Göç dendi mi yüreğimiz kan ağlar… Bu küçük adada hep göç verdik. Daha küçük bir çocuktum…

Ablam, eniştem ve üç çocukları göçün yolunu tutmuştu. Rahmetli anacığımın gözyaşlarının hiç dinmediğini çok iyi anımsarım.
1963 öncesi Kıbrıs Radyosu’nun Türkçe radyo yayınlarında istek programları en çok dinlenen programlardı. Londra’dan ablam Kıbrıs’taki bizler için şarkı istediği zaman anacağımın ağlayarak dinlediğini asla unutmam…

Göç dendi mi yüreğimiz kan ağlar…
Bu küçük adada hep göç verdik.
Daha küçük bir çocuktum…
Ablam, eniştem ve üç çocukları göçün yolunu tutmuştu. Rahmetli anacığımın gözyaşlarının hiç dinmediğini çok iyi anımsarım.
1963 öncesi Kıbrıs Radyosu’nun Türkçe radyo yayınlarında istek programları en çok dinlenen programlardı. Londra’dan ablam Kıbrıs’taki bizler için şarkı istediği zaman anacağımın ağlayarak dinlediğini asla unutmam.

***

Yurt dışından gelip Kıbrıs Türk toplumunu dikkatle gözleyenlerin en çarpıcı saptamalarından biri de toplumun büyük çoğunluğunun göç etmeyi düşünmesidir.
“Gaçar giderim!”
“Çeker giderim!”
1974 sonrası ter göç umudu yeşerir gibi oldu.
Ancak Anadolu’dan gelenler oldu, bizim insanlarımızın gelmesi için hiçbir irada ortaya konmadı.
Zaman zaman umutlar yeşerdi. Ancak insanımızın geleceğini bu ülkede, Kıbrıs’ın kuzeyinde görme eğilimi arzulanan noktada hiç olmadı.
Yeni kuşak gençlerimiz olanakların uygunluğu nedeniyle Avrupa’da yüksek öğrenim görüyor. Gidenlerin geri gelmesi için koşullarda hiç albeni yok gibi.
En önemlisi hala ciddi bir güven bunalımı var.
Hala geleceğini bu topraklarda görme inancı cılız.

Niye insanımız böyle düşünüyor?
Bu başlı başına bir inceleme konusudur. Bazıları vatan için “insanca yaşadığım yer” der. Doğumla ölüm arasındaki sınırlı ömrümüzü insan gibi yaşamak bizlerin de hakkıdır. Kıbrıs Türkü’nün yurt dışında olanlarının sayısı yıllardır, Kıbrıs’ta yaşayanlardan fazla.
1950’li 1960’lı yıllarda göç edip gidenlerin şimdi torunları o topraklarda üçüncü dördüncü kuşağı yaşıyor.
Niyet kaçıp gidiyoruz?
Kıbrıs Türkü, yıllardır bu adada geleceğini güvencede görmedi. Fırsatı bulan geleceğini Avustralya, Amerika, Kanada, çeşitli Avrupa ülkelerinde aradı.
İngiliz sömürge dönemi dahil Kıbrıs Türkü, üretimden adeta kopuk bırakıldı.
Ancak göçü salt ekonomik nedenlere bina etmek doğruyu eksiksiz bulmayı zorlaştırır.
Göçün en önemli nedenlerinden biri Kıbrıs Türk toplumunun iç dinamizmiyle geleceğini belirleyeceğine olan inançsızlığıdır. Kim ne derse desin, geleceğimiz konusunda son sözü söyleyeceğimize bir türlü inanamıyoruz.


***

Çıkın sokağa 100 kişiye sorunuz. “Kıbrıs konusunda biz ne istersek o olacak” diyenlerin sayısı onu bulmaz.
Bir arkadaşla konuşuyordum. “Bana kalsa Kıbrıs konusuyla hiç ilgilenmeyecek bir siyasi parti kurarım. Bizim istediğimizin dikkate alınmayacağını bile bile niye boşuna zaman harcayalım” demişti.
Kıbrıs’ta Kıbrıs sorununa ilgisiz kalacak bir siyasi parti hayal etmek bile mümkün değildir. Ancak geleceğimiz için önemli olan Kıbrıs konusundaki çözüm şekillenirken bizim ne düşündüğümüz değil ne istediğimiz bilinir ve masanın bir tarafında laf ola değil resmen oturursak, Kıbrıs Türkü’nün kişiliğinin ne denli değişim göstereceğinin ayak seslerini Annan Planı görüşülürken Talat’ın masada görevi devraldığı zaman duymuştuk.
***
Kötü olan Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğündeki etkisizlik psikolojisi son birkaç yılda iç politikaya, ekonomik yaşama da yayıldı.
Türkiye’nin ekonomik yaşamda istediklerini UBP kabul etti. Şimdi başta CTP ve öteki partilerin de kabul edip etmeyeceği sorgulanıyor.
Ankara’nın siyasi partilere bakış açısında ekonomik pakete yaklaşımları önemli bir kriter.
Emekliler iki gün önce ödedi.
Dün kamu çalışanları ödenemedi.
Çok büyük olasılıkla pazartesi ödeme yapılır. Ancak dün ödenemeyen maaşlarda Türkiye’nin etkisi de sorgulanıyor.
Tüm bu yaşananların özellikle gençlerin ülke sahiplenmesini olumlu etkilemediği kesin.

* * *

Halkın sesini yıllarca kulak tıkandı.
“Bu Memleket Bizim” sloganına özellikle resmi makamlar sahip çıkması gerekirken, bu sloganı atanlar “Hain” olarak görülmedi mi?

Halbuki “Bu Memleket Bizim” diyenlerin bu toprakları gerçek anlamda vatan bilip kolay kolay terk edemeyeceklerini anlamak gerekirdi. Bu memleketi kendinin görmeyen bir insan bu topraklara nasıl sahip çıkabilir ki?
Hiçbir Kıbrıs Türkü, ata köklerinin Anadolu olduğunu inkar etmez. Ancak 1571’den bugüne geçen 400 küsur yılda Kıbrıs Türkü’nün kendine özgü değerlere sahip olduğunu da kimse görmezlikten gelemez.
Kıbrıslı Rumlar da göç eder. Ancak dönme arzuları bizim yurtdışındaki kardeşlerimize göre daha fazladır. Çünkü Kıbrıs’ı daha fazla vatan kabul ediyorlar. Burada sözlerinin geçtiğine inanıyorlar.
Yurt dışına göçün önünü almak bir amaç olurken, yıllardır yurt dışında bulunanların geri dönüşü daha büyük hedef olmalı, “Bu memleket sizindir, dönün topraklarınıza sahip çıkınız” denmeli.
Bunu başarabilirsek, gidenlerin geri dönüşü hızlanırken akıllardaki “Gaçar giderim” düşüncesinin azalacağını göreceğiz.


* * *

28 Temmuz’da seçim var.
Bu seçimde göçe karşı politikalar v de ters göç de ön sıralarda konuşulmalı.
KKTC’deki değişim yurt dışındaki Kıbrıslı Türkleri de ciddi anlamda kucaklamalı.
Yurt dışındaki yeni kuşak gençlerin Kıbrıs’ı sahiplenme eğilimlerinde yükselme olduğu bir dönem yaşadık.
Kuzey Kıbrıs’tan beklenilen ilgi görülmeyince, o yükseliş önce duraksadı sonra geriledi.

***

Yıllar önce yurt dışında yaşayan Kıbrıslı Türklerle ilgili Mücahitler Sitesi’nde yapılan toplantıyı anımsıyorum. O toplantıya katılanların büyük çoğunluğu dar ve yetersiz bütçeli KKTC’nin çalışma için para yardımında bulunmasını istemişti.
O duruşları herkesi rahatsız etmişti.
Şimdi temiz, pırıl pırıl gençler bu ülke için içerik olarak kabul görecek ciddi çalışma içine giriyor. Bu gençler yurt dışındaki insan kaynaklarımızın zenginliği bakımından bir sinyaldir.
Onlara bakarsak batının önemli merkezlerinde ne kadar değerli insanımız olduğunu göreceğiz. Onlarla çağdaş dünya diliyle buluşmak hem onların yurt sevgi bağını güçlendirecek hem de geri dönüş düşüncelerini güçlendirecek.

Bu satırları göçle insan kaybının hala sürdüğünü gözlediğim için yazdım.
Bu toprakları vatan bilek yaşayacaksak, nerede olursa olsun, genelde insanlarımıza özelde gençlerimize sıkı sıkı sarılmamız gerekir.
Bu yapılmazsa her geçen gün erime devam edecek.
Kimin seçilip, seçilmediği de sadece aday olanları ilgilendirecek.


Günün sözü:

Vatan insanını kucakladığı oranda vatandır.


(Havadis'ten)