Türkiye ve Almanya Kırım’da yaşanan facialı dönemlerde her zaman cenkten kaçan halkımıza ev sahipliği yapmıştır. Kırım’da başlayan, sürgünlükle geçen ömürler, zaman zaman Almanya kabristanlarında son bulmuştur. Bu gün böyle bir gün yaşadık. Rusya işgalinden sonra Almanya Köln’e yerleşen Kırım muhaciri işadamı Ömer Umerov (60) Ağamızı defin ettik. Yağmur ile başlayan hüzünlü bir Ağustos Cuma’sını, milletimizin hürriyet umudu ile kayıtsız şartsız bir kez daha birleşerek, sonlandırdık.

1962 yılında sürgünlükte doğan Hasan oğlu, Ömer Umerov aile olarak aslen Sudak tarafından, Ayserez’liydi. Ailesi Kırım’ın milli mücadelesinde omuz vermiş bir çok insanla dolu. Sürgünden dönüp vatan Kırım’a yerleşmiş. 2014 yılında hırsız Ruslar Kırım’ı işgal edince Kherson’a göçmüşler. Ukrayna ana karasında ticarete atılmışlar. 24 Şubat 2022 gecesi Ukrayna’ya Rus bombardımanı ve işgali başlayınca hanımı Ayşe, kızı ve torunları ile hiç düşünmeden yollara koyulmuşlar. Aile Kherson’dan ayrıldıktan sonra yollar ve köprüler kapanmış.

UKRAYNA’DAN AYRILIŞ

Dört arabalık konvoy ile Romanya’ya geçmişler. Bir köyde misafir olmuşlar. Romanya Tatarlarının önderlerinden Necat Sali ile önce temas kurmuşlar. Sonra Kırım Tatar Milli Meclisi Almanya Temsilciliği ile irtibata geçtiler. Sırasıyla, adım adım Macaristan, Slovakya derken Almanya’ya Köln’e kadar yavaş yavaş kavuşturduk. Yola çıktıklarında Alman makamlarının nasıl bir tutum gösterecekleri meçhuldü. Ortaya çıkan insani dram üzerinde Almanya derhal sınırlarını koşulsuz olarak Ukraynalı ailelere açtı. Bu bizleri rahatlattı. Aralarında hasta ve hamile kadınların da bulunduğu 17 kişi üç araba ile yolculuk yaptıkları için kendilerine yolda büyük bir minibüs tutuldu. Sınırlarda sorunla karşılaşmadan Almanya’ya Passau üzerinden giriş yaptılar.

ALMANYA’DA HASTANEDE

Yedi kadın, 7 çocuk ve 2 erkek olmak üzere çocuk 17 kişiydiler. Ömer amca 8 gün süren yolculukta halsiz düşmüştü. Doktor, hastane derken kısa sürede kendisine tıbbi müdahale sağlandı. Önce özel bir hastane sonra devlet hastanesinde yoğun bakıma alındı. Kendisi ilk savaş muhacirlerindendi. Hastaneye ulaştığımızda Alman Başhekim bizi Acil Bölümünün kapısında karşıladı. Savaşta ölenler için taziyede bulunarak, “Almanya’da ikinci vatanınızdasınız. Size savaşın acı hatıralarını unutturmak için Almanya olarak elimizden geleni yapacağız” dedi. Korona nedeni ile yoğun bakımda başında bir tek benim kalmama izin veriyorlardı. İlk gün ne ben onu, ne de o beni tanıyordu. Gözleri ile beni ve yabancı olan çevreyi süzüyordu. Bir şey dilediğinde gözleri ile işaret ediyordu. Tedirgindi. Birbirimizin ismini bilmesek de, daha önce tanışmasak da Kırım Türklerinin acı kaderi Almanya’da bir hastane odasında bizi bir araya getirmişti. İnsani ve maddi varlık içerisinde geçen yaşamından geride kalan elimde tuttum bir naylondan bir evrak torbasından ibaretti.

TARİH TEKERRÜR EDİYOR

O an gözümün önüne Kırım’ın yeşil ve mavilikleri ile Sudak’ın Taraktaş’ın köyleri geldi. İnsanlarımızın büyük bir azim ve inanç içerisinde elleri tırnakları ile kazdıkları temeller elleri ile ördükleri ocaklar bir kez daha katil Rusya tarafından söndürülüyordu. Ömer Ağa ile soğuk bir ameliyathanede başbaşaydık. Elimde onun hayatından, ona ömür boyu sürgünlerde yoldaşlık eden bir evrak torbası vardı. Bir an Edige Kırımal’ın, Müstecip Ülküsal’ın 2. Dünya Savaşı’nda Almanya’ya cenke, hicrete giden Ost-Arbeiter’ları hatıraları canlandı. Halkımızın hürriyet ideali bir Alman ameliyathanesinde bizi bir aile kılmıştı. Gözlerimden yaşlar döküldü. Rusya’ya bildiği bütün bedduaları ve bildiğim bütün küfürleri ettim.

KIRIM’IN VARLIKLI İNSANLARI

Umerov’lar memlekette varlıklı bir insandı. Çocukları, akrabaları damatları zengin bir insan çevreleri vardı. Önemli insanlardı. Lakin, yüz yıllardır tekrar ettiği üzere … Cengiz Dağcı’nın satırlarında ifadesini bulan “Yurdunu Kaybeden Adam”ı, Almanya’da bir kez daha birlikte yaşıyorduk. Torunların sözü ile hürmeten ona “Ömer Dede“ diye hitap ediyordum. Aslında aynı yaştaydık. Bir yıl önce yitirdiğim babamı anımsatıyordu. Onun da ismi Ömer’di. Babama da “Ömer Dede” diye hitap edildiğini anımsadım. “Babamın hastalığında yanında olmadım. Allah bana başka bir Ömer Dede’ye hizmet fırsatı verdi” diyordum. Ama oracıkta ölse dışarda bekleyen eşi ve kızına ne cevap verecektim bunun cevabını bulamıyordum. “Rusya, Allahsız Rusya, Allah seni kahretsin. Bir hafta öncesine kadar evinde ocağına olan insanlardan ne istedin. Bu nasıl bir kin?” diyordum.

ALMANYA’DA SONLANAN ÖMÜR

Uzun hastalıklardan sonra 03 Ağustos 2022 sabahı ‘Ömer Dede’ hakkın rahmetine kavuştu. Resmen bizim evde ikamet ediyorlardı. Lakin, kendilerine yakında ev tutmuştum. Ben evlerine ulaşana kadar Köln’deki müslüman Türk cemiyetlerinden insanlar onlara sahip çıkmış. Yani, Kara Haber Tez Ulaşmıştı. Cenaze arabası eve gelmiş, mezar yeri bulunmuş ve defin izini bile alınmıştı. “Sağ elin verdiğini, sol el bilmeyecek” demişler ya öylesine bir cemaat ruhu aileyi yalnız bırakmadılar. Eve, Mariupol Cami Başkanı İsmail Hacıoğlu ile geldiğimde kapıda bizi Odessa’dan gelen muhacirlerden Ahmet Kırımlı bekliyordu. Sürgünde de olsa Ömer Ağa’nın aile ve yakınları ile küçük bir Kırım Cemaati oluşturmuştuk. “Allah’ım şükür” dedim.

WESTFRİEDHOF MEZARLIĞINDA

Bugün Kırım’dan, Türkiye’den Ukrayna’dan 9 erkek, 3 hanım yine bir Kırım Cemaati oluşturduk. Köln West Friedhof Mezarlığında Ömer Ağamız bizi Kırım ailesi olarak bir araya getirdi. Kendisini yağmur altında Türkiye’den, Bosna’dan Kosova’dan müslümanların arasında toprağa emanet ettik. Cenaze namazını İslam Toplumu Milli Görüş Bölge Başkanı Ali Bozkurt kıldırdı. Ukrayna’dan cenazeye Lenur Mambet’in iştiraki bizi memnun etti.

Mezarlıkta baştahtasına yazılan küçük bir ayrıntı bizi bekliyordu. “Umerov” olan soyadını ailesi, cemaat ve Türk cenaze firması “Ömeroğlu“ diye yazdırmıştı. “Neden?” diye sordum. “Ahmet Abi. Ruslar Ömer Dede’nin evini, ocağını, vatanını çalmış. Sürgünde doğmuş sürgünde ölmüş. Onu Rusların koyduğu soyadı ile toprağa vermeye gönlümüz razı olmadı” dediler. İnce bir düşünceydi. Sadece bu mu … İnsanlar bırakın dirilerini ölülerini bile Ruslara emanet etmemişti. Kara toprağa emanet ettiğimiz “Ömer Dede”nin cenazesini Rusların olduğu hiç bir yere göndermeye layık görememiştik.

İşte o nefret anında, üzüntünün yerini büyük bir umut aldı. Ruslar bizleri, ailelerimizi sürebilir, hatta yok edebilirlerdi. Milletimizin evlerini, yurdumuzu, vatanımızı çalabilir, ocakları söndürebilirdi. Lakin, ölü veya diri Kırım Tatarlarının Türk ve İslam alemi içinde Hür Millet olarak var olmasına engel olamayacaktı.

Kırım Türklerinin vatanını çalan Rusya, ocaklar söndürebilirsin, ama bu dünyada da, öbür dünyada da, varız.
Türkiye’de, Romanya’da, Polonya’da, Almanya’da, Amerika’da Kırım’ın dağlarında ve ovalarında hatta kabristanlarda büyük bir millet olarak varız ve var olacağız!

Rusya sen ise, insanların ömür ve ülkelerini çalan adi bir hırsız katilsin!

Nur içinde yat Ömer Dede!