Bana yurt dışından da mektuplar geliyor: Yurt içinde Ülkü Ocakları’nın durumunu yazıyorsunuz ama yüzünüzü yurt dışına da döndürün. Almanya vb ülkelerde Ülkü Ocakları ve bağlantılı kuruluşlarda durum ne? Bunların da tartışması lâzım, diyorlar.  “Meselâ şu mektup”  dedim, durdum. Bu kadar yazdık.. Ne tedbirler alınacağını görelim, gerekirse mektupları yine vermeye başlarım. 
Yeni başkan Olcay Kılavuz’u getiren MHP Genel Başkanı Bahçeli... Doğrudan ona bağlı... Ne derece inisiyatif kullanabilir? Bahçeli yönetiminde gördüğüm şu: Asla tenkide tahammül yok. En ufak tenkitte tavır alınıyor. Ben geçmişten biliyorum: Yazar doğuştan muhaliftir. Bunun anlamı her şeye karşı olmak değildir. Yönetimin görmediğini göstermek, fikri açmaktır. Dolayısıyla tenkit kaçınılmazdır. Yönetimin buna asla rıza göstermediğinin yakın şahidi benim. Zamanı gelince bunlar yazılacak.
Ülkü Ocakları başkanını tanımıyorum. Kimse hakkında peşin hükmüm olamaz. Başarısı bütün Ülkü Ocaklıların başarısıdır. Temennimiz de odur.
Ocakta sıkıntı var; belli... Öncelik sıkıntıların tespiti... Yoksa eski düzen (baş aşağı gidiş) devam mı? MHP Genel Başkanı  “Ben yaptım oldu; doğrudur ve tartışılamaz!”  havasında... Bu tabiatını bilenler ister istemez inisiyatif kullanamıyorlar, Genel Başkan birçok şeyde sessiz kalıyorsa ardındakiler de sessiz kalıyorlar. Fenası sessizlikte de  “keramet”  olduğunu düşünenlerin bulunması. Sessizlik ürkütücüdür. Kimse alınmasın, açık açık şuraya yazıyorum: Sessizliğin anlamı tembelliktir, üşengeçliktir, tereddüttür, anında parçaları birleştirememe, refleks gösterememedir.
Yıllardır sessizliği çözmeye çalıştım... Başlangıçta ben de vardır bir bildiği diyordum. Ama öyle değil; koltuğa oturulduktan sonra gerisi düşünülmüyor. Bu memleketin insanları Türkiye’nin en köklü, ayakları en sağlam basan partisinden icraat bekliyor, hamle bekliyor, tavır bekliyor, yüreklere su serpilmesini bekliyor, çare üretilmesini bekliyor. Milliyetçi Hareket kişiye bağlı değildir; kişiye bağlı olsaydı, tartışılmaz isim Alparslan Türkeş’in dar-ı bekaya irtihalinden sonra  “Hareket”  dururdu. Halkın dinamiği,  “Hareket” i ileriye taşımıştır.
MHP’de Bahçeli dönemini yazdım... Bu bir başlangıçtı ve herkeste bir umut vardı... İyimserliği ortaya koydum. Aradan geçti 15 yıl... Bu 15 yılın muhasebesini bir yapalım... Herkes düşünsün. (Ben de hazırlık görüyorum... Kitap kaç cilt çıkar bilmiyorum artık... Bir veya birkaç cilt kitabı önünüze koyduğunuzda inşallah kendisinde keramet gören ve kendisinde keramet görenden umudunu yitirmemişler acaba biz neden bunları bildiğimiz hâlde hesabını yapmadık, neden tavrımızı ortaya koymadık, neden insanlarımızı karamsarlığa sürükledik, diyecekler, nefislerini hesaba çekecekler mi?)

 
***
 
Israrla sormuştum: Mehmet Ağar, BDP ile MHP’yi bir tuttu. MHP yönetimi neden cevap vermedi. Özellikle  “taze”  MHP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan cevap vermeliydi. Çünkü, DYP’de biri genel başkan, biri genel başkan yardımcısı olarak uzun yıllar politika yaptılar, demiştim. “Dostumuz” Celal Adan nihayet aradı...  “Bütçe görüşmeleri bitsin, çayını içmeye geleceğim, o zaman her şeyi konuşuruz”  dedi. Kapımız her zaman açık; aramızda teklif olmadığını bilir. Celal Adan’ın vereceği ipuçları bizi bir yerlere götürecektir. Konuşmamızı yazacağım.

 
***

Deniz Bölükbaşı niçin konuştu? Neden kendilerine kurulan tuzak için MHP yönetimindeki bazı kişileri ima etti? Şimdiki yönetim töhmet altında. Kısaca  “Kasetçiler”  diye adlandırılan, aslında 2011 seçimlerinden önce MHP’yi baraj altında bırakmak için kurulan  “düzenek”  hakikî sonuçlara ulaşsa bile, sırf  “düzenek”  olduğu için büyük aksülamel uyandırmış, belki de baraj problemi yaşayacak bir yönetimi düzlüğe çıkarmıştır. MHP’nin iç politikasından uzak duran ben dahi  “Hepimiz MHP’liyiz!”  diye yazı yazdım!
Deniz Bölükbaşı ile Bahçeli’nin, benim bildiğim, ilk karşılaşmaları 1997’de, Frankfurt’tadır. Görüşmelerinin şahidiyim. Devlet Bey’in ilk yurt dışı gezisi Almanya ve Fransa’ya idi. D. Bölükbaşı Bonn Büyükelçiliğinde müsteşardı. Devlet Bey’e mesaî dışı özel ilgi göstermişti. (Çektiğim fotoğrafları arşivimde.) Sonra milletvekilliğine giden yol açıldı.  “Türkiye Günlüğü” nü ısrar ve istikrarla yıllardır çıkaran Dr. Mustafa Çalık’la Bölükbaşı’nın ekranda kapışmaları çok kişinin hafızasındadır.  “Viski”  meselesi öne çıkmıştı. Kaset olayı gündeme gelince Bölükbaşı da milletvekilliği adaylığından istifa etmek zorunda kaldı. Şimdi MHP içinden bazılarını töhmet altında bırakacak sözler söylüyor. Bölükbaşı kimseyi kafadan suçlayamaz. İsimleri açıklamalıdır.

(YeniÇağ gazetezinden alınmıştır)