Önceki gün konumu bakımından da oldukça önemli biriyle, günü uğurlarken oturup uzun uzun konuştuk. .
Daha sohbetin başında, “ismimi yazmadan, konuştuklarımızı yazabilirsin” dediği için, isim vermeden yazacağım konuştuklarımızı.
Aslına bu kuralın yabancısı değilim.
Böyle olunca sohbet daha verimli oluyor.
Verimlilik esas olduğu için bu kuralı daha çok severim.
Sonuçta söyleyen karşımdadır.
Söylediklerini gözlerine bakarak dinlediğim için, söylenilenlerin doğruluğu ile ilgili daha rahat kanaat sahibi oluyorum.
***
UBP Genel Başkanlık 2. tur seçimiyle ilgili genel çerçevede yazacağımı yazdım.
O yazdıklarımı yenilemeye de hiç gerek yok.
İrsen Küçük ve Ahmet Kaşif arasında köprüler ciddi anlamda atılmıştır.
24 Şubat günü oy kullanacaklarla ilgili delege listesi paylaşıldığı zaman itiraz edilecek bazı isimler mutlaka olacak.
Ancak çok büyük olasılıkla şu anki yetkili parti yönetimi, itirazları pek dikkate almayacak.
Bu kez İrsen Küçük gibi, “Şikayeti olan mahkemeye gitsin” denmeden bilinen okunacak.
Böyle bir tavır ve itiraz edilen yeni delegeler, kıl payı farkla ortaya çıkacak sonucu etkileme sınırları içinde olursa UBP için mahkeme yolunun bir kez daha açılması kimse için sürpriz olmasın.
Şu an için partinin en yetkili ismi genel sekreter Fuat Namsoy’dur.
Namsoy, divan başkanı Hüseyin Özgürgün ve iki divan üyesi Teoman Kuran ile İlker Edip’in yanlışına benzer bir yanlışa düşmeden uzlaşıyla kritik kararların alınmasına katkı koyarsa UBP’ye en büyük iyiliği yapacak.
***
Buraya kadar yazdıklarım UBP’deki gelişmeleri yakından izleyenleri kaygılarını da yansıtıyor.
UBP yönetimi, Başbakan irsen Küçük dışarıda bırakılmadan sorgulanıyor.
“Bunca yıllık deneyimlerine karşılık kriz yönetme konusundaki beceriksizliklerine hayret etmemek mümkün değil” denildikten sonra eklenenler bence çok önemli:
“ İrsen Küçük, kendinden kaynaklanmayan nedenlerle destekleniyor. Bu destek bugüne kadar sergilenmemiş, bundan sonra da kolay kolay sergilenemeyecek bir destektir.
Büyük destekten sonra geriye kalan parti içinde, sınırlı delege arasında sorunların aşılmasıydı. Becerilemedi. Hatta sunulan imkanların sağlıklı değerlendirildiği konusunda da derin kuşkular var.”
***
Konuşurken bir kez daha fark ediyorum, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun etkisi ve bundan sonrasındaki konumu UBP’de kimin genel başkan olacağı kadar, hatta daha fazla önemli.
Örnekler çok açık ortaya konulmasa da Eroğlu’nun üzerine gidilmeye devam edileceği çok açık seslendirilince doğal olarak şu soruyu sordum: “Nisan ayında görüşmelerin yeniden başlaması söz konusu. Müzakere masasındaki Eroğlu ile içte büyük bir hesaplaşma ne derece mümkün?”
Karşımdaki insanın yüzünde farklı bir ifade oluştu önce…
Sonra şöyle konuştu:
“UBP’deki genel başkanlık seçimi, bir seçimden öte gömlek giydirilmiş bir seçimdir. Eroğlu, meydan okur gibi taraf olduğuna göre, kavga bitene kadar her türlü karşı eyleme hazır olmak durumundadır.”
Böyle denilince aklımdan geçenleri seslendirdim: “Türkiye, köklü bir devlet kültürüne sahiptir. 24 Şubat, 2. tur seçimi sonrasından şu an için arzulanan sonuç ortaya çıkmazsa, dünyanın gözleri önünde Ankara, Kuzey Kıbrıs’ta kavga tarafı zor olur. Yeni koşullara göre, Ankara’yı tatmin edecek yapılandırmalarla sıkıntı aşılır.”
Karşımdaki, dudaklarını büzdü, düşündü ve tek kelimelik bir tepki koydu: “Bilemiyorum!!!”
***
Ankara, Kuzey Kıbrıs’ta beyaz, temiz sayfaların açılmasını istiyor.
UBP’nin uzun iktidar yıllarında kirlenme ve haksız kazançlar elde edildiği inancı var.
“Her koşul altında, temizlenmesi gereken dosyalar temizlenecek” denilirken dikkat ettim her kelimeden öte her harfe vurgu yapıldı.
Örnekler verilerek öyle şeyler anlatıldı ki hayret etmedim, dersem yalan olur.
Şunu açık olarak yazayım.
Bilmesi gerekenlerin bilgi havuzunda sadece UBP’nin geçmiş iktidarları kadar bugünlere kadar iktidarlar için de müthiş veriler var.
Karşımdaki kurnaz kurnaz güldükten sonra bakınız neler söyledi: “Kuzey Kıbrıs’ta her türlü kirli ilişkinin dumanı ya da kokusu medya üzerinden yükselir. Medyada perde gerisini öne çıkarak ilişkileri bilirseniz işiniz yüzde doksanlarda kolaylaşıyor. Birileri hedef alınmışsa, saldırının arkasındaki güç merkezinin talepleri olup olmadığını takip edeceksiniz. İki soru sorup, yanıtını sağlıklı bulduğunuz an kirlilik su yüzüne çıkıyor. Doğruyu söylemek gerekirse Kuzey Kıbrıs’taki haksız kazanca alışmış, çıkar odakları bir anlamda çok amatör, kendilerini çok kolay ele veriyorlar.”
***
Sohbetin sonuna doğru şunlar söylendi: 24 Şubat’taki UBP Genel Başkanlık 2. tur oylaması sadece UBP için değil Kıbrıs Türk siyasal yaşamı için milat olacak. Küçük-Kaşif yarışından hangi tarafta olduğuna bakılmaksızın birikmiş, geçmişten gelen hesabı olanlar, hesabı verecek. O hesap vermeler deprem etkisi yapacaksa da KKTC siyasi deprem yaşayacak.
Günün sözü:
Camdan evde oturanlar, etrafına taş atmasın.
(Havadis gazetesinden alınmıştır)