Sohbetin ortalarında çok net olarak fark ettim ki Hüseyin Mustafa, Kıbrıs’ı göz ardı etmemekle birlikte Avustralya’yı öz vatanı olarak görüyor.

“Bizim Avustralya; Bizim Başbakan” derken, Londra’da sahiplenecek statüsü olmadan “Bizim Londra” diyenler gibi içi boş olarak söylemiyor.

Bu fark edişimizi paylaştığım zaman Hüseyin Mustafa şunları söyledi: “Avustralya’da yaşama hakkı olanlardan hiçbiri yabancı değil. Avustralya’da kimse yabancılık hissi duymuyor.”

 

 

Hüseyin Mustafa...

Aleminyo köyünde yaşama 1958 yılında merhaba demiş.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşunu anımsamıyor.

1963 olaylarını ise hayal meyal. Daha çok anlatılanlardan.

Ancak 1967 Geçitkale-Boğaziçi’nde yaşananları belleğine yazmış.

***

Babası iki oğlunun geleceğine ayrı bir önem vermiş daha o yıllarda. Kendi yargı bütünlüğü içinde çocuklarına Kıbrıs Adası’nda gelecek olmadığına karar vermiş.

Bir akrabasının Avustralya’daki varlığı rotasını o yöne çevirmiş.

“O zamanlar dışarıya gitmek kaçmak gibiymiş. Babam tüm hazırlıkları yaptı. Bir gün evimizin kapısını birkaç saat sonra dönecekmiş gibi kapatıp. Hava alanına gittik. Önce Beyrut, ardından Cibuti ve 23 gün süren bir vapur yolculuğundan sonra Avustralya’ya ayak bastık.”

Bunları anlatan Hüseyin Mustafa...

1968 yılında annesi, babası ve bir kardeşiyle Avustralya’ya gittiği zaman yaşı ondu...

Daha ben sormadan okula gittiği ilk günden şunları anlattı: “Gittiğim ilkokulda sınıfımdaki arkadaşların gördüğü ilk Türk bendim. Gelibolu savaşlarını ve orada Avustralya askerlerinin Türklerle savaştığını biliyorlardı ama beni görene kadar hiç Türk görmemişlerdi.”

Hüseyin Mustafa bunları söyleyince aklıma gelen soruyu sordum. “Seni düşman olarak mı görmüşlerdi?”

“Asla öyle görmediklerini dün gibi anımsarım” dedikten sonra şunları ekledi: “O ilk günlerde çok kültürlülüğün devlet politikası olduğunu bilmiyordum. Sadece Melbourne’de 200 dolayında farklı etnik kimliğe, 100 dolayında farklı dini inanca sahip olan insanlar yaşıyor. Herkes farklı kültürlerle birlikte yaşamayı öğrenmiş. Böyle olduğu için geçmişten bugüne düşmanlık taşınamıyor. Hatta gelinilen ülkede komşu ülke ve toplumlarla sorun olsa bile o sorunlar Avustralya’da yaşatılmaz.”

***

Hüseyin Mustafa, 1968’den günümüze yaşamını kesintisiz Avustralya’da sürdüren nitelikli bir kardeşimiz.

Bizim buralara göre dünyanın en uzak köşesinde yaşar olmasına karşılık her yıl Kıbrıs’a tatile gelmeyi seyahatten öte Kıbrıs sevgisiyle gerçekleştiriyor.

Dome Hotel’de oturup sohbet ettik.

Hüseyin Mustafa, Avustralya’nın en büyük bankalarından biri olan Commonwealth Bank’ın önde gelen müdürlerinden biri... Avustralya Türk İş Adamları Konseyi’nin yedi dönemdir başkanlık görevini yürütüyor... Ve belki üstlendiği en önemli görevlerden biri Victoria Eyaleti’nin Çok Kültürlülük Komitesi’nin on iki üyesinden biri...

***

Sohbetin ortalarında çok net olarak fark ettim ki Hüseyin Mustafa, Kıbrıs’ı göz ardı etmemekle birlikte Avustralya’yı öz vatanı olarak görüyor.

“Bizim Avustralya; Bizim Başbakan” derken, Londra’da sahiplenecek statüsü olmadan “Bizim Londra” diyenler gibi içi boş olarak söylemiyor.

Bu fark edişimizi paylaştığım zaman Hüseyin Mustafa şunları söyledi: “Avustralya’da yaşama hakkı olanlardan hiçbiri yabancı değil. Avustralya’da kimse yabancılık hissi duymuyor.”

“Bu nasıl başarıldı?” diye sorunca sözlerini şöyle sürdürdü:

“ Aborjinler Avustralya’nın yerlileri olarak kabul edilir. Ancak çeşitli kaynaklar Aborjinler’in de Avustralya’ya güneydoğu Asya’dan geldiklerini işaret eder. Britanya Denizaşırı Koloni operasyonu çerçevesinde 1788’de Avustralya kıtasında ilk İngiliz sömürge yerleşim merkezleri oluşturuldu.

Akıp giden zaman içinde neredeyse dünyanın her yerinden göçmenler Avustralya’ya gitti.

Yıllar öncesinden Avustralya’da çok kültürlülük politikası etkin olarak var oldu. Avustralya’da asla asimilasyon anlayışı yoktur. Tam tersi azlık-çokluk ayırımı olmaksızın tüm etnik toplulukların kültürele değerlerini koruması için ne gerekirse yapılıyor. Ancak bu yaşanırken herkesin kendisini Avustralyalı hissetmesi de başarılıyor. Böyle olunca herkes geldikleri varanlarını inkar etmeden Avustralya öz vatan kabul ediyor. Kimse yanlış anlamasın Avustralyalılık, Avustralya’da yaşayanların hiç zorlamasız birinci seslendirmesi olmuştur.”

***

Kıbrıslı Türklerin, Avustralya’daki geçmişi ile ilgili bulguları özetlemesini istediğimde Hüseyin Mustafa, şöyle bir özet yaptı:

“Avustralya’ya ilk Kıbrıslı Türkler 1948 yılında gitti. O yıllarda Avustralya’ya gidenlerin içinde Avustralya’nın Kıbrıs’a göre ne kadar uzak olduğunu bilmeyenler az değildi. Benim ailem ilk gidenlerden tam yirmi yıl sonra Avustralya’ya gitti. Tüm Kıbrıslı Türkler bir intibak dönemi geçirdi. O dönemde geceler boyu ağlayanların olduğunu bilirim. Ancak bir süre sonra alıştılar. Alışanlar Kıbrıs’taki yakınlarını davet etmeye başladı. Şu an yeni nesille birlikte 50-60 bin dolayında Kıbrıslı Türk var. Kıbrıslı Türkler, kültürel değerlerini eksiksiz koruyor. Hatta diyebilirim ki bir gün Kıbrıslı Türklerin kültürel değerleri araştırılırsa Avustralya’da Kıbrıs’a göre daha bozulmamış değerler bulunacak.

Bizler her Kıbrıs Türk günü düzenliyoruz. Folklörümüzü, pek çok ürünlerimizi, yemeklerimi orada gelenlerle paylaşırız. KKTC bayrağını da çekiyoruz. Tabii Avustralya bayrağı da mutlaka oluyor.”

***

Bu arada çok ilginç bulduğum bir bilgiyi de paylaşıyoruz.

1948 yılından beri Avustralya’da Kıbrıslı Türkler var.

Bu güne kadar Avustralya’da ölüp de Kıbrıs’ta toprağa verilen bir kişi olurken, tatil veya başka nedenlerle Kıbrıs’ta bulunduğu süre içinde ölenlerin neredeyse tümü Avustralya’ya götürülüp orada toprağa verilmiş.

Bir de şunu öğrendim... 25 milyon dolayında insanın yaşadığı Avustralya’da toprak sorunu olmamasına rağmen pek çok Kıbrıslı Türk aile bireyleri, derin kazılıp, katlara ayrılabilen aynı mezara gömülüyor.

***

Peki, çok kültürlülüğün bu kadar kusursuz var olduğu Avustralya’da Kıbrıslı Türklerin evlilik tercihleri ne durumda?

Hüseyin Mustafa bu soruya da çok samimi bir yanıt verdi: “Aileler yeni nesil çocuklarının evlenme noktasına tercihlerine saygı gösteriyor. Ancak ben dahil büyük çoğunluk çocuklarımızın kendi kültürümüzden biriyle evlilik yapmasını tercih ederiz. Genelde böyle de oluyor.”

***

Hüseyin Mustafa ile pek çok konuyu konuştuk.

Bunların içinde en ilginçlerin biri de emeklilik uygulaması.

İşte bu konuda Hüseyin Mustafa’nın aktardıkları: “Vergisini düzenli ödeyip altmış beş yaşına gelen her Avustralyalı, emeklilik hakkı bakımından değerlendirilir. Ancak verginizi düzgün ödemeniz emekli maaşı alma hakkı kazandırmıyor. Altmış beş yaşına gelen şahsın mali durumu değerlendirilir. O emekli maaşına ihtiyacı olmadığına kanaat getirilirse, vergisini ödemesine rağmen maaş almaz. Avustralya’da devletten emekli maaşı almak için zengin olmamak gerekir. Bazıları bunu bildiği için emekli yaşına yaklaşırken zenginliğini ya çocuklarına paylaştırır ya da yurt dışına kaçırır.

Zengin diye emekli maaşı bağlanmayan kişinin mali durumunda olumsuz yönde değişiklik olursa o zaman maaş bağlanabilir.”

 

Günün sözü:

Gönül yakınlığı, mesafeyi sıfırlayabilir.

(Havadis gazetesinden alınmıştır)