12 Eylül Darbesi yargılanmaya başladı. 2 generalin sanık olduğu davaya, \"hepimiz\" müdahiliz.
Hatta öyle ki, Başbakan Erdoğan 12 Eylül referandumunda darbecilerin yargılanmasının önünü de açan anayasa değişikliklerini millete anlatırken, \"hayır, 12 Eylül yargılanamaz\" diyen CHP, MHP, BDP de davanın müdahili.

Peki, \"hepimiz\" neye müdahiliz?

Manzara

Memleketin 12 Eylül 1980 öncesi halinden manzaralar:

-Yavuzköy, bağlı olduğu il ve ilçeyle hiçbir irtibatı kalmamış. \"Ülkücü\" Yavuzköylüler\'in solcuların hakim olduğu ilçeleri Şavşat\'a ve illeri Artvin\'e gitmelerine müsaade edilmiyor.

-Kars plakalı otobüslerin Erzurum\'dan ve özellikle Hasankale\'den geçmesi imkânsız gibi.

Hasankaleliler, Kars otobüsüne binen herkesin solcu olduğunu düşünür ve onların otobüsle dahi ilçelerinden geçmesine tahammül edemez.

-Tunceli\'ye bırakın sağcı, solun belirli bir fraksiyonundan olmayanların bile girişi \"örgütçe\" yasaklı.

-Erzurum\'daki her dereceden okulu, idarecileri, ülkücülerin müsaade ettiği kadar ve müsaade ettiği gibi yönetiyor.

-Fatsa... Devrimciler tarafından sonraki şahitliklere göre demokratik bir tarzda ancak devlet otoritesini katiyen tanımadan idare ediliyor. (Devlet, bilerek mi çekilmişti pusuya mı yatmıştı, çok tartışıldı.)

Millet bahsi

Millet bahsine gelince, orada görüleni söylemeye kimsenin dili varmıyor: Derin ve koyu bir husumet.

11 Eylül\'ün bütün referansları husumetle akraba.

Komşu, komşusuna düşman. İller komşu illere, ilçeler komşu ilçelere, sokaklar komşu sokaklara ve evler komşu evlere düşman.

Hepimizin ufkuna asılı soru işte orada duruyor: 1915\'te Ermeni komşusunu devletten saklayanlar kapı komşusu öldürülecekken ihbarda bile bulunmamış, neden?

Sünni ve Alevi, mesela 1978\'de solcu veya Alevi, sağcı veya ülkücü komşusunu kendi fikrindekilerden niçin saklamadı?

Memlekette ülkücü ve devrimci ölümlerin şahitleri hiç mi yoktu? \"Ajan provokatörler kardeşi kardeşe düşman ettiler, tahrik ettiler\" eyvallah ama bu cevabın kadı kızındaki kadar bir kusuru var!

Ajan provokatörler bu ülkenin sadece o dönemine mi mahsustular? Nasıl bir \"ajan provokatörlük\" ki kutsal kitabı, komşuluk hukukunu bir kenara koydurtuyor.

Dönüp Türkiye kendisini de yargılamalı

Dönüp Türkiye tam da bu davayla eş zamanlı kendine bakmalı. Kenan Evren\'den, Tahsin Şahinkaya\'dan yahut topyekûn 12 Eylül yönetiminden bir \"ortak düşman\" çıkmaz.

Onlar komşularına düşmanlık besleyen bir ülke ahalisinin darbe imkânı mevcut mensuplarıydı. Hepsi kadar mücrim hepsi kadar masum...

Türkiye, kendini yargılamaktan korktuğu için darbecilerini yargılayan bir ülke konumuna düşmemeli. Davanın cevabına vesile olması gereken muhtelif sorulardan sadece birkaçını ifade edelim.

-Uzlaşmaz Demirel\'den ve uzlaşmaz Ecevit\'ten müşteki seçmenler mi 2 partinin toplam oyunu yüzde 80\'nin üzerinde tutuyordu?

-\"Biz solcuların da insan olduğunu cezaevlerinde öğrendik\" diyen eski hükümlülerin gözlerine ajan provokatörler mi perde indirmişti?

-İnancı, rengi, görüşü belirtilmeden insanı, yalnızca insanın \"Ahsen-i takvîm\" üzere halk edildiğini yazan kitap çoğunluğun kitabı değil miydi?

-\"Bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşamak\" ancak aynı görüşü paylaşmakla mı mümkündü?

Kendi toprakları onları saklamadı

12 Eylül öncesinin husumet iklimi vatan coğrafyasına da nüfuz etmişti. Düşmanlık dilini en çok kullananlar, yani \"aşırı\" denilen fikirlerin azılı militanları bunu acı tecrübelerle öğrendi.

Kendi toprakları düşmandı artık ve onları saklamıyordu.
Bir kısmı soluğu Bekaa\'da, Şam\'da, Halep\'te, Tahran\'da, Kum\'da aldı ve büyük kısmı da Avrupa\'ya kaçtı.

Sağcılar, solcular, Türkçüler, Kürtçüler! Emperyalist, gavur, hatta komünist diye tarif ettikleri insanların toprakları sakladı onları...

Ya husumet, o bitti mi? Husumet, 2 darbeci generale kaldıysa hiç itirazım yok, bundan daha iyi bir hâl olamaz.

İşkencelerin, zulümlerin, haksızlıkların, çatışmaların, ölümlerin, idamların, faili meçhullerin faturasını ağırlaştırılmış müebbetle yaşı 90\'ı aşkın 2 darbeciye keselim ve hesap kapansın.

İbret olsun, bu ülkede bir daha kimse süngüyle milletin iktidarını alaşağı etmesin. Elbette demokrasi kazansın. Endişem şudur: Ya husumet dipdiri de, ortak bir riyakârlık hüküm sürüyorsa!

(BUGÜN)