19. asırda yaşamış, Mark Twain adıyla tanınan  ABD’li yazarın dikkatimi çeken bir sözü var:

- “Ben zeki doğmuştum; ama eğitim sistemi beni mahvetti!...”

Yazarın yaşadığı yıllarda ABD iç savaşla boğuşuyordu… Kilise baskısından, mezhep taassuplarından henüz kurtulamamıştı…

Devletin uygulamaya koymak istediği bilimsel kurallara,  bu çevreler çoğunlukla direnç gösteriyordu…

Bugün dünyanın en iyi okulları olan Harvard, Stanford ve Yale gibi üniversitelerin o dönemdeki baskılara karşı verdikleri mücadeleleri öğrenmekte fayda var…

ABD 1960’lara kadar eğitim sistemi üzerindeki dini ve etnik baskıyı yok edemedi… 1969 yılında yaşanan, küresel çaplı ekonomik krizin faturasını üstlenmek istemeyen baskıcı çevreler, hükumetlerini o tarihten sonra biraz daha özgür bırakmak zorunda kaldılar…

Şimdi ABD’yi bir tarafa bırakalım ve kendimize bakalım…

Şu anda Türkiye’de anket yapmaya kalksak ve Mark Twain’in bu sözünü insanlara sorsak, “söz sanki benim için söylenmiş” diyecek kaç kişi çıkar dersiniz?...

Mesela ben… Matematik zekamın yüksek olduğunu fark ettiğim lise dönemlerinde, yapabileceğim en güzel işin mühendislik olacağını gördüm…

Fakat ne çare İmam Hatip Lisesi’nde okuyordum… Hedefime buradan yürümek zorundaydım…

Maddi imkansızlıklar sebebiyle sadece iki ay dershaneye gidebildim… Harçlığım ona yetti…

Okulda verilen derslerle yetinmek durumunda kaldım. Bu bilinçle hocalarımızın anlattığı tüm derslere iyi asıldım… Özellikle matematiğe…

Genel yetenek sorularından oluşan üniversite birinci basamak sınavında iyi bir puan aldım. Binde birlik dilimin içine girdim…

Bilginin ölçüldüğü ikinci basamak sınavı bölgemizde sadece Trabzon’da yapılıyordu… Bir gün öncesinden oraya gittim…

Nasıl bir sistemse, daha sınava girmeden bize tercih formu doldurttular!... Gitmek istediğim mühendislik bölümleri sekiz yerde vardı… Hepsini tercih ettim… Başka da tercih yapmadım…

Sınav öncesinde, kaldığı öğrenci yurdunda beni misafir eden Kimya bölümü öğrencisi bir abimiz, tercih formumun yarıdan fazlasının boş olduğunu görünce, “niye sadece sekiz tercih yaptın?” diye sordu:

Mühendis olmak istediğimi, kendimi bu işe daha uygun bulduğumu” söyledim…

  • Tercihlerine yerleşemezsen, dokuzuncu sıraya sözel alanında, yüksek puanlı, popüler bir okul yazalım; bir yılın ziyan olmasın” dedi…

Uyku semesine, “fark etmez” demişim kendisine…

Ertesi gün, tercih formunu önden teslim ederek girdiğim sınavda, “türev, integral, logaritma” gibi okulda ve iki aylık dershanede hiç karşılaşmadığım konulardan çok sayıda soruyla muhatap oldum…

Neye uğradığımı şaşırdım… Klasik matematik sorularını kaçırmadım ama, hiç görmediğim bu modern matematik sorularını yapamadım…

Normal liselerde matematik dersi 6 saat iken, meslek dersleri sebebiyle bizde 2 saatti… O konulara zaman kalmıyordu…

Ama sistem bizi aynı sınava sokmakta bir haksızlık görmüyordu!...

Neticede kendim tercih etmediğim, odasında misafir kaldığım bir abimin boş kalmasın diye işaretlediği bir okulu kazanmış oldum!...

  • Gazetecilik ve Halkla İlişkiler…”

Yeniden hazırlanmama, maddi imkansızlık sebebiyle ailem izin vermedi… Yerleştiğim okula kayıt yaptırmak istemediğim halde, benden habersiz kaydımı yaptırdılar!...

Onlara kızamadım, başka çareleri yoktu…

Tercih etmediğim, kaydına bile gitmediğim o okulu birincilikle bitirdim… Kimseyi mahcup etmedim…

Kendimi o mesleği yapabilmek için zorladım… Güç koşullarda gazetecilik yapmaya çalıştım…

Ancak 3,5 yıl dayanabildim… Stresten, sıkıntıdan  daha 24 yaşında midem iflas etti!...

Ameliyatımı yapan Dr. Tevfik Yücebaş, “bu mesleği yaparsa oğlunuz çok yaşamaz” deyince; annem ve babam gazetecilik defterimi kapattı…

Böylece Ankara’dan kesin dönüş yapmış oldum!...

Mühendisliğe olan merakım sayesinde, dışarıdan kayıt dışı eğitimler alarak bilgisayar öğrendim…

Başka seçeneğim kalmamıştı zaten…

Okulunu okumadan, formel eğitimini görmeden bilgisayar uzmanı olduk…

Hayatımı bir şekilde, yine teknik bir iş yaparak kazanmayı başardım…

Buna da şükür tabi ki…

Ama, benim hikayem Ülkemiz için bir istisna değil!...

Benim hikayeme benzer binlerce, yüzbinlerce hikaye var…

Ve bu hikayeler, hala daha yaşanmaya devam ediyor!

Mark Twain’in sitemini, ülkesi ABD görmezden gelmedi!...

Belki geç oldu ama, eğitim sistemlerini düzeltmeyi başardılar…

Dünyanın en başarılı on üniversitesinden sekizi ABD’de şimdi!...

Bu sıralama onların diğer milletlerden daha zeki olduklarını değil; her zekaya uygun bir fırsat sunduklarını gösteriyor!…

Sadece ekonomide değil, eğitimde de “sıfır atık” ilkesi olmalı… Hiçbir insan, sisteminin artığı durumuna getirilmemelidir…

Onlarca yıldan bu yana, eğitim sistemlerimizdeki “öğrenci eleme”, ya da başka bir ifadeyle “insan harcama” anlayışını niye terk edemiyoruz? Çözüme direnen kim?

Ey yetki sahipleri!

Adalet ve fırsat eşitliğini niye sağlayamıyoruz?

Bize bir cevap verin:

Mahvolan zekalar, heba olan yetenekler daha ne kadar bekleyecekler?