Memleketin kadrolu yılmaz halk düşmanı, Leyla Zana ile başbakanın “barış” namına görüşmesi için aman da aman pek espirik, pek zeki olduğunu sandığı- bir yazı yazmış.

“Başbakan! Bu Zana’kslar Leyla’k rengindedir, kafa yapar, sahte cennet yaratır, hafıza kaybına neden olur, hem cinsel gücü azaltır, üç kere bile yapamazsın, bünyeye almamakta fayda vardır” diye...

Hayır kimsenin iplediği yok çok şükür fakat benim aklım şunu almıyor: bir insan, nasıl olur da savaş sürsün, insanların evlatları sağlı sollu ölmeye devam etsin, memleketin paraları silaha bombaya stingere gitsin, bu arada silah ve uyuşturucu trafiği alttan alttan güzel güzel yürüsün...

Evet bir insan bunu neden ve nasıl ister?

Nasıl bir bünyedir bu?

Neyin kafasıdır?

Hadi kendi tekrar askerlik yapamayacak; dağ başında unutulmuş, yalnız ve zavallı bir karakolda taşın rüzgârın nöbetini tutmayacak bir daha.

Karanlıktan gelen bir kurşunun hedefi olmayacak.

Bir gün askere yollamak zorunda kalacağı bir oğlu da yok.

Yani can pazarında değil.

Anladım ama insan bu kadar mı sevmez halkını?

Bu kadar mı düşmandır milletine?

Hani sırça köşkünde yaşıyor desem değil. Durmadan imza günü yapıyor. O nefret ettiği “halk” karşısında, kuyrukta!

O zırva sapan kitaplarını “senin de oğlun inşallah askere ölür, hah senin de kızın inşallah karnında bebesiyle dul kalır, sen de ağabeyini kaybet” hissiyle mi imzalıyor acaba memleketin her tür AVM’sinde, fuarında, kitapçısında?

***

Kan, neden istenir ey okur, biri bana bunu açıklayabilir mi?

Gazeteci yazar Avni Özgürel, Neşe Düzel’e verdiği röportajda bu ülkeye barışın bir türlü gelememesinin nedenlerinden biri olarak medyayı göstermişti.

Basını suçlamıştı.

Bazı yazarlar “aman efendim olur mu öyle şey! Abartılı yorum” diye mırın kırın etmişlerdi...

Mırın kırın edecek bir şey yok. Leyla Zana ve Başbakan’ın görüşmesinden bir şey çıkar mı bilmiyorum ama barış niyetiyle yapılmıştır.

Her ikisi de ama bilhassa Leyla Zana, kendi cephelerinin kaz kafalı şahinlerinin şimşeklerini çekmiştir.

O Leyla Zana ki hayatını daha geçen haftalarda okudum (“Yemin Gecesi”, Faruk Bildirici, Doğan Kitap) Kürt olmanın bütün çilesini, ezasını ve cezasını çekmiş bir kadın...

O gitmişse Başbakan’a, o inanmışsa bir şeylerin düzelebileceğine...

Hiç olmazsa burada bir dur.

Ama yooook..

Ufacık bir ihtimal bile olsa, Neo Enver’ler, neo Talat’lar rahatsız!

Vampirler kan istiyor küçük hanım sen burada barış şiirleri yazarken...

Ama gün barışın günüdür...

Kan sevicilerin de sonu gelecektir...

(Vatan gazetesinden alınmıştır)