Türkiye, 2001 yılında yaşadığı tarihinin en büyük Ekonomik  krizinin yaralarını sardıktan sonra, 2003 yılından itibaren başlayan gelişmesini sürdürerek, 1970 li ve 1990 lı  yıllarda döviz yokluğundan kaynaklanan  krizleri geride bırakmıştır. 1970 li  yılların sonlarında bir milyon Dolar borç bulamayan Türkiye, 250 milyar doları aşan  ihracat, 100  milyar Dolara yakını Turizm, Hizmet ve Görünmeyen kalemler gelirleri elde ederek Döviz sorununu geride bırakması gerekirken, bugün varlık içinde döviz sorunu yaşamaktadır. Bu yazımızda Döviz sorununun sebeplerini inceleyeceğiz.

Türkiyenin İhracat ve İthalat verilerine, Ticaret Bakanlığı İstatistiklerine bakarak  bir değerlendirme yapalım. 2022 yılında Türkiye’de 254 milyar Dolar ihracat gerçekleştirilmiş, 364 milyar Dolar ithalat yapılmıştır. Rakamların ifade ettiği gibi, Cari İşlemler açığıyla birlikte 110 Milyar Dolar Dış Ticaret açığı oluşmuştur.  Ülkenin 2022 yılında, yaklaşık 100 Milyar Dolar Turizm, Yurt Dışı Müteahhitlik ve diğer görünmeyen kalemlerden oluşan Döviz geliri elde edilmiştir. İthalat ve İhracat arasındaki farklardan oluşan cari açık ve  ödemeler dengesi, bu 100 milyar Dolar İhracat dışı gelirlerle tolere edilmiştir. Bu durumda Türkiyenin bir Döviz açığının olmaması gerekmektedir. Bugün Türkiyede yaşanan döviz sorunu, Serbest Piyasa Ekonomisi söyleminin yanlış anlaşılmasından ve yanlış uygulanmasından kaynaklanan suni bir sorundur. Ülke, ihtiyacına yetecek miktarda döviz geliri elde etmekte, fakat buna rağmen açık vermektedir. Bunun gerçek sebebi, Piyasa Ekonomisi Söylemi çerçevesinde,  ‘’YATIRIM AMACIYLA KİŞİ VE ŞİRKETLERE DÖVİZ SATMAKTAN’’  kaynaklanmaktadır.

Önceki makalelerimde de dile getirdiğim gibi, hiç bir Avrupa ülkesinde, Dünyanın gelişmekte olan hiçbir ülkesinde, bankalar Dövize yatırım  yapıp para kazansınlar diye insanlara döviz satmazlar. Bu uygulamayı yapan Avrupa ülkelerinde Serbest Piyasa Ekonomisi yoktur da sadece Türkiyede mi vardır. Kişilere ve kasalarında milyarlarca Dolar bulunduran Şirketlere, yatırım amacıyla döviz satmanın Serbest Piyasa Ekonomisiyle hiç bir alakası yoktur. Paramın değerini korumak için Dövize yatırım yapıyorum anlayışıyla Arz ve Talep dengesinin bozulması kurun yükselmesinin ana sebebi olduğu bilinmesine rağmen insanlar gene döviz alarak adeta kendilerini kandırdıklarının farkına varmamakta veya varmak istememektedirler. Kişiler ve Şirketler, yatırım yapmak amacıyla döviz alınca paralarının değerini korumuyor,  aksine yaptık dedikleri karlarını Türk Lirasının değerinin düşmesi ve yüksek enflasyonla fazlasıyla geri veriyorlar.

Devlet kişi ve Şirketlere ‘’YATIRIM AMAÇLI’’ Döviz satma uygulamasını sınırlandırmalıdır. Bu sınırlandırmanın kırk çeşit yolu vardır. Nitekim son zamanlarda blançolarında Döviz bulunan şirketlerin, banka kredilerine ulaşmalarına sınırlamalar getiren adımlar atıldığı görülmektedir.  Fakat, günde beş defa fiyat etiketi değiştirip Ticari ahlakı yok eden zihniyet, elindeki dövizleri bireysel konuma çevirerek yoluna devam etmektedirler. Yani Şark Cephesinde değişen bir şey yoktur.

  Son bir kaç yıldan beri, Paritelerin kontrol altına alınması amacıyla kişi veya kurumlara satılmış dövizlerin, adeta yalvararak Tekrar Türk Lirasına dönüştürülmesine çalışılmaktadır. Bu dönüşümü sağlamak için  yaklaşık iki yıl önce Kur Korumalı Mevduat Sistemi icad edilmiştir. Kur korumalı Sistem, Dövizini TL ye dönüştürmüş  kişi ve şirketlerden, yüksek bedeller ödeyerek dövizi borç almak sistemine dönüşmüştür.  Kimse kusura bakmasın reel bir Ekonomide böyle bir uygulamanın yeri yoktur. Bu uygulama böyle sürdürülemez.

2013 yılından başlayarak Bir trilyon Dolardan fazla ülkenin TL kaynakları karşılığında  Yatırım Amaçlı döviz satılmıştır.  Eldeki dövizler kişi ve şirketlere satılıyor onlarda ya yurt dışına transfer ediyor, yada kasasında veya evinde saklayarak ülkenin yatırıma yönlendirilecek kaynaklarını heba ediyorlar.  Satılan dövizlerin yarıdan fazlası Yurt Dışına transfer edilmiştir. Bankalarda tutulanların dışında kalanıda kasalarda yastık altında saklanıyor. Ülkeye yatırım yapması gereken kurumlar ve şirketlerin varlıkları arasında yıllardır kasasında milyarlarca Dolar Döviz bulunmakta ve Döviz borçları için ayrılmış meblağlar dışındaki önemli meblağdaki Dövizler atıl bir şekilde tutulmaktadır. Bunun gibi  binlerce kurum ve şirket, gereksiz döviz almakla ülke ekonomisine ve kendi ayaklarına kurşun sıkmaktadırlar. Bunu yüksek meblağda yüz tane kurum ve şirket  yaparsa, işte kurun da enflasyonun da yükselmesine sebep aranmasına gerek yoktur. Söz konusu ettiğimiz Bir trilyon dan fazla döviz rakamı, zaman periyodu içinde bankalar tarafından işleme tabi tutulmuş ve banka kayıtlarından bir tuşa basarak istatistiki veriler çıkarılabilir.

Lafı eğip bükmeye gerek kalmadan, Türkiyede ister kurum ve şirketler olsun, ister kişiler olsun satın alınacak  ‘’YATIRIM AMAÇLI’’ Döviz mevduatlarına, vakit geçmeden lehde oluşacak kur farklarına en az yüzde 80 oranında dövizden caydırıcı vergi uygulanmalı. Mevcut mevduat sahiplerine de uygulamanın başladığı tarihten itibaren gelecekte oluşacak lehde farklara vergi başlatılmalıdır. İnsanlar, şirketler elindeki Yatırım amacıyla aldıkları dövizi kısa süre içinde kendiliklerinden TL ye dönecektir. Dövize haps edilmiş kaynaklar yatırımlara yönlendirilecektir. Efendim vergi konursa Serbest piyasa Ekonomisi vardır kaos olur, karaborsa hortlar piyasalar sarsılır gibi söylemlere hiç bir mahal yoktur. Klasik anlayışla konuya yaklaşılmamalı, krizlerin olduğu zamanlar ülkede dövizin olmadığı dönemlerdir. Bir mal piyasada yoksa karaborsası olur.

Bugün yaşananlar var olan dövizin yanlış değerlendirilmesinden kaynaklanmaktadır. İnsanların uhdesinde Trilyona yakın döviz vardır. Kimse gidip yatırım için karaborsadan döviz toplayıp hesabına koyamaz. Kimse parasını alıp bir yere götüremez, ne Merkez Bankasında nede bankalarda mevduatlar kadar nakit paralar yoktur, zaten olamazda. İnsanlara satılmış Bir trilyondan fazla Dövizi  Avrupadan veya Amerikadan nakit getirip bankalara  yatırmamışlardır. Bankalardan kaydi olarak satın almışlardır. Herkesin Dövizi nakit olarak değil kaydi olarak bankalar hesabındadır. Transfer edilen Dövizler de nakit olarak değil kaydi olarak transfer edilmiş ve edilmektedir. Yurt Dışına nakit para götürülüp banka hesabına yatırılamaz. 

Kasalarında veya yastık altında nakit Döviz tutanlarında sisteme verdikleri kayıplar dışında, Ekonomiye zaten hiçbir katkısı olmayan atıl konuma gelmiş paralardır. Paranın yatrım amaçlı dövize dönüştürülmesiyle yastık altında tutulması arasında hiçbir fark yoktur, ikiside Ekonomi için kayıp paralardır. Türkiyede sınırsız bir şekilde devam eden yatırım amaçlı Döviz satışı kontrol altına alınmadan, durdurulmadan kur artışının stabilitesi sağlanamaz, Enflasyon hedeflerine ulaşılamaz.

İnsanlara olan ve olmayanı da borç alarak yatırım amaçlı Döviz sattıktan sonra, yola koyulup tekrar Döviz peşinde koşmanın Ekonomiyle bir alakası yoktur.  Yıllardır suni uygulamalarla kangrene dönüşmüş yaraları suni tedavi yöntemleriyle iyileştirmeye çalışmanın ülkeye zaman kaybından başka bir getirisi yoktur.

 2013 yılında Ülkede enflasyonun tek rakamlı oranlara düştüğü zamanlarda Dolar TL paritesi ortalama 1,5- 2 TL dolayındaydı, Döviz kurlarını etkileyecek oranda henüz insanlara Döviz satılmamıştı, 2008 yılı Global krizin etkileri atlatılmış, Dünyada ve Türkiyede herhangi bir krizin olmadığı zaman dilimidir. Bugün başta Pandemi olmak üzere, Ukrayna Rusya Harbinin yarattığı ekonomik krizler ve ayrıca 100 milyar Doların üstünde bir maliyeti olacak asrın felaketi depremden dolayı olumsuz bir durum meydana gelmiştir. 2013 yılında tek haneye düşürülmüş enflasyonla mücadele yöntemini kullanarak,  bugünkü mücadeleyi kıyaslayarak hedefe ulaşmak yanlıştır.

Bir konuyu daha dile getirmek isterim. Avrupa ülkelerinde enerji, konut kiraları yüzde dört yüze varan oranlarda artmış olmasına ve hayat pahalılığına rağmen Hükümetler, aşırı ücret artış taleplerini grevlere gidildiği halde  yerine getirmiyorlar. Çünkü her ücret artışı enflasyonun yükselmesi demektir. Enflasyon ile ücretler birbirine bağlı unsurlardır. Ücret artışları doğal olarak üretim maliyetine ekleneceğinden fiyatların yükselmesi kaçınılmazdır. Biri yükselince diğeride yükseliyor. 

Döviz sorununun, yükselme hareketinin başladığı 2017 yılından beri, Dövizle ilgili makalelerimde iddiasını sürdürdüğüm Lehte oluşan vergi uygulamasından başka reel bir çözümü yoktur. Vergi, ekonomi daha fazla yara bere almadan uygulanmaya konulmalıdır.  Zaman içinde bu tedbirden başka çözüm yollarının beyhude olduğunu yaşayanlar görecektir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin verileriyle kıyasladığımız zaman, Bugün Dolar  kurunun olması gereken parite 7 TL civarıdır. Bugünkü oran Yatırım amaçlı Döviz satışlarının oluşturduğu köpüktür.