Şu Çalıkuşu edebiyatı size de sıkıcı gelmiyor mu? İçinde oryantalizm olan 'biz' ve 'diğerleri' söylemi.
Doğuda bir deprem yaşandı. Türkiye'nin her yerinde yaşanan türden. Dünyanın herhangi bir köşesinde yaşanabilecek cinsten. Depremden etkilenenlere yardıma koşma biçimi ve onun etrafında dönen tartışmalar ise tam bir turnusol. Önyargıları, birikmiş arızalı bakışı ve saf merhameti ortaya saçıyor.
Siyasetin ve siyasetçilerin bakışını anlamak mümkün. Ama medyanın içindeki bazı kimselerin bölgeye, insana bakışındaki demodelik sahiden çekilir gibi değil. Bu kalemlere bakınca Anadolu'nun Cumhuriyet tarihi boyunca cılız yanan ışıklarını görüyor insan. O ışıklar çoktan fer kazanmış, umurunda değil.
Zihniyet meselesi bu. Büyük bir gayretle kendini aşma ve dünya ile buluşma isteği duyan toplumun kodlarını belli ki bazıları hâlâ çözemiyor. Bulunduğu yerden bakıp hâlâ ezik, zavallı, Batı'dan getirilecek aydınlanmaya muhtaç bir Doğu ve taşra tarifi yapıyor.
Bir demokrasinin gelişmesinin en önemli parametresi toplumdaki köylülüğün azalması, kentleşme oranının artmasıdır. Yani bir orta sınıf oluşmasıdır. Türkiye'de bugün hızla büyüyen bir orta sınıf var. Gerek doğuda gerekse Anadolu taşrasında büyük bir eğitim ve üretim hamlesi yaşanıyor. Dershanelerin, okulların bu kadar önem kazanması, eğitimin bir ikbal kapısı olarak görülmesi, bu sınıfın gelişmesine paralel bir durum. Cumhuriyet tarihi boyunca olmadığı kadar bugün, köylü ve ezik diye tarif ettiğiniz o insanlar sisteme dâhil olmanın yollarını zorluyorlar. Evlatlarını okutmanın, sisteme dâhil olmanın kapısını aralayacağının ilk defa bu kadar farkındalar. Tanıdıkları geleneksel üretim biçimlerinin bir gelecek yaratmayacağını bildikleri için yeni üretim biçimlerine yöneliyorlar. Bütün varlığını çocuklarını okutmak üzere seferber eden Anadolu köylüsü, o değişimi de arkasına alarak yeni bir orta sınıf yaratıyor. Bu iştiyak ve açılma isteğiyle Anadolu'nun hemen her ilçesinde hatta köylerinde internetten iletişime şehirdeki dekordan farklı bir dekora rastlamıyorsunuz. Yani ülke ortalaması bir standart kazanıyor. AKP'nin temel başarısının, bu sınıfı yaratmak olduğu da sıklıkla vurgulanan bir gerçek. Kendi burjuvazisini yaratan bir iktidar yönetiyor Türkiye'yi şu an. Ayrıca Gülen hareketinin bundaki taşıyıcı rolü, katkısı inkâr edilemez.
Diğer yandan bu büyük yarışta hiç geri durmayan bir BDP var. İnsanının hayat kalitesini yükseltmek üzere canla başla çalışan bir BDP. Kürt seçmenine sadece kimlik değil bir refah da vaat eden. İddiasını belediyecilik anlayışında görüyorsunuz. Daha net bir fikir edinmek için Diyarbakır'ın Kayapınar ilçesine bakmanız yeterli.
Yani demem o ki, zihinlerdeki o ezik Doğu anlayışı artık yok. Doğuyu aydınlatmak üzere Cumhuriyet'in seferber ettiği fedakâr öğretmen tipi de nostaljik bir figür artık. Gazetelere yansıyan fotoğraflarda pırıl pırıl gözlerini gördüğümüz o güzel genç kızların ve delikanlıların ruh hali hiç de iddia edildiği gibi, Cumhuriyet'in bizde yarattığı vicdan azabından muzdarip değil. Görevlerini en iyi biçimde yapmaya çalışan fazlasıyla sahici bir kuşağın üyeleri onlar. Eğitmek üzere gönderildiği yerde insanlar üzerinde herhangi bir üstünlük ve kibir kurmayan güzel bir kuşak. İzmirlisi de, Aydınlısı da, Batmanlısı da aynı kaygı ve hedeflerle hayata tutunmaya çalışıyor.
Hâlbuki Çalıkuşu'nda fakirlik içindeki Anadolu'ya şehirdeki bir gönül kırıklığından kaçıp fedakârlık ederek hizmet eden bir Feride vardı. Bugün giden öğretmenlerin ne gönül kırıklığı var ne de gittikleri yerdeki dünyaya yukarıdan bakan boş kibri.
Zaten Anadolu'da 'fedakârca çalışan neferler' demekle eşitsizliği başlattığınızdan, fedakârlığın muhatabı olan birilerinin çıkıp bizim bu fedakârlığa ihtiyacımız yok demesini de çağırmış oluyorsunuz.
Çalıkuşu edebiyatında ısrar edenlere benim tavsiyem 'İki Dil Bir Bavul' filminin sahiciliğine kulak vermeleri. Çünkü o anlatımda oryantalizmin zerresi yok. Eşit yerlere yerleştirdiği öğrenci ve öğretmen arasındaki dilsizliği, anlaşamamayı bir trajik durum olarak anlatmayı seçiyor film. Zaten insan hikâyemiz dönüp dolaşıp trajik olanda düğümlenmez mi? İnsan olmakla sahip olduğumuz ortak acıda, yalnızlıkta. Doğu ya da batı olmuş ne fark eder.