Piyasa ekonomisi içinde debelenen modern insan ve toplum bir çıkmaz sokağın içinde. Ekonomik insan ‘homo economicus’ maksimum kâr ve şahsi çıkar üzerine programlanmıştır.  Her ne hikmetse, kozmografik insan ‘homo ecologicus’ gölgede kalmıştır. Bu sözleri, Nautilus Kitap Ödülü (Nautilus Book Award) alan ilk Hollandalı bilim adamı Patrick Huntjes dile getiriyor.  

Huntjes yeni yayınlanan ‘Towards a Natural Social Contract’ adlı kitabında, “adaletli ve sürdürülebilir bir toplum için yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç var” diyor. Geçmişte iki defa yanlış yola girildiğine dikkat çeken yazar, “doğanın ayrılmaz bir parçası olmamıza rağmen, aydınlanma çağından itibaren, kendimizi doğanın üstünde görmeye başladık” diyor.

Kitabının yayınlanmasıyla farklı gazetelerin kendisiyle yaptıkları söyleşilerde şu cümleler dikkat çekiyor: “iklim değişikliğinden artan işsizliğe, vatandaş ile siyasetçi arasındaki güvensizliğe uzanan günümüz krizlerini çözmek istiyorsak, bunun altında yatan sistematik krize odaklanmalıyız”.  Maastricht Üniversitesi öğretim görevlisi olan Huntjes, acilen radikal bir değişime ihtiyaç olduğunun altını çiziyor.

“Piyasa ekonomisinin herkese ümit ve refah getirdiği tezine körü körüne inanmak, artık son yıllarda bir balon gibi patlayıp soluyor” diyen Huntjes, sadece dar gelirlilerin değil aynı zamanda orta sınıfın da Pazar sisteminin durma noktasına geldiğini düşündüğünü söylüyor. Sonuç ise korku, belirsizlik ve kutuplaşma. İşte bunun için Huntjes’e göre yeni bir “toplumsal anlaşmaya” ve “değişime” ihtiyaç duyuluyor. 

Huntjes’e göre söz konusu değişim tek taraflı olamaz. Bunun için tüm aktörler sorumluluk almalı. Alışılageldiği üzere, sorumluluk piyasaya bırakılmamalı, sorumluluk hem karar vericilerde hem de vatandaşta ve tüketicide olmalı. Devlet, elinde kullanmadığı vergi ve değişimi ödüllendirici, etkili enstrümanlara sahip. Ancak, toplumda da, özellikle Covid-19 sürecinde geliştirilen agro-ekoloji gibi harika buluşlar var.

Değişim uzun soluklu bir süreç. Roma Kulübü elli yıl önce yapmış olduğu bir planda, sınırsız bir büyümenin mümkün olmadığına dikkat çekmişti. Bu tespit hala geçerli. 2009 krizi aslında bir ikaz olarak algılandı ve yeni ekonomiler için yeni fikirler ortaya çıktı. 2015 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve 2018 Paris İklim Anlaşması bir rota değişikliğinin kilometre taşlarını oluşturuyor. Bazen de, Putin’in Rus gazını kesmesi gibi, dış etkenler, yeni arayışlara sebep olabiliyor.

İnsanlara, hakim olan yaşam biçiminin gelecek nesiller için zararlı ve tehlikeli olduğu anlatılmalı. Bu noktada, vatandaş, devletten daha fazlasını bekleme hakkına sahip olmalı.

Vatandaş olarak da sorumluluğun şuurunda olunmalı. Öncelikle, nemelazımcılık, vurdumduymazlık terk edilmeli. Güçler birleştirilmeli. Dernekler, kooperatifler, sosyal kuruluşlar, sivil toplum işbirliği yapmalı, gerekli görüldüğü takdirde Shell veya başka bir şirket mahkemeye verilebilmeli. Sağlıklı, sürdürülebilir ve adaletli bir toplum modeli, sadece devletten beklenmemeli.


Bir bilim insanı Patrick Huntjes’in bu görüşleri ya da temennileri, dünyaya yön veren hakimiyetini hissettiren modern Batı ontolojisinin bir yanılgı içinde olduğunu gösteriyor. Aydınlanma çağından itibaren başlayan bir üstünlük taslama ve her şeye hakim olma ukalalığı artık sürdürülebilir bir yol değil diyor Huntjes. Yeni bir yaşam biçimi ve hayat felsefesine  geçilmesini teklif ediyor. Sürdürülebilir ve adil bir paylaşımın tesis edileceği bu yaşam biçiminde insani ve kozmagrafik bir düzen dengesine vurgu yapıyor. Yani insanın fıtratında var olan ‘homo ecologicus’un tekrar hatırlanmasını istiyor. Oysa bu denge, bu düzen Türk Töresi’nde temel ilke olan ‘adalet’ olarak karşımıza çıkar. Değerli düşünürümüz Sait Başer’in Allah-insan-dünya ilişkilerinin anlatıldığı Kutadgu Bilig’den aktardığı üzere, “Gökyüzü yerinde adalet ile durur” ve “Adalet bozulursa gökyüzü başınıza çöker”.

Veyis Güngör
20 Haziran 2022