İngiltere’nin hiç yurt dışına çıkmayan, sanat eserlerini yerinde inceleme fırsatına sahip olmayan ressamı Thomas Gainsborough’dur ve ‘Mavi Oğlan’ isimli eseri Birinci Dünya Savaşı sonrasında satıldığında ‘dünyanın en önemli sanat eseri’ olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, şimdiye kadar bir resim için ödenen en yüksek miktar rekorununun sahibidir. Sanat sever İngilizler evine, vatanına, doğduğu ve ait olduğu topraklara geri dönmesinin sarhoşluğu içerisindedirler.

İngiltere’de cadde ve sokaklarının isimleri hiç gelişi güzel değildir. Cadde veya yolun adı yön ve o yolla hangi şehre gidileceğine işaret eder. En gelişigüzel olan şey sokak aralarında estetik kaygılarla inşa edilmiş olduğunu düşüneceğiniz, belirli bir mimari akımın etkisini, kokusunu, duruşunu yansıtan evlerdir aslında. Bu hoş sokaklar kıymetli sanatçı, ressam veya mimar gibi iz bırakmış insanların isimlerini yaşatır.

Bu sokakların en ünlülerinden veya bilinenlerinden biri ‘Gainsborough Road’ veya ‘Gainsborough Street’ nerdeyse her şehirde vardır.

İngiltere’nin peyzaj resmin öncüsü Thomas Gainsborough’nun ünlü eseri ‘Mavi Oğlan’ 100 yıl sonra geri geldiğine göre biraz Gainsborough ve biraz da Ulusal Galeri’ye geri gelen o tablonun hikayesine göz atmak istedim.

Rokoko ve romantizm akımında etkilenmiştir Thomas Gainsborough ve Mavi Oğlan Atlantik ötesine satılsa da en bilinen eseridir. O noktaya gelene kadarki hikayesi de ilginçtir. Gainsborough İngiltere’de eksik olan resim algısının sanat hamileri tarafından zahmetlice geliştirilme çabasının meyvesidir. Çünkü İtalyan ressamlar kadar Hollandalı ressamlar, onların eserlerini toplama ve üst tabakada olsa bile sanat algısının gelişmesine yardımcı olmuşlardır.

Gainsborough, bu sanat algısı yüksek ülkelerin hiç birine eğitim amacıyla bir sefere çıkmamıştır ama yine de ünlü ressamların etkisinde resim sanatını geliştiren ‘Romalı ve Floransalı ressamlar gibi ışığın soğukluk hissi vermesine ve sıcak renklerle çevrelenmesine izin verin. Bu olmasaydı Rubens ve Titian bile muhteşem ve uyumlu resimler yapamazdı’ der ve onları örnek alır. Yine de yoğun olarak İngiltere saray ressamlığına kadar yükselen Hollandalı sanatçı Anthony van Dyck etkisindedir. Kaliforniya San Marino’daki Huntington Kütüphanesi ve Sanat Galerisi’ne ait olan ve 1770 civarında yapıldığı düşünülen Mavi Oğlan da bu etkinin kanıtıdır. Tabi bu etkiyi anlayabilmek için yine ‘Mavi Oğlan’ ile aynı odaya konmuş van Dyck’e ait diğer bir esere bakmak yeterli olmayabilir ama gereklidir.

Kendisi ünlü kişilerin para karşılığı portrelerini yapmaktansa kendi yakınlarının, garip ve farklı çekicilikte olan insanların portrelerini yapmıştır. Bu sebeple de resme konu olan çocuğun uzun yıllar demir tüccarının oğlu olduğu düşünüldü ama son zamanlarda kendi yeğeni ve çırağı olabileceği üzerinde duruluyor.

Bath şehrinin şöhreti kendisini de şöhretlendirdi ve Mavi Oğlan da Bath’daki günlerinin eseridir. Aristokrat yaşamında kendisini ve yeteneğini gösterince kraliyet mensuplarını, Kral 3. George ve karısı kraliçe Charlotte’un portrelerini de yapacak kadar ünlendi. Londra yaşamını sürdürdüğü Aziz James Mahallesi’ndeki Palm Mall evi English Heritage tarafından mavi plaka ile korunuyor. Yürürken karşınıza çıkar bir anda.

!921 yılında Amerikalı bir tüccara satıldı ama seyahatine başlamadan önce 3 hafta boyunca Ulusal Galeri’de sergilendi, 90 bin kişi onu görmeye geldi. Dönemin müdürü Sir Charles Holmes eserin sarıldığı paketin üzerine ‘Au revoir’ diye yazdı. Yani ‘bir dahaki sefere kadar hoşça kal!’ dedi. O sefer tam 100 yıl sonra oldu, aynı yıl ve aynı tarih…tekrar aynı yerde.

‘Mavi Oğlan’ diğer kıymetli birkaç eser ile Ulusal Galeri’nin 46 nolu odasında sergidedir. Seveni ve karşısında dakikalarca kalanı çoktur.

İyi incelemeler dilerim.