Çadır iyiden iyiye karıştı. Şaibeli 38’inci Kurultayın ‘butlan sinyali’, İstanbul Kongresinin iptaliyle geldi.
CHP İstanbul Kongresinin iptali, zihnimi 36 sene geriye 1989’daki İstanbul İl Kongresinin iptaline götürdü. O yıllarda henüz meslekte yeni olan bir gazeteci sıfatıyla, SHP’yi (CHP’nin o dönemdeki adı) takip ediyordum. Dolayısıyla yaşanan olayları da yakından izleme fırsatı buluyordum.
O kongrenin kazananı da kaybedeni de tezgâhını önceden kurmuş; rakip listenin kazanması halinde kongreyi iptal ettirecek taşları, işin başında döşemişti.
CHP’de hizip de oyun da bitmez. 1989 İstanbul İl Kongresi yapılırken, yarışan iki listenin tarafları da, ‘gerektiğinde kongreyi iptal ettirmek üzere’, yönetime aday yaptıkları bazı isimleri, aynı zamanda sandık kurullarında görevlendirmişti.
Seçimi kaybeden taraf, hemen itirazı patlattı; Seçim Kurulu da usulsüzlüğü dikkate alarak, kongreyi iptal etti.
Sonuçta CHP Büyük Kurultayı, İstanbul delegeleri olmaksızın yapıldı.
DEĞİŞEN TELLAKLAR
Gelelim bugüne… Zaten şaibeler altında ezilen 38. Kurultayın iptali için açılan davada, mahkeme 15 Eylül’de bir karar verecek.
Mevzunun uzmanları, İstanbul İl Kongresinin iptalinin, 38’inci Kurultayın iptali için bir işaret fişeği olduğu yorumunu yapıyor. İl Kongresiyle birlikte 196 kurultay delegesinin delegeliği de iptal edildi.
Elbette 196 delege, Kurultay sonucunu doğrudan etkileyebilecek sayıdadır.
Bizzat CHP mensupları tarafından mahkemeye taşınan şaibeli kongre mevzuları, siyasî hayatımızı kirletmeye devam ederken, diğer yandan CHP’nin şu an devam eden yerel kongrelerinden pis kokular yükseliyor.
Mesela Bandırma İlçe Kongresi için delegelere yapılan liste baskılarının kamera kayıtları internette dolaşıyor.
Velhasıl CHP cephesinde değişen bir şey yok. Ekrem İmamoğlu’nun ‘Sistem’i, senelerdir devam eden hileli hurdalı kongre süreçlerini, ‘kemaliyle Sistem’leştirmiş’ ve sağlam akçelere bağlamış oldu. Böylelikle CHP delegelikleri, siyaset borsasında bayağı kıymetlendi.
Bunca rezalet karşısında, Genel Başkan Özgür Özel’in, ‘mahkeme kararını tanımayacakları’ zırvalaması…
Yahu burası dağ başı mı? Kayyım atanan Gürsel Tekin’i mi parti binasına sokmayacak mısınız? Bu mudur, sizin ‘Hukuk Devleti’ anlayışınız? Ayaklarınız birazcık yere değsin.
KONGRE DEDİĞİN ‘KIYASIYA’ OLUR
Ha, az kalsın unutuyordum. CHP kurultaylarının çok önemli ve klasik bir özelliği daha var: Geleneksel kıyasıya kongre yumruklaşmaları… Tabi, her zaman yumruklar konuşmuyor; bazen sandalyeler ve masalar da havada uçuşuyor; nasibi olanların kafasına konuyor.
Baş olma sevdasındaki bir yığın kasaba politikacısı, kongrelerde birbirinin gözünü oymaya çalışıyor. Aslında bunda bir tuhaflık yok. CHP delegeliği bunca akçe edince, taliplisi bol olduğu gibi, bazı bedeller de göze alınabiliyor.
Lafın kısası; böyle olur CHP’de parti içi demokrasi dediğin…
İyi de ülke siyaseti nereye gidiyor?
Lime lime dökülen bir Anamuhalefet Partisi…
Doğru dürüst kongre yapmayı beceremeyen bir siyasî kadro…
Düzineyle belediyesinin; yolsuzluk, rüşvet, irtikâp ve teröre finans desteği gibi ağır suçlamalarla mahkemelere taşındığı bir parti…
Sırf bir kifayetsiz muhterisin siyasî ikbali uğruna, ufukta olmayan bir seçim için Cumhurbaşkanı Adayı belirleme; böylelikle yargıdan kaçırmaya çalışma ucuzluğu…
Siyaset üretmeyi beceremeyen; ne iç sorunlar ve ne de dış gelişmeler hakkında en küçük bir siyaseti olmayan boş-beleş kadronun, tüm söylemlerini ‘Erdoğan nefreti’ ve ‘Türkiye’yi Batıya satma gafleti’ üzerine kurgulayan kafa yapısı…
Cumhuriyeti kurmuş olma iddiasındaki bir partinin, 100 küsur sene önce bu topraklardan kovduğumuz işgalcilerden siyasî destek dilenmesi ezikliği…
NE KADAR BAŞARISIZLIK, O KADAR OY
Neredeyse 35 senedir belediyesini yönettiği ‘çağdaş kentleri’; beceriksizlikleri, umursamazlıkları, ufuksuzlukları, seçmenini adam yerine koymayan bakış açılarıyla, kocaman birer köye çeviren yerel yönetim başarısı(!)…
Tüm bunlardan daha vahimi; oy tabanının, hizmetsizlikleri ve başarısızlıklarıyla doğru orantılı şekilde artması…
Bazen insanın aklı duruyor. Osmanlı Devleti döneminden beri Türkiye’nin en cazibeli kenti olan ve ihracatın kalesi durumundaki İzmir’i; ANAP’lı Belediye Başkanı Burhan Özfatura dönemi sonrasında yönettikleri 35 yılın ardından berbat bir köye dönüştüren… Ve başarısızlıklarının büyüklüğü oranında oyları artan bir siyasî parti…
Belediyesinden yaka silken İzmirli bir hanım ablaya kime oy vereceği sorulduğunda, “Her şeye rağmen CHP’ye…” karşılığını verebilmesi...
Bir zamanlar ‘Türkiye’nin Paris’i’ diye algılanan Çankaya’nın, mezhepçi, rantçı, söğüşlemeci ve ‘parti yamyamlarını doyurmacı’ (Tanımlama şahsıma değil, 2004-2009 dönemi CHP’li Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz’a aittir.) belediyecilik anlayışıyla, adeta bir gecekondu kentine dönüştürme başarısı(!)… Karşılığında da oyunu yüzde 65’in üzerine çıkarması…
Eh, ne diyelim? Bunca rezaleti seçmen tabanı kabulleniyor, bütün sızlanmalarına rağmen, seçimde mührünü 6 oka basıyorsa, bize de ‘hayrını görün’ demek düşer.
Şükür ki, Türk Milleti’nin çoğunluğu, bu aymazlar takımına ülkenin genel yönetimini teslim etmiyor.
