CHP, kurultaylar halkasına bir yenisini ekleyecek.

Siyasi partiler kurultaylarında, kongrelerinde topluma bir mesaj verirler. CHP, bu kurultayı ile topluma hangi mesajı verecek? Kurultaydan sonra söyleneceği kurultaydan önce ifade etmekte fayda var. Bu kongrenin deklare edilmeyen asıl maksadı 2011 Haziran ayında alınan yüzde 26’nın muhafazası..

Endişeli modernler CHP çatısı ve cumhuriyet değerlerine bağlılık başlığı altında toplanan seçmen kitlesi, CHP’nin kazanamadığı her seçimi karşı devrim olarak görenlerle endişeli modernlerin bir koalisyonu aslında. Bu  koalisyonun ana damarı ise konservatizm. Yani koalisyonun bir tarafı sandıktan çıkmasa da devrimin, diğer tarafı da cumhuriyet değerlerleri arasında saydıkları hayat tarzının muhafazasını ana eksene koyuyor. Sencer Ayata, işte bu cumhuriyet değerlerine bağlı olan koalisyonla solu, sosyal demokratları bir araya getirecek bir program hazırlayacaklarını söylüyor.

CHP’nin handikabı da zaten burada. “Sandıktan çıkmasa da devrimin muhafazası” imtiyazını isteyenlerle “adalet” ve “hürriyet” arayanların aynı programda buluşması sadece bir illüzyon olabilir.

Kemal Kılıçdaroğlu bir illüzyonist midir değil midir bilemiyorum, ama bugün için maharetini artık yüzde 26’yı
bir arada tutmakta göstermek zorunda. “Önyargılı” olduğumu söyleyecek olanlar için cevabım hazır, evet
hangi programla, hangi liderle, hangi illüzyonla çıkılırsa çıkılsın CHP’nin adı CHP.

BDP'nin tahkimat mitingi

Kürt meselesinin bugünkü gerilim alanı, BDP’nin Diyarbakır’da 14 Temmuz’da yapmak istediği miting. BDP’ye geçişi PKK’dan yapmak lazım. PKK, Kürtçe konuşma yasağının dahi mevcut olduğu bir dönemin kendi tabirleriyle silahlı mücadele örgütü.

Bu örgüt, mantığıyla da tarifleriyle de takvimleriyle de eyledikleriyle de stratejileriyle de Kürtçe konuşmanın yasak olduğu bir Türkiye’de kalmıştır.

Kemal Burkay’dan Leyla Zana’ya, Orhan Miroğlu’ndan Mehmet Öcalan’a o çizgiden birçok insan, takdimlerin ve tariflerin değişmesine ihtiyaç olduğunu hissedip başka bir dille konuşuyor.

BDP, onlara hak veremiyor, ama onların temsil ettiği tabanın kendi altından kayacağını görüyor. İşte, 14 Temmuz Diyarbakır mitingi ile sapma saydığı ve Leyla Zana’nın şahsında sembolleşen çizgiyi mahkûm etmek istemekte. Bu mitingi BDP için kıymetli kılan bunun bir tahkimat mitingi olması.

Devlet, biber gazıyla alana gelenlerin üzerine gittiğinde Zana ve diğerleri bittabi biber gazı yiyenlerle saf tutmak zorunda kalacak. Silvan saldırısının veya demokratik özerklik ilanının yıl dönümü gibi elinde mitinge izin vermemekte haklı gerekçeleri olanlar,mitinge değil, BDP’nin bu tahkimatına karşı koymalı.

Azmi Karamahmutoğlu

Ülkü Ocakları Genel Başkanı’ydı onu tanıdığımda, ben de o vakit çalıştığım gazetenin MHP muhabiriydim. MHP İstanbul İl Başkanı adayı olunca kendi arkadaşlarının internet sitelerinde hakkında yazıp çizdiklerine bakmayın. O dönemlerde, hareket içinde ittifakla umut bağlanan bir isimdi.

Türkeş’in vefatının ardından yapılan 18 Mayıs 1997’deki olaylı kongreye kadar! Bahçeli’nin genel başkanlığı döneminde bir vebalı muamelesi ile yıllarca uzak tutuldu partiden. Ne tahsilâtçılığı kaldı ne kifayetsizliği... O ise ülkücülükten ve “kendisine göre Türkeşçilik’ten” hiç vazgeçmedi ama Türkeş’in bozkurtlarınca adeta recmedildi.

Adaylık başvurusunun vetosu bir iftihar vesilesi sayıldı, sonra 16. sıraya konularak kaçması beklendi. Şimdi İstanbul İl Başkanlığı’na aday. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den ise adaylığına bu defa hiç itiraz gelmedi. Neden mi? Kongre fatihi Bahçeli, belli ki iki sevmediği, Azmi Karamahmutoğlu ile Erdem Karakoç rekabetinden İstanbul’da sevdiği bir “Başkan” çıkaracak. Ama ya Azmi Karamahmutoğlu bu kongrede kaybederken bile kazanırsa!

Numan Kurtulmuş "Karun" mu olacak?

HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Saadet Partisi Genel Başkanı olduğunda “Harun gibi gelip Karun gibi gitmeyeceğim” sözüyle çıkmıştı siyaset sahnesine. Şimdi, AK Parti’ye geçip geçmeyeceği tartışılıyor. Kendisinin söylediklerinden anladığımız, AK Parti’ye “itibarlı” bir geçişe niyetli olduğu. Numan Kurtulmuş, AK Parti’ye geçtiğinde kuşkusuz “Karun” olmayacak ama “AK Parti’dekiler Karun değil” demiş olacak.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan açısından Kurtulmuş’un bu tekzibi tartışmasız bir siyasi başarıdır. Kurtulmuş, iki genel başkanlıktan çıkardığı bir başarı hikâyesiyle değil, iki başarısızlık hikâyesi ile AK Parti’ye katılsa ne olur katılmasa ne olur! Evet, belki Numan Kurtulmuş AK Parti’ye geçerek kurtulabilir.

(Bugün gazetesinden alınmıştır)