Belirsiz, kasvetli ve sisli zamanlarda en çok gelecek merak edilir. Gamlı ekonomistlerin melankoli dağıttığı, kimsenin daha büyük bir eve çıkamayacağını anladığı, liderlerin bencilce ama daha çok hedonistçe ölüm saçtığı günümüzde bir sonraki günden bir sonraki yıla kadar olan zaman aralığında halimizin ne olacağı, dünyanın nereye savrulacağı, hayallerimizi kimlerin yıkacağı daha çok merak edilir. Bizim merak ettiğimizi ise birileri çoktan yaşayıp görmüştür bile.
Aslında tam da böyle bulanık zamanlarda geleceği düşünmek iyidir. İnsan akıbetini hep merak etmeli. Kadim ve güçlü bir devlete sahibiz ancak her şeyi devletten beklemek ne kadar doğru olur? Sağduyulu feraset sahibi bir bireyin içine siner mi böyle yaşamak? E ne yapalım yaş olmuş yetmiş elimizden ne gelir dememek lazım. İnsan oturduğu kanepeden bile bir şeyleri değiştirebilir. Dijital platformları kullanmaktan da bahsetmiyorum; iyi ve güzel düşünmekten bahsediyorum. Bu hepsinden daha kolay. Kimseyi eliyle, koluyla, ayağıyla zahmete sokacak cinsten de değil. Bu çağda herkes çok bitkin çok yorgun ve isteksiz, suya sabuna dokunarak zahmete girmek istemiyor. O halde en basit çözümü sunuyorum size: iyi niyetli olmak.
Ne yazık ki bazıları için kötü haber şu ki zahmetsiz görünen iyi niyet, içten gelmeli, samimi olmalı. Çünkü zorlamayla, baskıyla, karşılıklı alışverişlerle olacak iş değil iyi niyet. Menfaat de girmemeli işin içine. E edep de lazım. Hak yemek, günaha ışık yakmak, kalbi olduğu kadar zihni de temiz tutmak, dedikodudan kaçınmak, vicdan sahibi olmak, yardımsever olup sözünde durmak, nazik olmak…. Olmak da olmak. Ne zahmet ama! Şimdi bunca özgürlük bunca rahatlık varken kalkıp da kim yukarda saydıklarıma burun kıvırmaz ki! Yıl olmuş 2025, dijital çağda insanların özgürce yaşayabildikleri bir dönemde iyi niyetli olacağız diye bunca demir parmaklığın altına girerek kendimizi kısıtlamanın ne gereği var!
Hepsi bir yana insanlar, insanımız özünü yitirdi. Yalan ve fitne baş tacı edildi. Kalleşlik ve hainlik serbest kaldı. Her dönem insan kendini şaşırdı, yolunu yönünü kaybetti. Kimi inancın ipine sarıldı kendini kurtardı kimi içindeki sevgiyle korundu…kimileri ise arayışına devam ediyor. Az zamanda uzun yola çıkmamak kısa yolu tercih etmek gerek aslında. İnsanlığın ömrü uzun değil, boş safsatalarla vaktini harcamanı isteyen karanlık tarafını susturmayı bilmeli insan yoksa ani bir rüzgârın savurduğu çer çöpten farkı kalmayacak.
Halbuki kadim bir devletin cesur bir milleti olarak geleceğimizi en fazla düşündüğümüz şu karanlık zamanlarda yaksak ya o kaybettiğimiz ışığımızı…böyle sisli zamanlardan geçerken ferasetimizle, inancımızla dağıtsak ya o bulanıklığı…güzel düşünerek temizlesek ya kirli düşünceleri…
Şimdi şöyle bir düşündüm de galiba iyi niyetli olmak, diğer şeylerden daha zahmetli gelecek çoğu kişiye. Yine de umudunu kaybedenlerden değilim; tevekkül önemli.