Lafa kestirmeden giriyorum. Sözüm Ak Partililere.

Anlıyorum, üzgünsünüz. Derin hayal kırıklıklarınız var. Hiç hak etmediğiniz bir sonuçla karşı karşıya kalmanın ve ihanete uğramış gibi hissetmenin öfkesi var üzerinizde. Sonuçlar açıklandığından beridir de her konuşanın “Hadi, kursunlar da görelim. Herkes anlasın dünyanın kaç bucak olduğunu” ezberine sardırmasının sebebi belki de bu yüzden.

Artık gerçeklere dönelim.

Sanıyorsunuz ki o kadar birbirine zıtlar ki bir araya gelemezler, gelseler bile hemen dağılırlar ve devleti yönetmeyi de beceremeyip her şeyi batırırlar.

Pek çok nedenle fena halde yanılmaktasınız.

Birincisi, bu beş benzemeze en ahlaksız yöntemleri kullanarak seçim ittifakı yaptıran güç, onlara koalisyon da kurdurur, hükümet de. Üstelik Ak Parti “Biz hükümet kurmak istemiyoruz, buyurun siz kurun da görelim” derse şayet onlar da gönül rahatlığıyla “Ne yapalım, Ak Parti birinci parti olarak sorumluluk almayınca ülkeyi hükümetsiz bırakmama görevi bize düştü” diyebilirler.

Bu arada HDP’nin ve CHP’nin “Ak Parti ile koalisyona yokuz” sözleri de arada kaynayıp gider.
İkincisi, bu beş benzemezin memleketi batırmamak ya da ülke istikrarının taşıyıcısı olmak gibi bir hedefleri yok. Tersine, onları bir araya getiren gücün amacı zaten Türkiye’yi güçsüz bırakmak ve yine kendilerine muhtaç hale getirmek.

Doğru, millet çok geçmez bir iki yıl sonra “Yandım Allah” deyip yine Ak Parti’ye koşacak. Düşündünüz mü hiç, boğazına kadar borca batmış ülkeyi düze çıkarma görevi yine Ak Parti’nin omuzlarına binecek.

Peki, tüm bunlara gerek var mı?

Neyse, kesin bilgi olarak artık biliyoruz ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Başbakan Ahmet Davutoğlu’na “Koalisyon kur” diye bir görev verdi. Artık hangi partiyle olursa.

Ama bana göre Ak Parti-CHP geniş tabanlı koalisyonu hem iş dünyasının hem de Türkiye’de her kesiminin arzuladığı bir bileşim olur. Önceki akşam CNNTürk’te konuşan Cumhuriyet gazetesi yazarı Prof. Dr. Tayfun Atay’ın söylediklerine katılıyorum. Ak Parti-CHP kombinasyonu, ülkeyi suni gündemden ve kutuplaşmadan uzaklaştıracak, sakinleştirecek, istikrarı devam ettirecek ve güven sağlayacak tek koalisyon olarak öne çıkıyor.

Çünkü 390 milletvekilli bir koalisyon hükümeti çok rahatlıkla yeni bir Anayasa yapabilir, iç ve dış piyasalara güven verir. Eğer iyi yönetilir, sorun üretilmezse istikrara önemli katkılar sağlar.
Geniş tabanlı koalisyonun benzer bir örneği Almanya’da gerçekleşti.  22 Eylül 2013 tarihinde yapılan seçimlerde CDU-CSU (Hıristiyan Birlik Partileri), Ak Parti’nin oyuna yakın, yüzde 41,5 oy aldı. Bundestag’da tek başına iktidar olabilmek için 316 sandalye gerektiğinden koalisyon kapıya dayandı. CDU/CSU’nun en yakın rakibi, seçimlerde tıpkı CHP gibi, yüzde 25 civarı oy alan Sosyal Demokrat Parti (SPD)ydi. Sürekli koalisyon partneri Hür Demokratlar (FDP) yüzde 5 barajının altına düştüğü için Angela Merkel kolları sıvadı. Yeşiller ile SPD arasında bir tercih yapmak zorundaydı. Ama CDU’nun Bavyera’daki kardeş partisi koyu muhafazakâr CSU’nun (Hıristiyan Sosyal Birlik) lideri Horst Seehofer “Yeşillerle görüşmeyeceğiz bile” deyince Merkel Sosyal Demokrat Parti SPD’ye yöneldi. SPD’nin boşandığı eşinin Türk olması nedeniyle Türkler tarafından iyi tanınan lideri Sigmar Gabriel bu teklife “evet” dedi ama partiye de sorması gerekiyordu. Çünkü SPD’de geçen iki seçimde kötü sonuçlar alınmasını 2005-2009 arasındaki Büyük Koalisyona bağlayanlar vardı ve bu teklife pek sıcak bakılmadı önce. Ama SPD yönetimi parti içi demokrasi yoluna başvurdu ve tam 480 bin üyesine “Koalisyon yapalım mı, yapmayalım mı?” sorusunu yöneltti. Riskli bir girişimdi ama çok ilginçtir, SPD üyelerinin yüzde 76’sı koalisyona “evet” dedi.

Sonuçta tam 86 gün süren müzakereler sonucunda 17 Aralık 2013’de hükümet kuruldu. SPD seçim programında bulunan “yüksek gelirlilere vergi artışı” vaadinden vazgeçti. Birlik partileri de pek çok ödün verdiler.

Bugün Almanya Avrupa içinde bir istikrar adası ve ekonomik gelişmesinde ivme kazanmış bir ülke.

Bu başarılı pratik deneyim bile başlı başına “neden olmasın” sorusuna yönelik çabayı gerekli kılıyor.

Ancak CHP’den Ak Parti’ye kesin bir hayır yanıtı gelirse diğer partilere de teklifler götürülür ki İPSOS araştırmasına göre halkın zaten yüzde 49’u Ak Parti-MHP koalisyonuna sıcak bakıyor, MHP ile görüşmeler sürdürülür. O da olmazsa HDP ile…

Her şeyin sonunda ortaya çıkacak başarısızlıkta artık Ak Parti’nin hiçbir sorumluluğu olmayacaktır.

(Türkiye'den)