Önce ikna etmeye çalıştılar:
 “Cemiyete verilecek olan bu paralar, bu deriler, bu bağırsaklar, Türk yurdunu, Türk yurttaşlarını gazlı bombalara, yangıncı kumbaralara karşı koruyacak birer çelik siper haline gelecektir. Düşman hücumlarına kurban olmamak için kurban paralarınızı Tayyare Cemiyeti’ne teberrü ediniz. Kurban kesmiş kadar sevaba girer, vatan müdafaasına bir fayda da temin etmiş olursunuz. (Cumhuriyet, 1933)

Olmadı, fetva bile verdiler:
“Kurban bedellerini Türk Hava Kurumuna vererek muhakkak bir koyun kesmekten çok daha hayırlı bir iş görmüş olacaklardır. Kurban deri ve bağırsaklarını Tayyare Cemiyeti’ne vermekse kurban kesen her Müslüman Türk’ün ödemeğe mecbur olduğu bir borçtur” (Abidin Daver, 1933 Cumhuriyet)
Sonra yasak geldi. Laik cumhuriyet kurban derisi, sakatat, fitre ve zekat toplama yetkisini 1925’te Atatürk’ün talimatıyla Tayyare Cemiyeti adıyla kurulan Türk Hava Kurumu’na verdi.  Aykırı hareket edenlere de 3 aydan 6 aya kadar hapis cezası.

Zamanla post delindi. 1975’te İçişleri Bakanı olan MSP’li Oğuzhan Asiltürk deri toplamada THK’nın zabıta kullanılmasın genelgesiyle başlayan tartışmaların harareti hiç dinmedi. 12 Eylül darbecileri 1981’de yasağı sıkılaştırdı. 1986’de Özal, 1992’de Demirel, 1994’te Çiller gevşetti. Laik basın, ordu ayağa kalktı.
“Herkes kurban dersini istediği kuruma verir denilerek, yani buna demokratik bir kılıf takılarak, dinci kesim amansızca saldırıyor. Nasıl saldırmasın? Hiç zahmetsiz ve legal yoldan dincilerin kasasına altı yılda akan beş trilyon liranın tadına doyum olur mu?” (Yalçın Doğan-1994- Milliyet) Bu satırların yazarının laik bir köşe yazarı olduğuna kim inanır?
Ya da Özal deri toplama yasağını kaldırınca yazılan şu satırların espri olmadığına: “Türkiye'yi Orta Çağ karanlığına götürmek isteyen kara yobaz çetelerine verilen ödünlerle bugünlere kadar geldik. 1983 sonrası ANAP dönemi bu karanlık güç odaklarının örgütlenip palazlandığı yıl oldu.” (Hikmet Çetinkaya-Cumhuriyet)

Gülmeyin. Mayıs 1997’deki MGK’nın bir numaralı gündemi kurban derisiydi. İçişleri Bakanlığı MGK’ya kurban derisi raporu bile sundu. 1998’de Çevik Bir bütün birliklere THK’ya deri toplarken yardım edin talimatı gönderdi.
78 yılda kurban derisi, sakatat yüzünden kimler mağdur olmadı ki?
Tayyare Cemiyeti’nin tekeline verilen sakatat işlerine karışıyor diye koşer kesim yapan Yahudiler tehdit edildi:
 “... Yahudi hahamlarının hayvan sakatatında, kuzu işkembelerinin içinde ne işi vardır?.. Vilayet konuya hak ettiği önemi verdi, haham efendiler de burunlarını koyun işkembelerinden çıkardılar... Vilayet ... bu çizgiyi aşanları kulaklarından tutup İstiklal Mahkemesi’ne yollamalı, sonunun ne olacağını bunlara göstermelidir.” (Yanıkyurt/İzmir-1926- Talat Ulusoy’un Taraf’taki yazısından alınmıştır.)
12 Eylül ünlü MHP davasında yargılananlara yöneltilen suçlamalardan biri de yasa dışı olarak kurban derisi toplamaktı.
1982’de Gaziantep’te yakalanan 13 Dev-Yol'cunun suçları sayılırken “Bombalı pankart asmak, halktan kurban derisi toplamak” da sayılıyordu.

11 Mart 1998’de Van’da düzenlenen bir operasyonda yakalanan 13 köylü Van Emniyeti'nde basının karşısında el arabasında topladıkları kurban derileriyle birlikte çıkarıldı. Suçları PKK’ya yardım için kurban derisi toplamaktı.
28 Şubat’ın heyheyli günlerinde Milliyet gazetesinde çıkan bir fotoğrafta kestiği kurbanın derisini soyan yaşlı bir kasabın etrafında silahlarını çevirmiş üç jandarma nöbet tutuyordu. Fotoğraf altında şöyle yazıyordu: Kurban derilerini izinsiz toplayanlara karşı illerde denetimi polis, köylerde ise jandarma sağladı.

İhbarcı vatandaşlar jandarmayı, polisi aradı, her bayram camiler, yurtlar, depolar basıldı. Cami Derneği’nde giderayak sevap işlemek isteyen hacı amcalar gözaltına alındı, 3 aydan 6 aya kadar hapis cezasıyla yargılananlar, hapse atılanlar oldu. Kurban derisi harareti can bile aldı. O kadar ki 1994 yılında kurban derileri üzerine basın toplantısı düzenleyen Antalya THK Başkanı, Zaman gazetesi muhabirinin ters sorusuna kızıp kalp krizi geçirdi.
Ve nihayet Demokratikleşme Paketinin içine konan bir maddeyle THK’nın kurban derisi, sakatat, fitre ve zekat toplama tekeli fiilen de kalktı. Ya da şöyle diyelim: Derileri toplayan "dinciler" serpildi, parti kurdu ve iktidara gelerek yasağı kaldırdı.

Vatandaşının etinden sütünden ve derisinden faydalanan devlet tarihe gömüldü. Kurban derisi ve fitre, zekatı kimin toplayacağına karışan laik devletin derisi soyuldu.
78 yıl sonra Kurban Bayramı’nın eti, kemiği, derisi de vatandaşın artık. Biri hayat tarzımıza müdahale mi demişti?