Bir gün birisi çıkar karşınıza. Önce arkadaşça yaklaşır tabii, sonra daha da yakınlaşmaya çalışır size ve arkadaş olursunuz sonunda. Sanırsınız ki, o da sizin gibi samimiyet ile yaklaşır. Böyle insanları ilk başta tanımak çok zordur, çünkü hep bir maske vardır yüzlerinde, gerçek kimliğini gizleyen. İstediklerini elde ettiklerinde ya da ettiklerini zannettiklerinde gerçek yüzleri tamamen ortaya çıkar. Maske düştüğünde de karşınıza çıkan sadece yüzsüzlüktür.

Tek amaçları vardır bu tiplerin. Onlara da kalmayacak olan şu dünya malını ve şanı, şöhreti kazanmak. Bu amaçlarına ulaşmaya çalışırken de, insanların iyi niyetini istismar eder ve onları birer basamak olarak kullanmaktan hiç çekinmezler.

Bunu dile bile getirirler zaman zaman: “Ben insanları basamak olarak görürüm” cümlesini çok duymuşumdur kendi adıma. Bir diğeri de şudur: “İşime daha iyi yarayacak birisini bulduğum zaman, ilk yola çıktığımı satarım.” Bunları tabii itiraf edecek “dürüstlükleri” elbette yoktur. Ama tüm tavırları bu cümleleri söyler aslında.

Sizinle olan ilişkilerinde, aslında onlara göre siz piyonsunuzdur, hırslarına ulaşmak için kullanmaktan çekinmeyecekleri. Fakat ne onlar sandıkları kadar kurnazdırlar, ne de siz onların gördüğü gibi piyonsunuzdur. Sizsiz hiç bir girişime girişemeyecek kadar acizdirler oysa. Yoksa niye basamak olarak görsünler ki sizi.

Böyle insanların kendi fikirleri de olmaz. Başkalarından aşırdıkları fikirlere muhtaçtırlar çoğu zaman. Hatta almak istediklerini aldıktan sonra, tüm ilişkilerini de keserler sizinle. Kendilerinin ifade ettikleri gibi, sizden daha fazla işlerine gelecek birisini bulmuşlardır belki de. Bu durumda sizi satmamaları için hiçbir neden de kalmamış olur onlara göre.

Belki hem maddi, hem de manevi zararınız olur bu işten ama yine de “yolu açık olsun” diyebilme yürekliliğini gösterirsiniz. Fakat merak da edersiniz. Bu insanlar hiç düşünmezler mi ilerisini? Hiç korkmazlar mı mazlumun ahını almaktan ve kul hakkı yemekten? Demek ki, ne düşünebilecek kadar akılları, ne de korkabilecekleri yürekleri vardır.

Hem insan sahip olmadığı şeylerin kıymetini nasıl bilebilsin ki?

Aslında, Türkiye’de ilk yüz naklini gerçekleştiren doktorlara seslenmek istiyorum;


\"Şeref\" nakli ne zaman yapılabilecek?


İhtiyacı olan birileri, mutlaka vardır etrafımızda…