CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, DEM Partisi ve temsil ettiği tabana karşı söylediği ‘cellâdına âşık olma’ sözü, cini şişeden çıkarmıştı.

Bir önceki yazımızda, CHP’nin Kürt sosyolojisi ve siyasî temsilcileriyle olan ilişkisini ‘cellât-âşık’ çerçevesinde ele almıştık.

O yazıda, Dersim İsyanı bağlamında, CHP’nin Alevî Türkmenlerle olan münasebetlerine kısmen değinmiştik. Alevî sosyolojisiyle CHP’nin mazisini ve günümüzdeki irtibatını ele almayı sürdürelim.

Osmanlı Devleti döneminde, diğer Sünnî cemaat ve tarikatlar gibi, Alevî-Bektaşî tarikatı da serbest ve meşru bir yapıydı. Sultan İkinci Mahmut döneminde Yeniçeri Ocağı’nın 1826’da kapatılmasıyla birlikte, Bektaşîlik de yasaklanmıştı. İzleyen dönemde faaliyetini gizlice yürüten Bektaşî Dergâhları, Sultan Abdülmecit döneminde (1839-1861) yeniden serbestlik kazandı.

SEYİT RIZA VE DERSİM İSYANI

Cumhuriyet’in ilk yıllarında, 1925’de kabul edilen 677 Sayılı Kanunla tekke ve zaviyeler kapatıldı tarikat faaliyetleri yasaklandı. Alevî-Bektaşîlik de yasaktan nasibini aldı. Getirilen yasakta, Şeyh Sait İsyanı da önemli bir gerekçe sayıldı.

1937’deki Dersim İsyanı ve o süreçte yaşananlar, Hükümet ile Alevî vatandaşlar arasındaki ayrışmayı iyice derinleştirdi.

İsyanın başındaki Seyit Rıza, 1863 Tunceli/Ovacık doğumlu, Alevî Türkmen kökenli bir aşiret lideriydi.

Dersim Alevî Türkmenlerin Osmanlı Devleti’yle ilişkileri genellikle limonî olsa da, Rus işgali sırasında Seyit Rıza ve emrindekiler, Osmanlı’yla mutabakat sağlayarak, Ruslara karşı savaşmıştı.

1915’teki Ermeni Tehciri sırasında Dersim’deki Alevî Türkmen köylerine sığınan Ermenilerden dolayı, Seyit Rıza’nın devletle olan ilişkileri soğumaya başladı.

Cumhuriyet’in ilk dönem uygulamalarına karşı çıkan Seyit Rıza’nın, Hükümetle olan ilişkisi giderek bozuldu. 1937 Dersim İsyanı’yla ipler tamamen koptu.

Kendisini Hazreti Peygamber soyuna naspeden Seyit Rıza’nın, 15 Kasım 1937’de Elazığ’da idam sehpasına giderken; Evlâdı Kerbela’yız… Günahsızız... Ayıptır, zulümdür, cinayettir.” dediği rivayet edilir.

HACIBEKTAŞ DERGÂHI’NA KİLİT

Tekke ve zaviyelerin kapatılması meselesine tekrar dönersek

Hacı Bektaş-ı Velî Türbesi’nde yer alan Bektaşî Dergâhı, tekkelerin kapatılması sonrasında, 1930’da Arnavutluk’un başkenti Tiran’da bulunan Dünya Bektaşî Merkezi’ne taşındı.

Kapatılan Hacı Bektaş-ı Velî Tekkesi, 1958’de Demokrat Parti döneminde, müze statüsü kazandı ve 1964’te turistik ziyaretlere açıldı.

CHP, kurulduğu günden beri Alevîliğin ve Alevîlerin eksilmez desteğini aldı. Fakat hiçbir zaman Alevîlere dinî, kültürel ve sosyal haklar tanımaya yanaşmadı.

Alevîliğin statüsü, Cemevleri, Baba-Dedelerin statü ve özlük hakları gibi meseleler, AK Parti dönemine kadar nisyana terk edildi. CHP’nin, bunlara dair en küçük bir söylem ve eylemi olmadı.

AK Parti iktidarı, 2007’de Alevî Açılımı başlattı. O dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2009’da Hacı Bektaş-ı Velî Dergâhı’nı ziyaret etti. 2010-2013 arasında Dergâh’ta kapsamlı yenileme yapıldı. 2018’de “Uluslararası Hacı Bektaş Veli Sempozyumu” düzenlendi.

RESMÎ STATÜ

Bugün Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle 9 Kasım 2022’de kuruldu.

Cemevlerinin ibadethane olarak resmen tanınması ve devlet yardımlarından faydalandırılması da yine bu dönemde hayata geçirildi.

MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli, Hacıbektaş’ta satın aldığı arsayı, Horasan Erenleri Dergâhı’na bağışladı. Buraya inşa edilen ve Türkiye’nin en büyük Cemevi olan Horasan Erenleri Dergâhı Cemevi Külliyesi 11 Ekim 2025’te hizmete açıldı.

CHP sadece her yıl Ağustos’ta yapılan Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinliklerinde boy göstererek, Alevî vatandaşların oylarını devşirmeyi başardı.

Bir şey daha yapıyor CHP: Özellikle Almanya merkezli üretilen, ‘Ali’siz-Hacıbektaş’sız-İslam’sız Alevîlik’ fitnesinin altını harlıyor.

BELEŞTEN DESTEK

Anlaşılması zor olan; CHP’nin mütemadiyen zulmettiği kişi, grup, topluluk ve toplumsal kitlelerden devşirdiği iflah olmaz destektir.

Yaşadıkları onca zulme, baskıya, yok sayılmaya rağmen Alevî toplulukları, her seçimde ezici çoğunlukla CHP’ye destek oldu. CHP, en küçük bir karşılık vermeksizin, Alevîleri arka bahçesi olarak kullanageldi.

Bu durumu anlamak ve anlamlandırmak hiç de kolay değil. Bir bakıma, cellâdına âşık olma durumu, yani ‘Stockholm Sendromu’

Aslında izahı güç olan bu siyasî-toplumsal-kültürel tezat, sadece CHP-Kürtler veya CHP-Alevîler ilişkisiyle sınırlı değil.

Türkiye’deki etnik azınlık toplulukların yanısıra, Anavatan dışından Türkiye’ye göçmen olarak gelen Türk topluluklarında da benzer bir ‘Stockholm Sendromu’ izlenebiliyor.

Anılan toplulukların Türkiye’ye göç ve kabulleri genellikle sağ iktidarlar döneminde gerçekleşmesine ve CHP bu göç-kabul olaylarına karşı çıkmasına rağmen, aynı sosyolojinin, seçimlerde ağırlıklı olarak CHP’yi desteklemeleri de kaderin ilginç bir cilvesi olsa gerek.

Bir sonraki yazımızda, CHP ile sol aydınlar arasındaki cellât-âşık ilişkisini ele alalım.

Cml Cargo Eurovizyon Banners Yatay Iceri