28 Ocak onun Josef Stalin tarafından infaz edilmesinin 81’nci yıl dönümüydü… O nedenle Türk Solu tarafından Türklük dünyasında çeşitli etkinliklerle ve hakkındaki yazılarla anıldı… Bu önemli yıl dönümü KKTC’de gerçek Türk solu olmadığı için es geçildi… Merak ederim, KKTC’de “solcuyum” ya da “Komünistim” diyen kaç kişi Mirsaid Sultan Galiyev’i bilir?..
Türk asıllı Komünist lider Sultan Galiyev Sovyet İhtilalinin en önemli kimliklerindendir… Onun adı, ihtilalin başarıya ulaşmasında Lenin, Stalin ve Troçki ile birlikte anılır… Sovyet Rejimi’nin Türk kurtuluş savaşına destek vermesinin önemli figürlerinden biri oldu… Tatar Türklerinden olan Mirsaid Sultan Galiyev damardan bir Komünist olmasına karşın, Sovyetlerdeki Türk halklarının özerkliği ve birleşmesi için uğraş verdi…Bu uğurda kaçınılmaz olan acıları ve ölümü göze aldı…
Milliyetçiler onu “Komünist” olduğu gerekçesiyle, Komünistler ise “solun içinde milliyetçi görüşleri öne çıkaran bir Turancı” olduğu için sevmezler… Ama onun, infazına kadar giden mücadele yolunun ortaya koyduğu gerçek de hiç bir zaman yadsınamaz… O, milli değerlerin ve geleneklerin Komünizm silgisiyle silinemeyeceğinin simgesi oldu… Onu içine hiç sindiremeyen ama ondan hep çekinen Stalin tarafından infaz ettirildiğinde henüz 48 yaşındaydı…
***
Galiyev, 1892 doğumlu bir Tatar Türküdür… 1911'de Kazan’da Tatar Pedagoji Enstitüsü’nü bitirdikten sonra öğretmenliğe başladı… 1911-1914 yılları arasında gazetelerde yazdığı etkin yazılarla dikkati çeker… Yazılarında “Türkçü Sosyalist” görüşleri savunmaktaydı... 1915’de Osmanlı – Rus savaşı başladığında Tatar ve Başkurt askerlerini Çarlık ordusunda Türk soydaşlarına karşı savaşmamaya çağırarak ilk siyasi eylemlerine başladı… 1916 da Ufa’da kurucuları arasında bulunduğu militan Tatar örgütü ile Rusya’nın asimilasyonuna baş kaldırdı... Ruslaştırma ve Hıristiyanlaştırma faaliyetlerine karşı etkin bir direniş başlattı…
1917 Şubat devriminden hemen sonra Moskova'ya davet edildi ve Rusya Müslümanları Kurultayı’nda genel sekreterliğe seçildi. Komünist parti içinde de hızla yükselerek Sovyet Milliyetler Komitesi’nin genel sekreteri oldu. Bu örgütün yayın organı olan “Jiznnatsionalnostey”in editörlüğüne getirildi… 1917 Devrimi'nin Lenin, Troçki ve Stalin'den sonra dördüncü güçlü adamı olmuştu… Ne ki, Çarlığı deviren Sovyet Devrimi'nin Müslüman Türkler için büyük Türk birliği fırsatını doğurduğuna olan inancı, onu rejimin zalim figürü Stalin’le karşı karşıya getirir…
Rusya’daki milyonlarca Türkü tek bayrak altında toplamak için 1919'da "İdil – Ural Cumhuriyeti” kuruluş projesini hazırlar… Milliyetçi eğilimler taşıdığı gerekçesiyle bu proje Lenin’in vetosunu yer… Galiyev bu kez “Turan Federe Sosyalist Devleti”ni kurmak için, Osmanlı’dan aldığı ilhamla İttihat ve Terakki Örgütü’nü oluşturur… "Halklara özgürlük" sloganı ile başa gelmiş olmalarına karşın Bolşevikler buna da şiddetle karşı çıkarlar… Galiyev’in arası Stalin’den sonra Lenin ve Troçki ile de açılır…
“Müslümanlar Arasında Din Karşıtı Propaganda” üzerine yayımlamaya başladığı yazılar kendisine yöneltilen şimşekleri güçlendirir… Galiyev seri yazılarında Sovyet Rejimi’nde Komünizmin hümanist ilkelerine karşın ezilen halkların dramına ısrarla ve örneklerle işaret etmekte ve çelişkilerin altını çizmektedir… Özellikle Türklere karşı uygulanan baskıcı asimilasyonun Marksist öğretiyle bağdaşmadığına vurgu yapmaktadır…
Komünist Parti’nin 26 Aralık 1922 tarihli 10’ncu Büyük Kurultayı’nda Parti Genel Sekreteri Stalin’den sonra ikinci konuşmayı Sultan Galiyev yapar ve kürsüden doğrudan Stalin’e seslenir… Stalin’in halkçılık siyasetini “göz boyamacılık” ifadesiyle ağır bir şekilde eleştirir ve “Yeter yoldaş Stalin... Cumhuriyetlerin bağımsızlığı ile oynamayın” uyarısını yapar…
25 Nisan 1923’deki 12’nci kurultayda hedefinde yine Stalin vardır… “Ulusal sorunlarda ben, yoldaş Stalin’in görüşlerine temelden karşıyım” der. O gün, Stalin, Galiyev’i baş başa konuşmak için odasına çağırır ve sorar: “Yoldaş Sultan Galiyev, sizin için ‘Türkiye’ye kaçacak diyorlar, bu doğru mu?” Galiyev; “Benim kendi vatanım var, hiçbir yere gitmem” yanıtını verir… Stalin’in kurnaz sorusunda, başının belasına dönüşen Galiyev’e Rusya’yı terk edip Türkiye’ye sığınması adına bir telkin vardı…
***

Kader belirleyici bu konuşmadan 10 gün sonra Stalin’in emri ile kelepçelenen Galiyev, Libiyonka hapishanesine kapatılır. Moskova’da ve Büyük Türkistan’da protestolar patlar… Bu sert tepkilerin isyana dönüşmesinden korkan Stalin, 32 gün sonra Galiyev’i serbest bırakmak zorunda kalır. Sultan Galiyev, Lenin'in 1924’teki ölümünden sonra Lev Troçki ile işbirliği yaparak Sovyet rejimi içindeki konumunu güçlendirir. Bu güç odağı Stalin'in tedirginliğini çılgınlık boyutuna taşımaktadır… Komünist diktatörün amansız hedefinde artık Galiyev ile Troçki vardır…
8 Aralık 1928’de tutuklanan Galiyev’in iki yıl süren adaletsiz duruşması başlatılır… 6 Haziran 1930’da Stalin’in güdümlü yargıçları tarafından ölüme mahkûm edilir… İsyanlardan çekinen Stalin onun idamını ilk anda göze alamaz… Ceza, 10 yıllık sürgüne dönüştürülür…
Galiyev, sürgün yıllarını önce insanlık dışı koşullarıyla ünlü Sarıtav hapishanesinde, daha sonra Kazan’daki özel bir cezaevinde geçirir… 16 Haziran 1939’da Stalin’in emriyle Moskova’daki Lefort Cezaevine getirilir… 28 Ocak 1940’da Stalin’in en yakın adamı, Sovyet Gizli Polisi Şefi Lovrenti Beria bu cezaevine gelir… Diktatöründen infaz emrini almıştır… Galiyev’i ölüm sandalyesine oturtarak ona son sözünün ne olduğunu sorar… Son dakikalarını yaşamakta olan Galiyev, Beria’yı çileden çıkartan iki cümle söyler: “Stalin Büyük Turan Devleti’ni sadece ertelemiştir. Galiyev’in ruhu bulutlarda dalgalanan bir bayrak olacak ve tutsak halkları bağımsızlığa kavuşturacaktır.”
İnfazcı, tabancasının tetiğine dokunarak onu alnından vurur…
Galiyev’in infazından sonra sıra Lev Troçki’nin halline gelmişti… Stalin’in gazabından kurtulabilmek için önce İstanbul’a, oradan da Meksika’ya kaçan Troçki, 21 Ağustos 1940’da Beria’nın ajanları tarafından iyi korunduğunu sandığı evde başı çekiçle ezilerek infaz edilir…
***
Sultan Galiyev’in işkencelerle dolu tutukluluk günleri ve infazıyla ilgili tutanaklar ancak Stalin’in 5 Mart 1953 tarihli ölümünden sonra kamuoyunun bilgisine gelebilecektir… Galiyev, Turan Federe Devleti'ni Lenin'e ve Stalin'e kabul ettiremedi… Ne ki, "Milletler müstakil olsun, milletler eşit ve dost olsun" fikrini yıllar sonra Ruslara kabul ettirmekte başarılı oldu. Bulutlarda dalgalanan ruhu Türk devletlerine ve diğer ırkların devletlerine bağımsızlıklarını getirdi…
Sovyetler dağıldıktan sonra Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanmaları Galiyev’in aziz ruhunu şad eden tarihi gelişmedir… Sovyetlerden sonra oluşan gerek Türk devletlerinin, gerekse diğer devletlerin bayraklarını dalgalandıran rüzgâr Galiyev’in hümanist fikirleridir.