Bir müftü yardımcısının verdiği vaaz; geçen hafta neredeyse tüm medyanın dilindeydi…

Haliyle benim de dikkatimi çekti…

Özel bir haber olacak kadar, acaba ne demiş bu adam?” diye merak edip baktım…

Aslında konuşmanın içeriği o kadar basit ve bilindik ki…

Eskiden, neredeyse her üç vaazın birinde mutlaka böyle bir muhteviyata rastlardık…

-      "… Niye, malzemeden çalmış adam. Düzgün çalışmıyoruz. Müslümanlığın dayanağı doğruluktur ve adalettir. Malzemeden çalmamaktır. Bir adam adil değilse, dürüst ve doğru bir insan değilse onun secdesi Allah'a ulaşmaz…

-      Bir adam kul hakkı yiyorsa, devletin malını yiyorsa, fütursuzca yetimin hakkına el uzatıyorsa, alnı secdeden kalkmasa da bu Allah'ın katına ulaşmaz. Kabe'de yatsa ne yazar. Peygamberimiz, bu tip insanların namazını kılmamıştır arkadaşlar.

-      Müslümanlık doğruluk dinidir. Doğru değilsek bizim Müslümanlıkla ilgimiz yok. Bak o gence sordum. Daldırmış elini ürüne, ıslak… Kandırıyor adamı ağır gelsin terazide diye... Ne diyor Peygamberimiz; bizi aldatan bizden değildir… Bizden değil ne demek? Gavur ya işte gavur… Dinin elden gidiyor demek …Bu kadar büyük bir tehdittir bu. Düzgün ol, doğru ol... İbadetinin eksiğini gediğini Allah bağışlar; ama kul hakkı yediyseniz, helallik almadan bağışlanmak zor!...”

Okuduğunuz bu sıradan sözlerin, şu anda “haber değeri” taşımasının tek bir açıklaması var:

-      Çünkü, bugün böyle cümleler kurmak hiç kolay değil!..

Artık, her ayeti her yerde okumaya cesaret edemiyorsunuz!...

Her hadisi canınız istediği zaman misal veremiyorsunuz!...

Millet, namussuzların ve ahlaksızların şerrinden öyle çekinir hale geldi ki...

Sonunda, dinini diyanetini de onlara esir etti!...

Müftü yardımcısının bu sıradan sözlerinin şimdilerde “haber değeri” taşıyor olması hepimiz için bir utançtır…

İçine düştüğümüz rezil durumun önemli bir göstergesidir…

Ekonomik krizi kendi çıkarlarımız için fırsata çevirmekte üstümüze yok!

Başta kira ve temel gıda maddeleri olmak üzere önü alınamayan fiyat artışları, dar gelirli insanların hayatını çekilmez hale getirdi!

Bu trajedi kaç kişinin umurunda?...

Tüm suçu ekonomik politikalara yükleyip işin içinden sıyrılıyoruz…

Bunun dışındaki herkes masum rolü oynuyor…Üçü beş yapana, beşi on yapana laf yok!

Ticaret ahlakını ara ki bulasın…Etrafınızda haram-helal gözeten kim kaldı?

Fırsatı eline geçiren affetmiyor!

Sadece “Allah rızası” peşinde koştuğunu iddia eden arkadaşlar neredesiniz?

Allah’ın davasını istismar edenlere karşı neden sessizsiniz?

İslam’ın kul hakkı, yetim hakkı, helal kazanç, doğruluk, dürüstlük ve adalet gibi temel değerlerini ayakları altında çiğneyenlere karşı niçin duyarsızsınız?

İslam, siyasetin değil; siyaset, İslam’ın bir aracı olmalı…

Neyin amaç, neyin araç olduğunu birbirine karıştırdık!... Önümüze gelen her şeyi “hırslarımıza” kurban veriyoruz!...

Şu ayetteki İlahi emrin açıklığına bir bakın:

-      Allah’ın size verdiği helal ve temiz rızıklardan yiyin ve iman etmiş olduğunuz Allah’ın yasaklarından sakının.”

Helalinden kazanmak için çalışıp emek harcamak, alın teri dökmek şarttır…

Allah katında “en hayırlı lokma” el emeği ve göz nuruyla elde edilendir…

Bir Müslümandan beklenen şey; ölçüyü ve tartıyı eksiksiz yapması, söz ve davranışlarda dürüst olması, işinin hakkını vermesi, işçinin de hakkını alın teri kurumadan ödemesidir…

Hırs ve tamahın esiri olmaması, boynunda hiçbir kulun vebalini taşımamasıdır…

Yalan, hile ve aldatmadan kaçınmayan, “helal kazanç” duyarlılığı kalmamış tipler her yanı sardı…

Dürüst, güvenilir, helal-haram hassasiyeti olan, işinin ve işçinin hakkını gözetenlerin sayısı giderek azalıyor…

Diğer yandan, yalnızca maddiyat odaklı düşünenlerin, daha fazla kazanmayı hayatın gayesi sananların sayısı da artıyor.

Kul hakkına ve kamu hakkına yapılan tecavüzleri bir Müslüman nasıl kabul edebilir?...

Eğer maddi yönden yükselirken, manevi olarak tükeniyorsanız bilin ki haramın içindesiniz…

Çalışmanın ve ticaretin bir imtihan, işini layıkıyla yapmanın da aslında bir ibadet olduğu gerçeğini unuttuk!...

Helal kazanç imanın bir gereğidir…Uyuşturucu, kumar, faiz, hırsızlık, rüşvet, tefecilik, kamu malına çökme, stokçuluk ve karaborsacılık yoluyla elde edilen her türlü birikim kesinlikle haramdır!

Daha da ötesinde; sadece helal yoldan kazanmak yetmiyor… Kazandığını helal yollarda harcamak da şart!..

Bereket dediğimiz şey bu…

Kazandığını zannederken aslında kaybedenler için Peygamberimizin söylediği şu sözle bitirelim:

-      “Haramla beslenen vücudun layık olduğu yer ancak cehennemdir… Kıyamet gününde insanoğlu, malını nereden kazandığından ve nereye harcadığından hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan hiçbir yere kımıldayamaz.”