Eroğlu, bundan sonra ne yapacak?
Çok fazla seçeneği yok gibi.
Yıllar önce UBP’den kopan dokuzların, UBP’de istenmeme ya da yol ayırımı nedenlerinden biri dönemin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a yakınlıklarıydı.
Bu kez UBP’den ayrılma eşiğinde olan sekizlerin “suçlarından” biri şimdiki Cumhurbaşkanı Eroğlu’na yakınlıkları.
Dün Denktaş, dokuzların yanında durmuştu.
Şimdi de sekizlerin yanında durmak Eroğlu’nun boynunun borcu gibi.


ATV’de yeni bir dizi var.
Tatar Ramazan.
Ancak Tatar Ramazan isminin devamı da var... “Ben bu oyunu bozarım.”
Dizi henüz yeni.
Birkaç bölümü yayınlandı.
İlgimi çekti.
Fırsatlarımı zorlayıp izlemeye çalışıyorum.
***
Bir de Karadayı dizisine ilgim yükseliyor.
Karadayı dizisinde de yargıya kadar bulaşan bozulma, kokuşma ekrana müthiş akıtılıyor.
Karadayı’da oyun karmaşık.
Oyunu kendi çıkarlarına göre şekillendirenlerin oyununu bozmak kolay olmuyor.
Hele oyunun içine çekilme söz konusuysa, oyunu bozmaya çalıştıkça oyunun kötü sarmalına kendinizi kaptırırsınız.
Oyunu dıştan bakıp görmek daha kolaydır. Dıştan müdahale yapılabilirse oyun daha kolay bozulur.
Bunu bilenler oyunu bozabilecek herkesi oyunun içine işte bu nedenle çekmeye çalışır.
***
Hiç merak etmeyin...
Dizi yazmaya devam etmeyeceğim...
Gündemden kaçıp kurtulma arzum var ama bir türlü kaçamıyorum.
Eğer başarabilirsem Papua Yeni Gine’deki gelişmeleri yazacağım ama bizde yaşananları yazmayacağım.
***
Bir söz var, “İP KOPTU OYUN BOZULDU.”
Son birkaç yıl iç politikamızda yaşananlarda oyun ipin kopmasıyla bozulmadı, tam tersi oyun ipin kopmasıyla başladı.
Hangi ipin kopması?
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile Başbakan İrsen Küçük arasındaki ipin kopmasıyla...
Hızla anımsatayım.
2009’da Eroğlu başkanlığından UBP sandıktan birinci parti çıktı. Hem de 26 sandalye ile.
Eroğlu, tam siyasete veda ederken dönüşle birlikte Başbakan olunca, “Neden Cumhurbaşkanlığı da olmasın?” dedi.
Başbakanlık koltuğuna oturduğu gün Cumhurbaşkanlığı’na hazırlanmaya başladı.
2010’da da neredeyse hiç konuşmadan Cumhurbaşkanı seçildi.
Eroğlu Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturunca kimin parti başkanı ve Başbakan olacağı sorusuna yanıt arandı.
İlk akla gelen isim Hüseyin Özgürgün’dü.
Özgürgün, “Hazır değilim” deyip yan çizdi.
İrsen Küçük, yaklaşık altı ay sonra yapılacak olağan UBP Kurultayı’na kadar başkan ve Başbakan olması uzlaşıyla uygun görünen isim oldu.
Uzlaşı için tüm vekiller imza da attı.
***
İrsen Küçük, Başbakanlık koltuğunda oturduğu andan itibaren kalıcılık yönünde hamleleri başlattı.
Olağan kurultayda da Kaşif ve Taçoy’la yarışırken Eroğlu, sonucu etkileyecek şekilde tüm gücüyle İrsen Küçük’ün yanında durdu.
İrsen Küçük, Kaşif ve Taçoy karşısında kazanan olduktan bir süre sonra çok radikal değişiklikler göstermeye başladı.
Eroğlu ile arasındaki ipi İrsen Küçük kopardı.
Ya da o ipin kopmasını isteyenler, İrsen Küçük’ün gözleri önüne kestiler.
Eroğlu ile Küçük arasındaki ipin koparılmasıyla birlikte bugünlere kadar gelen oyun başladı.
O koparılış UBP içinde hatta Kuzey Kıbrıs siyasal yaşamında milat oldu.
***
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun dün basın toplantısı vardı.
Baştan sonra dikkatle dinledim söylediklerini.
Konuşmasının çok önemli bir bölümü, 2010’dan günümüze UBP’de yaşananlar...
Ya da o günden bugüne yaşananlarda kendisine oyunda biçilen rol.
Oynasın ya da oynamasın, oynamış sayıldığı rolünü anlattı bir anlamda.
***
UBP ile bağını inkar etmiyor.
Ancak İrsen Küçük’ün Kaşif ve Taçoy karşındaki başkanlık yarışında Küçük’ten yanan tavrını gizlemedi.
Aynı şekilde son yarıştan Kaşif’ten yana olduğunu da açık açık anlattı.
Eroğlu, son dönem operasyonlarla hiç alakası olmadığını söyleyip, Sarayda TDP- DP ve UBP’li muhalifleri buluşturup bakanlık pazarlığına ev sahipliği yaptığını kesin bir dille reddetti.
***
Tıpkı Denktaş gibi Eroğlu için de en zor olan, Türkiye devlet ve hükümet yetkililerinden duyduğu rahatsızlığı seslendirmek.
Bir başka deyişle Eroğlu,  Ankara tarafından istenilmemeyi anlamlandırmakta zorlanıyor.
“Kırk yıldır siyasetin içindeyim Türkiye’ye bağlılığım bilinmiyor mu?” der gibiydi söylediklerinden öte vücut dili.
***
Anlaşılan o ki UBP ve iç politikada yaşananlarla ilgili Eroğlu ile Ankara arasında tüm iletişim köprüleri yıkıldı.
Cumhurbaşkanlığı ile Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçiliği arasındaki mesafe birkaç yüz metre.
Eroğlu, Cumhurbaşkanlığı binalarının bulunduğu hisarın kenarına gelse, yolun karşı tarafındaki Elçilik binasının balkonuna çıkacak Büyükelçi Halil İbrahim Akça ile konuşabilecek.
Ancak Eroğlu ile Akça arasında kırmızı hattın olmaması bir yana sıradan telefon hattı bile arızalı.
Tamiri yönünde çaba da yok.
***
Eroğlu, bundan sonra ne yapacak?
Çok fazla seçeneği yok gibi.
Yıllar önce UBP’den kopan dokuzların, UBP’de istenmeme ya da yol ayırımı nedenlerinden biri dönemin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a yakınlıklarıydı.
Bu kez UBP’den ayrılma eşiğinde olan sekizlerin “suçlarından” biri şimdiki Cumhurbaşkanı Eroğlu’na yakınlıkları.
Dün Denktaş, dokuzların yanında durmuştu.
Şimdi de sekizlerin yanında durmak Eroğlu’nun boynunun borcu gibi.
***
İç politikada yaşananlar Eroğlu ile Ankara’nın arasını bozdu. Ya da iç politikada yaşananlar ve yaşanacak olanlar için Eroğlu’na bir rol gömleği giydirildi.
Peki bunlar Kıbrıs sorununda olası gelişmelerde Eroğlu’nun konumunu sorgulatır mı?
Sorgulatır gibi olsa da fiilen bir görüşmeci değişimi tartışması başlatmaz.
Aslında 28 Temmuz’da yapılması beklenen erken genel seçimin ardından taşlar yerine otururken suların durulma olasılığı da yüksek.

Günün sözü:

Oyunun kaderini, senaryoyu yazan bilir.


(Havadis'ten)