İki eski arkadaş...

İTÜ\'deki öğrencilik yıllarına dayanan 60 yıllık bir hikâye. Biri hep Nakşibendi\'ye ve o tarikin İskenderpaşa Dergâhı\'na, diğeri hiç değilse 28 Şubat\'a kadar Risale-i Nur çevrelerine nispet edildi. Yani, hikâyenin girizgâhı \"itikat birliği.\" Demirel, Erbakan\'ın AP\'ye katılmasına engel olurken de, onu TOBB Başkanlığı\'ndan almak isterken de, Erbakan, Demirel\'in azınlık hükümetini düşürmek için gensoru üzerine gensoru verirken de ilişkileri hep dostça. MC Hükümeti\'ni kurma çalışmaları esnasında Erbakan\'ın makamında uyuyabilen bir Demirel... 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül... İstikametleri farklı olsa da o yollardan birlikte geçip gelmişler 28 Şubat\'a.


28 Şubat! Darbeler tarihimizin fikri hamule bakımından en fukarası. Sürecin başında darbecilere, \"Niye darbe yapmak istiyorsunuz\" diye sorsanız, verecekleri cevap: \"RP\'li belediyeler yılbaşı kutlamalarına mani olmak için hindi satışını engelledi.\" Ne bir fikirleri ne bir planları ne de bir Türkiye tasavvurları var. Hemen parantez açayım, darbecileri kullananlar bu tespitin muhatabı değildir ama onların fikirlerini bu ülkede satın alan çıkmayacağından olmalı bir akıl hocası arandı ve bulundu. \"Ödünç oy\" çağrışımıyla \"ödünç fikre\" müracaat edildi. \"Hindi satışından\" bir derece daha ciddi ama en az onun kadar komik fikri, mucidi oyunun son perdesinde ilan etti. Final sahnesi: Beethoven\'in 9. Senfonisi ve işte \"Muhteşem tablo, çağdaş Türkiye tablosu\", alkışlarla kapanış \"Türkiye laiktir, laik kalacak.\"


Senfoninin orkestra şefi 28 Şubat MGK\'sının başkanı. İTÜ\'den beri, yarım asırlık arkadaşı orada, sırılsıklam terliyor, başkanlığını yaptığı heyette hakaretlere maruz kalıyor. Sözüm ona siyaset üstü, hadi siyasi hesaplar bir yana, itikat birlikteliği ile başlamış arkadaşlık hukuku da hak getire. Arkadaşını savunmasını zaten bekleyen yok da, ona bir yardım eli uzatıp başkanlığını yaptığı heyeti edep çizgisine getiremiyor, kurul üyelerini en azından \"Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı\'na hürmete\" davet edemiyor, haksızlık karşısında susuyor. 30 Mart\'ta Beethoven\'in 9. Senfonisi ile sahneye çıkıp, alkış alacak! Minareyi çaldı ya kılıfı da hazır: \"Askeri kışlasında tuttum!\"


28 Şubat\'ta Erbakan aleyhine söylenebilecekler, süreci iyi yönetemediğine yahut dik duramadığına dairdir. Bunu kendi partisinde milletvekilliği yapanlar da dahil herkesten bol bol dinledik. Doğruluk payı yok değil. Demirel ise millet ile süngü arasında sıkıştığında son yürüyüşünü süngünün gösterdiği yoldan yaptı. Vefatından önce 7 Şubat\'ta hastaneye Erbakan\'ı ziyarete gittiğinde hangi hatıraya hürmet etmişti bilinmez fakat \"helalleştik\" dediğinde milletin her ferdi 28 Şubat günkü MGK Toplantısı\'nı hatırladı. Vicdanlarda bu helalleşme nakıs kaldı. Erbakan, tabiatı gereği çektiği sıkıntılara sebep olanlara hakkını helal etmiştir. Demirel\'in elinde, \"yol ayrımında helalleşememek\" ayıbını bırakmamıştır. Demirel nevi için en büyük talih ve nasip bu topraklarda ölecek olmaktır. Bu topraklar ahalisi \"Ölülerinizi hayırla yâd ediniz\" hikmetinin ne kadar müdrik olduğunu hep göstermiştir ve ondan da esirgemez de, lâkin musalla taşına kalmadan \"9. Cumhurbaşkanı\" cumhurla helalleşebilecek mi?

(BUGÜN)