Başta ben  olmak üzere arkadaşlarım bir araya geldik mi en keyif aldığımız şey çocuklarımızın dedikodusunu yapmak oluyor. Yemelerinden içmelerine, tembelliklerinden, dağınıklıklarına, arkadaş ilişkilerinden, sevmediğimiz huyları ne varsa bayılıyoruz unlarını pazara sermeye. Sonunda  yine kıyamayıp bu kez okuldaki  başarılarını, bize ve çevrelerine  olan sevgi saygılarını, inançlarına, gelenek göreneklerine bağlılıklarını, aktivitelerine gösterdikleri ilgiyi, özel günlerde gönüllerimizi nasıl aldıklarını övmeye başlıyoruz..

Haydaaaa.

Birkaç saat önce çocuklarımız hakkında  sayıp dökme, yergi, eleştiri yerini bir günah çıkarma ritüeline  bırakıyor ve neredeyse onlara haksızlık ettiğimiz için ağlamaklı oluyoruz biranda. Ama sonunda herkes ortak  bir konuda birleşiyor ki çocukların meyve düşmanlığı.

Hepimiz kendi çocukluğumuzda da meyveye düşman olduğumuz konusunda birleşiyor ve çocuklarımızı aklıyoruz tekrar.

Gerçekte de neredeyse kendi çocuğum olana dek hayatımda bir kez olsun annem  meyveleri bir tabağa soyup dilimleyip, yanına bir peçete ve çatal koyup ikram etmedikçe,  elimi buzdolabına götürüp bir meyve alıp yediğimi hatırlamıyorum.

Hele hele şeftali.Tüyleri yüzünden bu meyveyi  resmen düşman ilan etmiştim küçüklüğümde.  Kazara manavdan yada pazardan alındığında kazara bir yerime değecek diye ödüm kopardı.Yün kazak, yün battaniye kadar  yün bir  kazak giymiş şeftali de benim için bir allerjendi  adeta.   


Üzerimizde tatlı bir otorite kurmuş olan  annem ne olursa olsun  mutlaka başarırdı  bu meyveyi de yedirmeyi ama kabuklarını soymadan önce iyice yıkadığına, kabuğunu kalınca soyduğuna dair  beni ikna edene kadar  hayatından da bezerdi kadıncağız. Son yıllarda  bu meyvede  mutasyona mı (yoksa epilasyona mı) uğratıldı ne  tüyleri pek bir kısa. Hatta yok denecek kadar az.


Tabi benim kızım içinde meyve hayatın olmazsa olmaz besinlerinden değil. Hele şeftali hiç değil. Eve alıp getirmesek,   pasta yapıp ikram etmesek şeftaliyi tropikal bir ülkede görse tropik meyve sanır. Kızımın pasta ve tatlıya olan  düşkünlüğünü  bildiğimden ben şeftali pastası ile çözdüm bu işi. Yemek kitaplarında, yemek bloglarında birkaç çeşidi var ama ben yine kafama ve damak zevkimize göre jölelisini oluşturdum ve çok da güzel oldu. Şimdi arkadaşlarım da çocukları için sık sık bu tatlıyı yapıyorlarmış. Maksat hazmı kolaylaştıran, böbrek, safra kesesi, idrar yolları hastalıklarına faydalı,  hatta ishalli çocuklar için bile muz, elma yanında önerilen bu meyveden de çocuklarımız faydalansın ve yeme alışkanlığı kazansın.


Gülgüller ailesinden  gelen şeftalinin  Çin’den dünyaya yayıldığını ve uzun ömür ve yaşam sembolü  olarak bilindiğini öğrenen kızım bu pastayı neredeyse yazları her gün yer oldu. Annesinin  evde olmadığı anlarda bu pasta yapılabilsin diye işi garantiye alıp hazırlanışını   anneannesine bile  öğretti (kendi öğrenmek yerine). Kadife meyveyi  çocuklara sevdirmek için güzel bir fırsat.Görünümü  pek güzel,  meyveli olduğundan çok hafif, çocuklar kadar sizde çok seveceksiniz. Şeftali mevsimi bitmeden doğru mutfağa anneler. Sevgilerimle.  
 


ŞEFTALİ  PASTASI
 


MALZEMELER
 


20 adet kedi dili bisküvisi

10 adet şeftali

1 bardak süt

4 kaşık nişasta

5 yemek kaşığı şeker

1 paket jöle 


HAZIRLANIŞI
 


*Bir bardak süt bir yemek kaşığı şeker ile tatlandırılır.

*Kedi dili bisküviler bu süte batırılarak yumuşatılır ve hazırlama kabına yerleştirilir.

*Diğer yanda beş adet şeftali kabukları soyulduktan sonra küçük küçük doğranır, rondodan

  geçirilerek bir tencereye alınır.

*Nişasta bir bardak su ile boza kıvamına gelinceye dek karıştırılır.  Rondodan      

   geçirilmiş şeftalilere eklenir.

*Beş kaşık şeker ilave edilerek, orta  ateşte onbeş yirmi dakika kadar pişirilir, kedi dili

  bisküvilerinin üzerine dökülür.

*Geriye kalan beş şeftali kabukları soyularak  zar büyüklüğünde doğranır, şeftali pudinginin üzerine yerleştirilir.

*Jöle paket üzerindeki tarife göre hazırlanarak küp doğranmış şeftalilerin üzerine dökülür, buzdolabında beklemeye bırakılır. Jöle donduğunda servis yapılır.