Bedenlerimiz biraz genişledikçe  gözlerimiz  hemen konuşmaya başlar   ‘’ Eyvah belim kalınlaştı, şu   göbeğe bak,   kilomu alıyorum ne ‘’  ince belli çay bardağı misali görüntümüz gitmiş yerine su bardağı görünümü  gelmiştir artık ..  Kolay olmaz bu yeni görüntümüze alışmak.  Ayna karşısında gözler nefret dolu  “Ne  buya, şu haline bak, yarım dair oldun” …     Yani  tam daire  olmak   için hala vakit var  ..   Kısa zaman sonra artık  bel bölgesi tamamen  tarihe karışmış karın, mide, basen silindir şeklindeki bir vazoya dönmüştür adeta .

 

Gözler aynadaki varlığımızı  acımasızca aşağılar artık . "Yazıklar olsun sana .Bir boğazına söz geçirmedin ya"

İçimizdeki sesin avaz avaz bağırışı …   KES ŞU TATLIYIIIIIII …
 

Elde bıçak, tatlıdan bir dilim daha kesilir, afiyetle indirilir mideye... 

Oysaki tatlı bu kolay mı öyle bir kalemde silip atmak yaşantımızdan … İnsan hayattaki bazı önceliklerini (ferrari,  para pul, alkol, sigara) çıkarabilir hayatından gözünü kırpmadan ama tatlı bu  kolay mı bu tutkuya  özlemli yaşamak.  Kolay mı ağızları mühürlemek bu nefis lezzete,  Bence tatlısız yaşam  insan ruhunda  bir travma yaratır da   kendine gelemez ruh  bir dahaki bedenlenlemelerinde dahi... 

Siz  her türlü fast foot ,  çerez, çikolata ,  abur cubur   yiyeceği mideye indirin,    kafanıza dikin dakikada bir asidite içecekleri,  Sonra ‘’ tatlım seninle yollarımızı ayırmalıyız.  

Besin değeri yüksek, sinir sistemini yatıştırıcı tatlılarımızı hayatımızın zebanisi ilan etmek yerine gelin yaşam tarzımızı  gözden geçirelim .. Spora, yürüyüşe zaman ayıralım,   Fransız usulü  küçük porsiyonlarla doyuralım gözlerimizi ve önceki yazımda değindiğim gibi  önce seyredelim güzelliğini i nefislerimizi bir güzel doyuralım ..  Hazırlanırken verilen emeğe sevgilerimizi yollayalım .. ve Şükredelim Yaratıcı kaynağa verdiği nimetler için .. 

Ee bu kadar ilahi yaklaşımdan sonra yiyeceğimiz  küçük bir porsiyon yada kase  tatlıyı organize suçlu iftirasıyla  kurban etmeyelim .  Resmen zihin orgazmı yaşatan tatlıların  fiziki, ve duygular üzerindeki  tatmin ediciliği üzerine ise  bilmem  hangi tumturaklı söylemler de bulunulabilir .  

Biz şimdi  en iyisi acil tatlı krizlerimiz için hazırlaması kolay , pratik  bir tatlıdan söz edelim birazda ..  Rahmetli anneannemin kemikleri sızlayacak yattığı yerde .. Zira bir Selanik göçmeni olan anneannem hiç üşenmez  70-80 yaprak yufka açarak  baklava yapardı  da yerken ellerimizi yememek için çaba harcardık tüm aile  ..  Ne yapalım biz yaşam koşuşturması içinde bu kadarına vakit ayıramasak da  tıpkı benim gibi bir tatlı canavarı olan (gecenin 3ünde kalkıp helva kavuran sonra  aileyi uyandırıp tatlı yemeğe davet eden dedem  gibi  “tatlı olsun çamurdan olsun”   sözüne uyan bir tarifleme ile  emergency  durumlarda bir nebze  yatıştıracağız tatlı hezeyanımızı J  Ben adına  Acil tatlı dedim,  arkadaşlarım arasında Depresyon tatlısı diyen oldu .. Kızımsa misket baklava diye isimlendirdi   bu tatlıyı .Siz de dilediğiniz ismi verebilir,   bu pratik şirin tatlıyla  (çocuklarınız dahil)  sevdiklerinizin bir kez daha dikkatini  üzerinize çekebilirsiniz . Başarılar .

ACİL TATLI

1 paket milföy hamuru (5li)

100 gr ceviz içi

1 su bardağı şeker

1 su bardağı su

yarım limon

1 yumurta sarısı

HAZIRLANIŞI 

Milföy hamuru  yarım saat önceden buzluktan  çıkarılır.  Şekil verilecek  kadar yumuşayınca  domino taşı büyüklüğünde parçalar koparılarak  parmak uçlarıyla avuç içine yayılır.     
İçine bir çay kaşığı  dövülmüş ceviz içi koyulur  ve kapatılır . 
Çok sıkmadan misket  büyüklüğünde  yuvarlak şekiller verilir . 
Yağlanmış tepsiye aralıklarla  dizildikten sonra üzerine hafifçe yumurta sarısı sürülür. 175 derecede 15 dakika pişirilir. Hamurlar fırında iken diğer yanda şeker ve su tencerede kaynatılarak bal hazırlanır. 
Kaynamaya başlayınca  limon sıkılarak kestirilir. Ve hamurlar pişip fırından çıkarıldığında derin bir kaseye alınır sıcak iken yine sıcak şurup üzerine dökülür . Üzerine bir kapak yada streç film kapanır .
Balını iyice çekince antep fıstığı, yada kaymak ile servis yapılır.