Kim ne derse desin cuma günü maaşların ödenememesi, sorunun pazartesi de hemen aşılamaması Ankara’nın ince ayarlı bir anımsatmasıdır.

UBP’nin maliyenin kasasını ne kadar dolu, ne kadar boş bıraktığı hiç önemli değil.
Şimdiye kadar hiçbir hükümet giderken kasayı dolu bırakmadı.
Önemli olan Ankara’nın sorunun çözümüne elini çabuk tutarak katkı koyup koymadığıdır…

İrsen Küçük hükümeti düşürülüp Sibel Siber’in Başbakanlığı’nda seçim hükümeti kurulurken en çok merak edilen haziran sonu maaşların gününde ödenip ödenmeyeceğiydi.
Maaşlar bir biçimde ödenecekti de önemli olan gününde ödenip ödenmeyeceğiydi.
Yıllardır kamuda maaşların gününde ödenebilmesi için Türkiye’den aktarılacak kaynağın gününde kullanılır olması gerekir.
Sibel Siber hükümeti, emeklileri gününde ödedi.
Sıra kamu çalışanlarına gelince cuma günü ödeme yapılamadı.
Siber, “Pazartesi ödeme olabilir” dedi.
Dün güne başlanırken hükümetin birinci sıradaki sorunu maaşların ödenmesiydi.
Hükümet sıkıntıyı gizlemedi.
Hiç kuşkusuz sıkıntının gizlenmemesi çare değildi.
Gecikme yaşanırken UBP kanadı gecikmeye vurgu yapıp, “Biz olmazsak maaşları bile gününde alamazsınız” içerikli mesajlar verdi.
Eski Maliye Bakanı Ersin Tatar’ın, “Gününde maaşımı alamadım bu nedenle kredi kartı borumu ödeyemedik. Gecikme faizi ödeyeceğim” içerikli açıklaması Türkiye medyasına kadar taştı.
***
Dün öğle saatlerinde daha sorun açılmadığı saatlerde Gönyeli’de Avcılar Kulübü asmanın altında sohbet ediyordum.
Ali Çetin Amcaoğlu da sohbete katkı koyanlardandı.
Sohbetin katılımcıları ağırlıkla UBP’liydi.
Orda da “Maaşların gününde ödenmemesi en çok düğünleri vurdu” dedim.
Neden?
Ödeme 28 Haziran’da olacak varsayımıyla pek çok düğünün tarihi geçtiğimiz hafta sonuydu.
Eminim ödenmediği için düğünlerde takı sorunu yaşayan çok insanımız oldu.
Hiç kuşkusuz düğüne gidip kutlarken, “Kusura bakmayın ödenmedik” demek şık olmazdı.
Ancak Ersin Tatar’ın “Kartımı ödeyemedim” gerekçesi gerçekten yoksun “temelsiz siyasi istismar” amaçlıydı.
Çünkü kredi kartı kullanan herkes çok iyi bilir ki kredi kartlarının neredeyse tümünün hesap kesim tarihi ay sonuna yakın bir tarih, son ödeme tarihi ise yeni ayın ilk haftasının sonarlına denk gelen bir tarihtir.
Yanılıyorsam Ersin kardeşim, gününde ödeyemediği kredi kartının hesap kesim ve son ödeme tarihini bildirsin, burada yayınlamak isterim.
Maliye Bakanlığı sorumluluğu taşıyan ve sıkıntıları çok iyi bilen bir siyasetçi böyle basit yaklaşımlarla siyaset yapmayı denememeli.
Bu nedenle yazıma bu bölümü ekledim.
***
Bilmeyen varsa bir kez daha anımsatayım.
Ankara, erken seçime karşıydı.
Erken seçime karşı olmaktan daha fazla karşı olunan ya da rahatsızlık duyulan İrsen Küçük hükümetinin düşürülmesiydi.
Erken seçim tarihi kesinleştikten, gensoru için imzalar atıldıktan sonra bile muhalefet partilerinin kapıları çalınıp, bu istek, “Talimat” gibi iletildi.
“Geri dönüş zor”, diye manevra yapılamadı.
Hatta muhalefet partileri biraz da zamanı son ana kadar kullanıp, Ankara’yı incitmeden çıkış yolunun ne olabileceğinin, koşullarını aradı.
Erken seçim kararı için hızlı hareket edilirken, gensorunun ileriye götürülmesinde zamanın son ana kadar hızlandırılmadan kullanılmasının nedeni de buydu.
İrsen Küçük gelişmeleri bildiği için, “ 26’yı bulsunlar da görelim; yeni hükümeti kuramayacaklar” gibi ifadeler kullanıyordu.
***
Sibel Siber Hükümeti bir anlamda Ankara’ya inat kurulmuş bir hükümettir.
Sibel Hanım, hükümet listesini Cumhurbaşkanı’na sundu.
Hükümet Meclis’in bilgisine getirildi ama Türkiye, ilişkilerin rotasına belirlemek için güven oylamasını bekledi.
Sibel Siber Hükümeti, güvenoyu alınca bu kez hem hükümetin hem de hükümete bakan vererek hayat kazandıran partilerin sergiledikleri tavırlar, politikalar takip altına alındı.
***
Kim ne derse desin cuma günü maaşların ödenememesi, sorunun pazartesi de hemen aşılamaması Ankara’nın ince ayarlı bir anımsatmasıdır.
UBP’nin maliyenin kasasını ne kadar dolu, ne kadar boş bıraktığı hiç önemli değil.
Şimdiye kadar hiçbir hükümet giderken kasayı dolu bırakmadı.
Önemli olan Ankara’nın sorunun çözümüne elini çabuk tutarak katkı koyup koymadığıdır…
***
Peki bu durum yaklaşan seçimlerde kime ne kazandırır?
Hangi görüşte olursa olsun Kıbrıslı hiçbir Türk ince veya kalın çizgiyle böyle bir mesajdan memnun olmaz.
Bundan siyasi kazanım hesabı yapan parti de mutlaka kaybeden taraf olur.
***
Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hükümetleri arasında imzalanan 2013-2015 mali iş birliği protokolüne uyum Türkiye için neredeyse kırmızı çizgiyle koruma alanı içindedir.
Tüm partiler bu konudaki tavırlarını açık olarak ortaya koymalı.
Seçimlerden sonra, 2009’da UBP’nin yaşattığı zikzakları Kıbrıs Türkü yeniden yaşamak istemez.
Herkes dürüst bir şekilde politikalarını ortaya koysun.
Ankara ile pazarlık yapılacaksa bir biçimde yolu bulunup şimdiden yapılsın.

Günün sözü:

Çok yüzü olan, yüzsüzdür…


(Havadis'ten)