Dikleniş hikâyeleri müktesebatı içinde kendi kendimizi kandırdığımız pek çok durumdan biri basın özgürlüğümüz!…

Sözde kimi zaman uluslararası kuruluşlara da yansıyan basın özgürlüğünün Kıbrıs ayağı, daima “daha evla” olarak anlatılır, tablolara dökülür.

Ama o tablolarda sermaye dağılımı yazmaz.

Çoğu kez biz Türkiye’den 2 gömlek sözde “daha özgür”; Güney Kıbrıs’tan ise 1, bir buçuk gömlek altta çıkarız.

Genel bant budur…

**

Külliyen yalan!

İkisi de yalan.

Çünkü saha gerçeklerine aykırı... 

Bir defa Güney Kıbrıs’ta basın mı var!

Has, saf gazeteci Güney Kıbrıs’ta yoktur.

Yüzde sekseni ‘Devletle’ göbekten ilişkilidir.

Güney Kıbrıs’ta gazeteciler için devlet yetkilileri “kaynak” değil, ulusal güvenlik konseptinde bir ilişkidir.

Komşuda basın, künyesi savaş bölgesi tadında yeşermiş bir arenadır.

Kritik konularda -ki kritik konular çoğunluktadır- onay süreçleri 3 aşamalıdır. 

Bizde zinhar öyle değildir.

Bizde bağımsızlık, Güney Kıbrıs’a 10 çeker ama bunu “bizden” bile söyleyebilecek, ortaya dökebilecek pek yoktur.

Bizde parti gazeteciliği yapanlar çünkü “hürriyet perverliğin” başını çekerler ve bu durum komşu ile kıyasımızı gölgeleyen bir durum arz eder.

**

Kendi basınımızı Türkiye’den hür zannedenler, Sedat Peker videoları ve içeriğe özellikle güncelde yansıyan konularda apaçık ki çuvalladılar.

Bunu açıkça yaşamış olmamıza rağmen bundan sonra “özgür basın” oluşumuzla nasıl övüneceğimizi bilmiyorum doğrusu...

Hangi hürriyet?

Bir defa Kutlu Adalı konusunda bile Türkiye basını domine etti bizleri

Onlar bizden öğreneceğine biz, onları düzeltme yoluna gittik.

Herşeye "adalet" diye yürüyüş düzenliyoruz ama Kutlu Adalı için yürümedik bile...  

Adalı konusunda KKTC basını “tashihçi basın” olarak meseleyi genel olarak kaçırmıştır.

Zaten "dalgayı" başından görebilecek çapta da değildik. 

Kıbrıs Türk basını, uluslararası niteliği olan konuların tamamını ya görmezden gelmiş ya da esasen ört bas etmenin maşası olmuştur.  

En özgürümüz Türkiye’de en az okunan muhalif gazete ve sitelerin “hür editörlükte” yanına bile yaklaşamaz.

Ne konuları ele almada, ne de dosyalamada…

Eski Başbakanlardan Ömer Kalyoncu’nun “Falyalı iddialarını” nereden okuduk?

Peker’in sanal bet ve uyuşturucu trafiğine ilişkin bariz iddialarını sözde Türkiye’den özgür olan biz basın camiası mı hazırladı?

Hepsini Türkiye medyasından paylaştık…

**

Doğrusu yargının bağımsız olmadığı, siyasetin karanlık sponsorlarının öteden beri var olduğu yerde basından özgürlük beklemek zaten beyhude!

Bir de üstüne kendimizle dalga geçer gibi övünmeyelim lütfen!

Bize biraz gülüyorlar bu konuda…

**

Daha düne kadar bile FETÖ darbesi merkezlerinden biri olan KKTC Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı’nın sicilini kim yazacak?

Beğenmediğimiz Türkiye medyası -Türkiye’deki zehir zemberek atmosfere rağmen- yazıyor…

Meraklısına bilgi de yorum da var.

Bu konular 3-5 radikale kalırsa ülkemizde değişen bir şey olmaz. 

Sermaye dağılımını bilmeden, iki sendikal güdümlü hürriyet sloganlarını özgürlük sanıyoruz medyada.

Doğrusu bunu da yutturuyoruz, uluslararası örgütlere bile bazen…

Bizde hürriyet, “şebekecilik”, özgürlük değil.

**

Basın özgürlüğü olduğunda söz konusu olan kriter, çok sayıda gazete ve yeni medya araçlarının sayısı değildir.

“İçerik Üretimidir”.

Özgürlük oradan anlaşılır ve tartılır.

Tarayın bakalım yüz yılda bir gelen “kaçak itirafçı” Peker’in Kıbrıs bacağında KKTC medyası ne üretmiş?

Değil haber, köşeler bile zayıf.

Temkinli ve yarını gözeten incelikte!

**

Bizde ‘havuz’, doğal havuz…

Ayrıca müdahale gerektirmez.

Siyasete yeniden soruyoruz: Peker’in güncele yaslanan, bugünden bahseden bet ve uyuşturucu konusundaki iddialarına mecliste araştırma komitesi kuramıyor musunuz!

Bağımsız yargıya da soruyoruz: Eski Başbakanın açıkça söylemekten çekinmediği gibi satılık olduğunuz doğru mu?

Özgür medya soruyor, hadi yanıtlayın…

BEN SORDUĞUMLA KALAN ÖZGÜR MEDYAYIM.

Rahatım... 

SİZ ama, YOKSUNUZ BİLE…

Eleştirdiğimiz Türkiye atmosferinden farkımızı biri bana anlatsın? 

**

Baksanıza Tufan Erhürman’ın yaptığı yasa ile içeri tıkıldı gazeteciler

Polis yasayı yanlış anlamış, falan demeye getiriyor.

Düşünebiliyor musunuz özgürlüğümüzü!

Bizde polise rüşvetin ses kaydı bile kamu yararı değil, yasamıza göre...

Özel hayat!

Fiilen öyle işte!

Bizim Türkiye’den beter-liğimiz Türkiye’den eski!

İtirafa takatimiz yok: Eskisiyle de eski, yenisiyle de eski!

(Kıbrıs Postası'ndan)