Hep değişim isteğimizden bahsediyoruz. Daha güzel ve adil bir düzen hepimizin ortak hayali… Bu sahte düzene ayak uyduran da değişimden bahsediyor saf ve dürüstçe adil bir yaşam isteyen de… Kim samimi kim değil sorusu seçim zamanlarında yanıtını buluyor. “Sahte niyetçiler” oylarını istihdam sözü ve cep telefonlarına satarken, gerçek değişimi isteyenler de tepkilerini yansıtıyor sandıklara…

İster kabul edin ister hayıflanın. Bu ülkede değişimin yolu vatandaşların devletle olan göbek bağlarını kesmekten geliyor. Hemen hemen herkesin ailesinde en az bir devlet memuru var. Bu memurlar maaşlarından ve rahat çalışma koşullarından vazgeçmemek için ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ diyor. İşte bu ‘neme lazımcılık’ özlemle beklediğimiz o değişimin bir türlü gerçekleşmemesine neden oluyor.

Değişim istiyorsak kamudaki rahatlığı(!) ve bolluğu bir kenara bırakmamız gerekiyor. Henüz 30’lu yaşlardayken ‘aman nasılsa devlet memuru yan gelir yatar, özel günlerde mesai yapmaz’ diyerek daha kolay bir yaşamı tercih etmemeliyiz. Evet özel sektörde şartlar oldukça zor… Ekmek aslanın ağzında değil midesinde… Dışarıda sizden daha nitelikli daha becerikli ve zeki kişiler var. Onlarla mücadele etmek zorundasınız. Bir yere gelmek için tırnaklarınızla, dişinizle kazımak zorundasınız. Fazla mesai yapmanıza rağmen asgari ücrete talim etmek zorundasınız. Ama bunları yaparsanız çocuklarınıza daha adil bir düzen yaratabileceksiniz.

‘Devletin malı deniz, yemeyen domuz’ dönemi artık bitti. Bunu kabullenmeliyiz. Kıdem tazminatlarının kaldırılması, yeni işe başlayanların asgari ücretin çok az üstünde paralar alması bunun sinyallerinden sadece bir kaçı… Eğer bu hantal düzene dahil olmaya devam ederseniz hükümet aylıklarınızı ödemek için maaşlarınızı da kırpmaya başlar, sosyal güvencelerinizi de. Ondan sonra pankart açıp siyah çelenk bıraksanız da nafile…




İkinci iş yapan memurlar

Bir diğer önemli konuda devlet memurlarının ikinci hatta üçüncü iş yapmaları… Bu konudaki tartışmalar sürüp gidiyor. Özellikle Meclis’te sıkça gündeme gelen bu tartışmalar ne yazık ki vekillerimizin birçoğunun da part time vekillikyapıp ikinci, üçüncü iş yapmaları nedeniyle ‘bak şu konuşana’ dedirtiyor vatandaşa…
Oysaki ikinci iş konusunda atılacak adım ve alınacak önlem belli: Kamuda mesai sistemini değiştirmek… Sabah 07:30 – 08:30’da başlayan mesai kahve toplantıları, sabah kahvaltılarıyla birlikte bazı kurumlarda 10:00’da başlıyor. Sonra bir bakmışsınız öğle yemeği saati gelmiş. E tabii çocuk da okuldan alınacak falan derken memurların bir çoğu 13:30 – 14:00 gibi paydos ediyor. Oysa sabah 09:00 akşam 17:00 arası bir mesai sistemi kurulsa, ofisler kapalı kapı değil de açık ofis şeklinde olsa hatta gerekirse kamera dahi kurulsa bakın bakalım insanlarda ikinci ya da üçüncü iş yapacak kapasite kalıyor mu?

İşyerlerine kamera kurulması ve çalışanın bu yolla gözlenmesi etik dışı ve çoğu ülkelerdeki iş yasalarında legal değil ama ülkemizde pek çok konuda illegallik varken bu çok masum kalır. Koyalım bir de kartlı vardiya sistemi kamu kurumlarına… Sabah mesaiye girdiğinde kartı okutsun memurum. Lavaboya, sigara molasına, öğle yemeğine her çıkışında da göstersin kartını sisteme. Bakalım kaç dakika çalışmış ne yapmış. Akşam çıkarken de okutsun kartını ki görelim kaç saatini işte harcamış.

‘Nazi kampında’ mıyız demeyin. Dünyada işler böyle… Yarışan, globalleşen, dünyalaşmak isteyenler bunları yapıyor. İşinize gelmedi mi tüm bunlar?Buyrun o zaman devletten ayrılalım özel sektördeki kıyasıya rekabette boy gösterelim…
Ayrıca ikinci ya da üçüncü iş yapanlara bir çift sözüm daha var: “Sana 500 lira veririm” diyerek sizi çalıştıranlara artık itibar etmeyin. Bu ülkede yapılan bir işin asgari ücreti 1.400 TL’dir. Siz bir işi 300-500 TL’ye yaparken hem piyasayı kırıyor hem de emeğinizi çaldırıyorsunuz. Çalışmaktan korkmayın çünkü iş dünyası hakkıyla çalışanları sever ve bu dünyada onlara her zaman bir ekmek kapısı vardır.