Okurlarım eminim  hatırlayacaktır…

Bundan önceki “Ruh ikizi mi, ruh öküzü mü” başlıklı yazımda,  bireyin ruhsal tanımlama açısından hayatı deneyimlemesi gerektiğine değinip,  meditasyon konusuna giriş yapmış ve  orada bırakmıştım kalemi… Çünkü  uçsuz bucaksız bir konu olduğu için derinlemesine gidilecek soluksuz bir yolculuk var önümüzde …

Bu yüzden bugün bahsetmek istediğim sadece meditasyon ve  daha sonra  ise çakralar konusu olacak…

Açıkçası, önce konuyu içselleştirmek  ve sindirmek   gerektiğini  düşünmekteyim…

Dolayısıyla şimdi yazacaklarım ne bir günde araştırılanların bir bütünü, ne de bir kitabın temsili değildir. Hem deneyimlerim hem de arka arkaya yaptığım röportajlar ve  okuduğum kitapların bütünü olacak… Çiçekten böceğe, siyasetten, mafyaya, kuantumdan yaşama, bana göre;  her konu iletişimde bir bütünü anlamanın yoludur…  Ve karşısındakinin farklı görüşlerinin nereden kaynaklandığını da.. Katılıp katılmamak bireyin kendisini alakadar eden bir durumdur… Ancak ben okumak, araştırmak, üzerine düşünmek  ve yazmak için kendime asla sınır koymam… Çünkü hayal gücü veya düş gücü kadar sonsuzdur…Bir gün Avrupalı’yı diğer gün Asyalı’yı, doğuluyu ve batılıyı anlamlaya çalışıp zamansal ve uzamsal bağlarımızı çözmek isterim hep…

Sonuçta hepimiz insanızdır…Yalnız, son 10 yıl içerisinde dünya gittikçe büyüyen ve artan bir enerji çalışmasıyla küreselleşmenin, kalabalıklaşmanın yollarından sıyrılmaya çalışmaktadır. Bazıları ise, kozmik olanı  anlamlandırmaya  doğru gitmektedir…

Bu bir çoğuna uçukluk, kaçıklık , entellektüellik gibi gelebilir. Spiritüelizm oldukça geniş bir alan ve bu konularda farkındalığın artmasını çok önemsiyorum. Ve inanıyorum ki, meditasyonu  insanlar  yaşam şekline  dönüştürürse, olumsuzluklarla başa çıkabilmeleri kolaylaşacaktır.

Neden meditasyon?

Meditasyonu insanlar yeni bir teknik olarak algılıyor. Oysa ki bu bizim özümüzde var olan bir içsel yolculuktur. Örneğin semahta dönme hali,  dans edip kendinden geçme yada müziğe kendini kaptırma da  meditasyonun bir   karşılığıdır aslında... Eminim bu hepimizde zaman zaman olur… Mesela, deli gibi dans etme,   ya da resim yapma arzusu da böyledir… Ama bazı insanlar bunu,  farkında olmadan yapıyor... Ve en kötüsü de  yeni bir sunum şekli olarak algılayıp meditasyona yabancı olduğunu zannediyor… Örneğin uzun uzun bir yere bakıp dalan kişiye sorarız;  neyin var, ne düşünüyorsun diye… Oysa o  insanın, en çok ihtiyacı olan şey sadece  zihnini boşaltmaktır… Bunu hepimiz mutlaka yaparız değil mi? Bana en çok müzik dinlerken ya da yazı yazarken sorulur bu soru; “Emel hayatta mısın”… Cevap yok; çünkü hiçbir şeyi duymam asla…Oysa çok mutluyumdur.

Siyasetti, parasızlıktı, işsizlikti, geçim derdiydi derken uzar uzar  gider… Peki ya biz? Hiç kendimizi dinliyor muyuz?  Aslında kabul etmek gerekiyor ki gün geçtikçe artan  gürültü kirliği var… İnsanlar bedenini ve ruhunu dinlemediği için başkalarıyla da  çatışma yaşıyorlar. Böylece doğada kirlenmiş oluyor… Her gün  olumsuz enerjinin bir yenisini doğaya bırakıyoruz… Oysa insan vücudundaki enerjinin başka bir insanı bile pişirebilecek güçte olduğunu biliyor musunuz? Biliyorsanız neden karşınızdakine sürekli o olumsuz mesajları yayıyorsunuz ki?. 

Bizler doğaya hakim olduğumuzu ve olumlu anlamda da sahip çıktığımızı sanıyoruz. Fakat doğal bir sahiplenme söz konusu değildir. İmgeleme gücümüzü bile artık yok sayıyoruz… Üstelik, insanın beyin ve hayal gücü o kadar yaratıcıyken… Örneğin; 10 katlı bir binada etrafınızda hiç ağaç olmadığını düşünün… Gözünüzü kapatıp doğayı imgeleyin  ve gün içerisinde yaşadığınız olumsuzlukları  oraya atın desem çok mu zor?  Mideniz tıka basa doluyken yapın demiyorum, rahat ve hazır olduğunuzda diyorum… Zira birey   kendisini çok rahat hissetmelidir…

Evet  zor diyenler; Denediniz mi hiç?... Kestirip atıyorsunuz değil mi?... Negatife o kadar odaklanmışız ki… Doğayla baş başa kalabilmenin en güzel yolu, eğer ona ulaşamıyorsanız;  meditasyondur... Hele de o sesleri içinde bulunduran bir müzik dinliyorsak; sonuç genellikle mükemmeldir…

Peki ama meditasyon nedir?

Aslında düşüncesiz farkındalık konumudur. Yani anı deneyimleme durumudur. Ya da kendini ve ruhunu akışına bırakma durumu… Gün içerisinde o kadar çok şey düşünüp biriktiririz ki, sonuçta bize ağırlık verir. Hele hele de affedemiyorsak. Affetmeyle ilgili de meditasyon da yapılabilir ayrıca… Uyandığımızda ilk olarak  aynanın karşısında kendisini selamlamak da bir meditasyondur… Bu yüksek sesle; “merhaba Emel” demek değildir elbette... Ama ellerimi ve yüzümü yıkarken onların hala çalıştığını ve sakat olmadığımı hatırlayıp şükretmek ve teşekkür etmeyi kastediyorum… Yürürken ayaklarımla kurduğum iletişimim çok güçlüdür mesela; beni taşıdıkları için onlara minnettarım… Düşünsenize kim sizi yıllarca omzunda taşıyabilir… Sevgiliniz mi? hadi canım oradan!…

Gürültü ve çevre kirliliği yetmezmiş gibi bir de düşünce kirliliği yaşıyoruz... Sonuç; kendi bedenine ve duygularına yabancılaşmış bireyler. Ama  bedenimizle ve ruhumuzla baş başa kalmayı ve ona sahip çıkmayı  çoktan unuttuk değil mi? Fakat bu içsel yalnızlıktan kastım toplum içindeyken de olabilir. İlle de yalnız kalmak gerekmiyor. İşte bu noktada ve olumsuzluk anında yapılacak en güzel şey bana kalırsa meditasyondur.

Fakat zamanla sizin özünüzü anlayan  insanları ve gerçekten  sizi yürekten seveni yaşamanıza çekmişseniz bu soruların şiddeti ayni oranda azalmaya başlar… Hatta “sen ne kadar pozitif bir insansın, hiç mi sıkıntın yok anlamadık gitti” diyen bireyler aslında sizin enerjinizi keşfetmeye başlar… Sorunsuz insan olur mu hiç?… Var elbette… Ama onlarla nasıl başa çıkabileceğimi çözdükten sonra benim açımdan negatiflik diye bir şey kalmadığını fark ettim…Yıllar önce tanıştığım bir grup reiki koçlarının seminerlerine katıldığımda gözlemlediğim gerçek aslında şuydu; “kişiye şifa veren aslında kendi içsel sesinden başkası olamaz”….

Bu durumu idrak etmek için de doğru zaman gereklidir. İlk başta ret ettiğinizi ve size anlamsız geleni zaman içinde kavramaya ve uygulamaya başlarsınız. Belkide şu an yazdıklarımı okuduktan hemen sonra, meditasyon ve olumlu düş gücünü harekete geçirmeyebilirsiniz. Tıpkı benim enerji çalışmaları ve farkındalık konularına yıllar önce tanışıp bugün yazmaya hazır olduğum gibi.
(Devam edecek)