünya’da altın üretimi 2024 yılında yaklaşık 3.300 ton olarak gerçekleşti. 2024 yılı itibariyle Dünya’nın en büyük altın üreticisi, 380 ton ile birinci sırada Çin, 310 ton ile ikinci sırada Rusya ve 290 ton ile üçüncü sırada Avustralya olmuştur.
Dünyada üretilen altının yılda yaklaşık 300-326 metrik tonu, (300.000Kg a tekabül etmektedir) Başta Elektronik sektörü olmak üzere, Akıllı telefonlar Bilgisayar vs, Elektrik Sanayi, Havacılık ve Uzay Sanayiinde kullanılmaktadır.
İngiliz Jeolojik Araştırmalar Merkezi, bugün Dünya’da üretilen altının yüzde 12'sinin teknoloji sektörüne aktarıldığını belirtmektedir.
Yüz yıllardan beri Altın her zaman paraya ve ticari alış verişe kolayca dönüştürülebilme özelliğine sahip olduğu için, insanlar ve Devletlerin Merkez Bankaları gibi kurumları kanalıyla bir yatırım aracı olarak alınıp satılmaktadır. İnsanlar kuyumculardan istedikleri zaman, parasını verip fiziki altın satın alma veya satma imkanı bulabilmektedirler. Fakat Merkez bankaları altın aldıkları zaman, altınlarını hemen fiziki olarak alıp kasalarına koyma imkanı bulunmamaktadır. Fiziki olarak ülkeler arasında sirkülasyonun sigorta, komisyon, teslim süresi, vergi vs gibi ekstra maliyetleri olduğu için altının kasaya girmesi zaman almaktadır.
Ülkeler aldıkları altınları fiziki olarak sirküle etme zorluğundan dolayı, bazı ülkelerde emanet olarak tutmaktadırlar. Bu emanet uygulaması, Rusya Ukrayna savaşından sonra Rusya Vatandaşlarının ve Devletinin, ABD ve Avrupa ülkelerinde sahip oldukları varlıklara el konulması sonucu artık bu güven zedelenmiştir.
Başta, Almanya Deutsch Bundensbank (Merkez Bankası) olmak üzere, bazı Avrupa Ülkeleri ABD ve Londra da emanet olarak tuttukları tonlarca altını ülkelerine getirmenin yollarını aramaktadırlar. Bu talebin arka planında emanetin yerinde durup durmadığını anlamak da vardır. Fiziksel altın ticareti genellikle Londra’da gerçekleşiyor. Ancak Kasım 2020 ABD seçimleri sonrası, yatırımcılar ithalat vergilerinden kaçınmak için altınlarını New York’taki COMEX depolarına taşıdı. Bu da fiyatların yükselmesine neden oldu.
Şurası bilinmelidirki Güvenli Liman olarak Altına sadece iyi zamanda bir güvencedir.
Parasını diğital kanallarla ödeyerek satın aldığınız tonlarca altın kendi kasanıza girmemişse herhangi bir kaos ortamında varlığınız risk altında olacaktır.
Altın ve Döviz fiyatları geçmiş yıllarda, ABD Başkanı Nixon’un 1971 yılında ABD'nin doları altına endekslemekten vazgeçtiğini açıklamasıyla Bretton Woods sistemi çökmüş, 1971-1980 yılları arasında ABD de enflasyon oranı yüzde 13 e ulaşmış, Ons altın 35 dolardan 850 dolara çıkarak 20 kat değerlenmiştir. 2008 –2011 Küresel Finans Krizi, ABD konut piyasasındaki bozulmalar, Lehman Brothers’ın çöküşüyle derinleşen kriz ve piyasalardaki likidite sıkışıklığı, ons altın fiyatlarını etkileyerek fiyatı 700 dolardan 1.920 dolara yükseltmiştir. Görüldüğü gibi altın Dünya’da meydana gelen ekonomik krizlerle ters orantılı değişim göstermektedir.
Günümüzde geçmiş yıllarda yaşanmış, altının yükselmesine sebep teşkil edecek Ekonomik krizler olmadığı halde, günümüzde altın fiyatlarının yükselmesinin bir izahı yoktur. Ülkelerin Ekonomik verilerine dayandırılarak, Dünya’daki savaş ve olumsuz durumlar gibi suni bahaneler yaratılarak, fiyatların yükseltilmesinin geçerli bir karşılığı bulunmamaktadır. Bugün altın piyasasında oluşturulan suni yükseliş hareketleri, Küresel güçler tarafından organize edilen bir yapı olup, insanların elindeki varlıkları alma sistemidir. Üretime bir katkısı olmayan bu sistemin ila nihaye böyle devam edeceği düşünülmemelidir. Ayrıca, ülkelerin sadece Merkez Bankaları değil, bütün bankalarının kasaları altınla dolu olsa Ekonomiye bir faydası yoktur. Altının alınıp satılması üretime değer katmamaktadır. Altının alınıp satılması insanların karnını doyuracak gıda üretmiyor. Altını güven duygusuna dayanarak sahiplenmenin hiçbir faydası yoktur. Kaldıki o güvende Dünya’daki her an savaşa dönüşebilecek bir ortamda bir anda yok olmaya mahkümdür. Büyük bir savaşta altınınızı satacak parayı bulamazsınız.
Borç batağında yüzen Dünya ülkeleri borçlanmayı sürdüremeyecek konuma gelmiştir. Bu nedenle artık ülkeler paralarını, Devletlerin tahvil vs enstrümanlarına yatırım için borç vermemekte, bu nedenle ülkelerin büyük çoğunluğu altın’a yüklenmekte ve altın da başını alıp gitmektedir. Bugünkü Tüketim Ekonomisi böyle devam ederse, 2027 yılnda altının onsu 15.000 Doları geçeceğini yaşayanlar göreceklerdir ve altın 15.000 Doları bulduğunda da Dünya’da ekonomik bir düzenin kalmayacağı da yaşanacaktır. Geçmiş yıllarda Ekonomik krizler sonucunda yükselen Altın’ın, günümüzde geçerli bir sebep olmadan sürekli yükselmesi olayı, Dünya’da bir krizin habercisi olacağı bilinmelidir ve bu günlerde yakındır.
Bu gün bir çok Avrupa Birliği ülkelerinde ekonomiler büyüyemektedir. Ekonomilerin temeli üretime dayanan büyümedir. Büyüme durmuşsa üretim yavaşlamış refah düşmeye başlamış demektir. 2024 verilerine göre Dünyada ilk sırada yüzde 5,3 ile Endonezya, yüzde ile 5 Çin ve yüzde 4,1 ile Rusya olmak üzere, OECD ve G20 ülkeleri arasında ekonomisi büyüyen yüzde 3,2 ile Türkiye, İspanya vs gibi ülkeler oluşturmaktadır.
Avrupa Birliğinin Lokomotif Ülkesi ve Dünyanın en büyük Otomotiv üreticisi Almanya yüzde -0,2 ve Avusturya yüzde -0,1 negatif büyüme göstermiştir.
Baş döndürücü bir hızla gelişen Teknoloji birçok klasik yapıları değiştirecektir. İnsanlar adapte olmada gönülsüz davransada, petrole bağımlı otomotiv sektörü bir kaç yıl içinde süratle elektrikli otomotiv sektörüne evrilmek zorunda kalacaktır. Başta ABD olmak üzere, Devletler Nadir Toprak Elementleri peşinde koşturmaktadır. Bir ton Toryum madeninden 1.000.000 Ton petrole eş değer enerji üretilmektedir. Çin bu tesisleri kurmuş ve işletmeye başlamıştır. Petrol üreticisi ülkeler yakın gelecekte dükkanları kapatmanın eşiğine gelecekler ve savaş ile petrolu kontrol altında tutmanın hedefide değişecektir. Yeni savaşlar, Dünya’daki Nadir Toprak Elementlerinin bulunduğu ülkeler üzerinde hakimiyet kurmaya yönelecektir. Yazımızı bir anektodla bitireceğiz.
′′Petrol zengini Dubai' nin kurucusu Şeyh Rashid’e ülkesinin geleceğini sordular, o da şöyle cevap verdi: ′′ Dedem deveye bindi, babam deveye bindi, ben Mercedes sürdüm, oğlum Land Rover sürdü ve yeğenim Land Rover sürecek ama büyük torunum deveye binmek zorunda kalacak..."
