Ülkü Ocakları’nın revize edilmesi gerektiğini yazıyorum. Mektuplar akıyor. Şikâyetler yanında  “Haksızlık ediyorsunuz!”  diyen mektuplar da geliyor. Ülkü Ocakları bu milletin ocağıdır. Onun için meseleyi derinliğine ele alıyorum. Ocakların tarihî misyonu henüz ayrıntılı yazılmamıştır. (Ocaklar meselesi halkın meselesidir. Şu zamanda en ihtiyaç duyulan Ülkü Ocakları’dır. Onun için konuyu uzatmamı hoş göreceğinizi umuyorum.)
Tenkit edenleri vermiştim. Bugün haksızlık edildiğini söyleyenleri vereceğim:
“Özellikle son iki gündür Ülkü Ocakları hakkında yazdığınız yazıları daha bir dikkat ve merakla okumaktayım. Bugün, Ö.B ve K.İ. isimli arkadaşların yazdıkları üzerine bu e-postayı size atma ihtiyacı hissettim.
Ben de Gazi İİBF mezunuyum, öğrenim hayatım boyunca “teşkilat”ta da aktif görev yaptım. Aynı zaman diliminde de Ankara Ülkü Ocaklarında Eğitim Masasında çalıştım; arkadaşlarla birlikte Ocaklardaki gençlerin eğitilmesi hususunda naçizane gayret gösterdik.
Yazdıklarınızda haklılık payı mutlaka var; lâkin bugün [dün] köşenizde mektuplarını yayınladığınız Ö.B. ve K.İ. eleştiride kantarın topuzunu kaçırmışlar.
Diğer illeri bilemeyeceğim, fakat kendi fakültem ve kendi il ocağım için arkadaşların samimiyetlerine kefilim. ‘Fakat maalesef görüyorum ki artık ülkücüler, ... ‘arkam var’ demek için toplanmış insanlar. Ülkü Ocakları da gençlerin ... öğrendiği yerler olarak görülüyor.’ ifadeleri, ülkücüye ait değildir, olamaz. Ülkücülerin hepsini bir kefeye koyup onları topyekûn yargılamak yakışır bir tutum değildir. “Ülkücülüğün şuurundan tamamen uzak sadece şekil itibarıyla ülkücülük var Gazi’de. Yani siyah takım elbise, tespih, beyaz atkı... Ben yine şanslıyım Türk Ocaklarını keşfettim... Ankara şubesinde çok şey öğrendim. Hâlâ da öğrenmeye devam ediyorum. Ülkü ocakları ıslah edilmezse bize karşı önyargılar asla kırılamayacaktır” diyen arkadaşa da sesleniyorum, kendisini Ankara Ocak’ta ve fakülte teşkilâtımızda ağırlamak isterim; ağırlamak isterim ki su-i misali emsal yaptığının farkına varsın. Ve işe de bence kendi önyargılarını kırarak başlasın...
Daha söylenebilecek çok söz var Arslan Abi, fakat ‘hele dursun’ şimdilik. ‘İnsaf dinin yarısıdır’, arkadaşların bizi tanıdıkça eleştirilerinde ileriye gittiklerini anlayacaklarına inanıyorum.”  (Murat Yılmazer)

 
***
 
Murat’ın samimiyetinden şüphe etmiyorum. Meselenin öbür cephesinden bakmış. Ben de zaten  “çürük elmalar”ın bütünü bozacağı üzerinde titizleniyorum.
Muğla Ülkü Ocakları’ndan da mektup geldi... Başka mektuplar da var. Tek tek veremeyeceğim için beni hoş görsünler. Murat’ın mektubu onların söylemek istediklerini de ortaya koyuyor.
Ülkü Ocakları  “iç politika”nın kısır döngüsünün dışına çıkarılmalıdır. Bir gece düzenleseler, türkü söyleyenleri bile muhalif mi değil mi diye ayırmak ihtiyacı hissediyorlar. Zaten sanatçının  “iç meseleler”e girmesini doğru bulmuyorum; sanatını icra etmelidir. Velev ki, bir yerde  “farklı”  söz söylemiş; hemen yok mu sayılmalı?! Bunlar üzerinde de düşünmeliyiz.



(Yeni Çağ gazetesinden alınmıştır)