Birisine, o başbakan da olabilir, başka türlü bakan da…

Ömür biçmek, hayatı ve ölümü üzerine spekülasyon yapıp yaymak, çoluğunun çocuğunun, sevenlerinin ve kendisinin önüne hayatını doğrayıp fırlatmak…

Ayıptır…

Günahtır!

 

*** 

Kendileri ne kötülük etmiş olursa olsun, insanları hedef gösteren, başlarına gelecek kötülükleri müjdeleyen listeler yapmak, kapılarına veya üstlerine çarpılar atmak…

Ayıptır…

Günahtır!

 

*** 

Dün böyle listelerin mağduru olanların da…

Bugün mağdur olurken geçmişteki listelemelerden hala utanmayanların yaptığı da…

Ayıptır…

Günahtır!

 

***

 

Siyasi rakiplerinin, karşıtlarının hayatlarıyla, zaaflarıyla, kişilikleriyle sadece alay etmek, aşağılamak, küçümsemek…

Ayıptır…

Günahtır!

 

*** 

Gencecik insanları kafadan suçlu ilan etmek…

Ömürlerinden, tahsillerinden, bedenlerinden ve ruhlarından yılları çalmak…

Ayıptır…

Günahtır!

 

*** 

Çocukları, aylarca mahkemeye dahi çıkarmadan ağır hapishane, şiddet, taciz, tecavüz şartlarına mahkum etmek…

Ayıptır…

Günahtır!

 

*** 

Kendi ömrünüze vade biçenleri ayıplarken, bunu günah sayarken…

Hasta mahkum ve tutukluların, mesela 42 yaşında, bir böbreği hapiste kaybetmiş, diğeri yüzde 18 çalışabilen, beyin kanamasında ölümden dönmüş Yasemin Karadağ’ın soluk benzini görmemek, kısık nefesini, sesini hiç duymamak…

Ayıptır…

Günahtır!

 

***

 

Bu toprakların insanı tarihi boyunca kin ve nefret histerisinde çıldırabilmiş, şiddet kuyusunda çırpınmış iken…

Etnik, dinsel, mezhepsel, şoven, ırkçı hiddet ve cinnetlere “kin” servis etmek…

Ayıptır…

Günahtır!

 

*** 

Kimi hayatı değerli, kutsal, biricik sayarken…

Nice evladın hayatını kolayca parçalanabilir, tarumar edilebilir, kurutulabilir zannetmek…

Ayıptır…

Günahtır!

 

*** 

Kendi düşüncelerinizi, inandıklarınızı, hayallerinizi kıymetli, insani, makul ve meşru bulurken…

Başkalarının düşüncesini, inancını, hayalini kafadan suçlu, mahkum, esir ilan etmek…

Ayıptır…

Günahtır!

 

***

Sizin var oluş şartlarınıza, kutsal ve değerli gördüklerinize, duruşunuza, oturuşunuza, kılığınıza karşı dayatmada bulunanları lanetlerken…

Başkasının duruşunun her karışına lanet yağdırıp melanet dayatmak…

Ayıptır…

Günahtır!

 

***

 

Memleketin tarihinde; her muhalif, farklı, aykırı itiraz, örgütlenme, mücadele, sanat, zanaat ve hayat çabasını “anarşist, terörist” çuvalına boca etmiş tek parti dönemi, darbeler ve darbe işbirlikçileriyle mücadele ettiğinizi söylerken…

Onların kafa ve ayakyolundan benzer adımlarla gitmek…

Ayıptır…

Günahtır!

 

*** 

Başkasının hakkına, hukukuna, özgürlüğüne, hayatına, inancına, aklının ve vicdanının ona çizdiği yola, sesine, nefesine, nefsine illa ki hükmetmeye, onu buyruk ve boyunduruk altında tutmaya, onu kendi bildiğin yollara sürüklemeye, kimliğini ve kişiliğini ezmeye…

Elindeki imkan ve gücü toplumun bir kısmını düşman saymaya adanmış bir sivillik yahut askerlik…

Üst olmayı üstün olmak saymak…

Hükümet etmeyi hükmetmekten ibaret görmek…

Ayıptır…

Günahtır!

 

*** 

Hepimiz çocuktuk.

Hangi dinde ve dilde olursa olsun…

Kanundan, hukuktan çok önce…

Başka insanlarla paylaşılan bir hayatta…

Başka insanlara karşı tavrın temel insani değerlerini…

Başkasını oyan, soyan, boğan değil…

Onu kucaklayan bir ahlakı, önce bu surette duyduk:

Ayıptır…

Günahtır!

Endazeyi şaşırmayacaktın…

Şirazesinden çıkmayacaktı!

Çok basit ve ne kadar da zordu. 

 

İşte pankart, işte günah!

 

Başka söze de gerek yok aslında.

Üç genç, Başbakan’ın Romanlarla buluşması sırasında bir pankart açmıştı:

Parasız eğitim istiyoruz!

Aylarca hapis yattılar.

Sonra savcı beraat istedi.

Sonra o savcı gitti.

Sonra başka savcı geldi.

Sonra yeni savcı, çocuklara 15’er yıl istedi.

Önceki savcı ifade özgürlüğü diyordu.

Yeni savcı silahlı örgüt diyor.

Hukuk aynı hukuk…

Ama mütalaa ala!

Kimseye ömür biçilmesin…

Elbette!

Ama kimsenin de ömrü böyle biçilmesin!

Günahtır…

Hem de ayıp!

 
(HaberTürk)