Çağınerler, dünyalı davrandı...

 

 

İçe kapalı kalınamayacağı için Çağıner, evlatlarıyla sessiz sedasız çalışıp tesisin üzerinde olduğu arazinin çok ciddi bir kesitini oluşturan 37 dönümüne, mal sahibine üç milyon dört yüz bin sterlin ödeyerek, uluslararası geçerliliği olacak şekilde tartışmasız sahip oldu.

Bunu Ünal Çağıner, “Toprak da, yatırım da bizim” diye özetledi.

Ünal Çağıner, neyi başardığını çok iyi biliyor. Ancak yüzeysel düşünenlerin olacağını da bilmez değil. “Milliyetçilik ekonomik başarı elde etmektir de” derken çok şeyi anlatıyordu.

 

Bir insan işini sıfırdan yaratır sonra da markalaşan işiyle anılırsa o anılmanın özel bir değeri vardır.

Evdimli Ünal Çağıner... Ama insanların çoğu Ünal Acapulco bildi hep.

1977 yılında bizim hep Altı Buçuk Mil diye bildiğimiz ve harika bir sahil neredeyse bir galiften oluşan alana girdi…

Otuz beş senenin sonunda tüm Kıbrıs’ın en büyük turistik tesisini yarattı.

Önceleri iki eli vardı. Sonrasında kızı İçim Çağıner Kavuklu ve oğlu Dimağ Çağıner’i sağına soluna alıp yürüdü ve bugünlere vardı.

***

Hep söylerim, “Kıbrıs’ta taş üstüne taş koyanlara saygım hep sonsuzdur.”

“Kıbrıs Türkü, ne başardı ki?” sorusuna “Ahaaa!!!” deyip göstereceğim değer yaratanlara hep ceketim ilikli saygım olmuştur.

Dün akşamüzeri Ünal Çağıner’le Acapulco’da sohbet ettik.

Aklıma 13 Eylül 2010’da yazdığım yazım geldi…

Hem dinledim hem de o yazımdan kesitleri anımsadım...

Bakın neler yazmışım o yazımda...

“…Ünal Çağıner, Kıbrıs Türk turizminde eli hep taşın altında olan isimlerden biridir.
Zahmetli, zorlu bir yolculukla bugünlere geldi.
Dünü unutup, salt bugün sahip olunanlarla sorgulamaya kalkarsanız, Ünal Çağıner ve çocuklarının bir elleri yağda, bir elleri balda sanırsınız.

* * *
Ünal Çağıner, altı buçuk milde Rum’dan kalan bilmem kaç yıldızlı otel bulmadı.
Bir ucundan tutup başladı ve bugünlere geldi.
‘Acapulco Resort & Convention & SPA, Kuzey Kıbrıs otelleri içerisinde, tatil keyfini dünya standartlarında ve servis kalitesiyle Kıbrıs’a getiren, Akdeniz kültürü ile gelen konuklarımıza gerek iş, gerek tatil amacı ile beş yıldızlı ve dostça bir servis sağlamaktadır.’
Acapulco’ya hayat verenler Acapulco’yu bir paragrafta böyle anlatıyorlar.
* * *
Ayırımcılık hele turizmde hiç şık bir yaklaşım değil.
Ancak bizim insanımızın başarılarını öne çıkarmaya bu dönemde ihtiyacımız olduğu da bir gerçek.
Otelcilerimizi başarılı ya da başarısız diye ayırmak da istemem.
Kıbrıs’ın gerçekleri ortada.
KKTC’de yatırımcı olmak çok önemli riskleri göze almaktır.
Sanayicileri ve otelcileri aynı bütün içinde görürüm.
Bu insanların elleri hep taşın altındadır.
Ceplerine taş doldurulup denize itilmiş gibidirler.
Rekabet etmek zorundalar ama koşullar da rekabet açısından hep aleyhlerine.
Şartlar, rakip konumunda olanlarla eşit değil.
Sanayici, ithal ürünlerle rekabet edecek. Otelci de çok uzağa gitmeyelim Türkiye’nin güney sahilleriyle.
Çok zor, çok ağır koşullarda otelcilik gemisini yüzdürmek ciddi anlamda özel başarı, özel yetenek ister.

* * *
Ünal Çağıner’le sohbet ederken dikkatimi çekti. Tek tek çalışanlar ellerinde çekleriyle geliyor, Çağıner, çekleri imzalayarak ödenebilir hale getiriyor.
İlk bakışta yadırganacak bir yaklaşım.
Ancak kurumlaşmış yapı içinde bölümler sorumluların gözetiminde çalışırken işin sahibi yani patronu en azından ayda bir kez çalışanlarla kısa da olsa yüz yüze geliyor.
O çalışanın nereli olduğunu soruyor, hangi bölümde neler yaptığını o bir imzalık zaman dilimciği içinde sorguluyor.
Kocaman bir tesiste bu mekanizma nasıl çalışabilir?
Gördüğüm kadarıyla çalışıyor.
İlk anda bana pratik gelmedi ama iletişimin önemini düşündüğüm zaman yararlı olduğundan da hiç kuşkum yok.
* * *
Çağıner’in eli çekleri imzalarken titremiyor. Yani o çalışanlara maaşlarını öderken mutlu. Ancak denizin öte yanında turizm çalışanlarının ücretlerini bildiği için, ‘Bizde çalışan maliyeti yüksek’ deyip ekliyor: ‘Turizmde kendi ülkenizden öte bölge ve benzer iklim koşullarına sahip alternatiflerle rekabet eder durumdasınız. Rekabet ederken hizmet ve altyapı kalitesi her zaman için önemlidir. Ama kalite kadar maliyet de çok önemli. Örneğin Antalya’ya göre bizde çalışanların maliyeti en az iki kat hatta daha fazladır. Bizde genel turizm politikası içinde maliyetleri aşağı çekme koşulları yetersizdir. Bu farkı bir başka yerden kapatma şansımız yok gibidir.’
Söz maliyetlerden açılınca elektrik giderlerini sordum.
‘Ne sen sor ne ben söyleyeyim’ dedi. Yüzüne, ‘Ağlanacak halimize gülüyoruz’ der gibi bir ifade konuşlandırıp devam etti: ‘Aylık elektrik giderimiz 250 bin TL dolayındadır. Bırakın Güney Kıbrıs’ı, Türkiye ve Avrupa’nın da bizle kıyaslanabilecek hiçbir turistik tesisi böyle bir elektrik faturası ödemez. Hade biz iki yakamızı zorda olsa bir araya getirip ödüyoruz. Bu faturaları asla ödeyemeyecek otellerimiz var. Bir otel düşünün tüm geliri elektrik faturasına yetmesin. Bu örnek sadece bizde olabilir.’
* * *
Sohbetin sonuna doğru Ünal Çağıner’e, ‘Turizm açısından geleceğe ne kadar umutla bakıyorsunuz?’ sorusunu yönelttim.
Yıllardan öte sorunların yorgunluğunu taşıyan yüzünde gözlerine bir ışıltının geldiğini gördüm. Yerinde doğruldu ve şunları seslendirdi: ‘’Turizm gerçek anlamda ekmekten öte kurtuluş kapımızdır. Zorluklar ve olumsuzluklara rağmen akılcı, gerçekçi ve dünyadaki gelişmeleri önceden okuyan turizm politikası ile turizmde ülkemizin yüzünün gülebileceğinden hiç kuşkum yok. Benim ve çocuklarımın eli yıllardır, turizm için taşın altındadır. Daha güzel günlerin geleceği inancıyla sesimizi çıkarmıyoruz.’”

***

Ünal Çağıner, sıfırdan yarattığı Acapulco’nun topraklarına 1977’den beri KKTC yasalarına göre sahip oldu.

Turizmde ananızın liginde oynamıyorsunuz.

Dünya liginde oynamaya hazır olmazsanız lokma, şamişi satmaktan öte gidemezsiz.

Çağınerler, dışa açılıp, dünya turizm pastasından pay almaya kalktığı zaman Rum propagandasının saldırısını yaşadı. Rumlar, ‘Bu tesisler Rumların toprakları üzerinde’ dedi.

Bizi yönetenler bu kampanyayı etkisizleştirememiş yıllardır.

İçe kapalı kalınamayacağı için Çağıner, evlatlarıyla sessiz sedasız çalışıp tesisin üzerinde olduğu arazinin çok ciddi bir kesitini oluşturan 37 dönümü, mal sahibine üç milyon dört yüz bin sterlin ödeyerek, uluslararası geçerliliği olacak şekilde tartışmasız sahip oldu.

Bunu Ünal Çağıner, “Toprak da, yatırım da bizim” diye özetledi.

Başaran Düzgün ve Mete Tümerkan’la konuştuklarını dikkatle dinledim.

Ünal Çağıner, neyi başardığını çok iyi biliyor.

Ancak yüzeysel düşünenlerin olacağını da bilmez değil.

‘Milliyetçilik ekonomik başarı elde etmektir de’ derken çok şeyi anlatıyordu.

***

Ünal Çağıner, KKTC mevzuatlarını dışına çıkmadı.

Bunu başarırken aracılara para kaptırmadı.

Bu tür operasyonlardan “Para yutmayı” bekleyenler Ünal Çağıner’e öfkeli. Çağıner, “Yazmasanız iyi olur” dedi ama ben yazacağım.

Çağıner, Mal Tazmin Komisyonu devrede kalmak koşuluyla mal sahibi Rum’la, yüz yüze pazarlık yapıp, dönümünü doksan bin küsur sterline anlaştı.

Sonra ne oldu?

Araya giren birileri mal sahibi Rum’a, “Kabul etme biz sana dönümünü 150 bin sterlinden halledelim” dedi.

İyi ki arada anlaşmanın yazılıya dökülmüşlüğü vardı.

Ne diueyim? Her dönemde vurgun için pusuda olanlar var.

... Ünal Çağıner, dünyalı davrandı, doğruyu yaptı. Hayırlısı ve de örnek olsun...

 

Günün sözü:


Dünyaya ayak uydurmayan, kendi liginden öteye gidemez.

(Havadis gazetesinden alınmıştır)