ABD ile ilgili tahminlerimde ilk defa yanıldım; başkanlık yarışını Mitt Romney’in kazanacağını düşünüyordum ama ABD popülizmi tercih etti ve Barack Hüseyin Obama seçimleri kazandı.
ABD ilginç bir ülke; eskiden yönetimde anglo-sakson eğilimler ağır basarken, bu özellik gün geçtikçe kayboluyor. Bunun en büyük sebebi ABD’nin yıllardır süregelen göçmen politikası. Amerika gittikçe kendi öz değerlerinden uzaklaşıp, karışık ve kozmopolit bir ülke halini almaya başladı. Dünyanın dört bir yanından gelen insanlar Amerikan vatandaşı olurken, beraberlerinde getirdikleri örf, adet ve gelenekleri ile Amerikan toplumunu da doğal olarak büyük bir değişime uğratıyorlar. Önceden bu bir sorun teşkil etmezken artık bizatihi sorunun kendisi haline gelmeye başladı.

 

En son yapılan başkanlık seçiminde Barack Hüseyin Obama’nın oy grafiğini incelediğimizde ABD’de yaşayan bütün Müslümanların, zencilerin tamamına yakınının ve hispaniklerin büyük çoğunluğunun (Güney Amerika göçmenlerinin) Obama’ya oy verdiğini görüyoruz. Bir politikacıya sırf rengi ve hissettikleriniz yüzünden oy vermek demokrasinin temel ilkelerinden çok uzak olsa gerek. Sırf bu gösterge bile Amerika’da bir şeylerin “yanlış” gittiğinin en açık belirtisi.
Müslüman, zenci veya hispaniklerin yaşadıkları sıkıntılar sebebiyle hissettikleri “tepki” ile Barack Hüseyin’e oy vermelerinin altında yatan duygusal ruh hali aslında bize yabancı bir şey değil.

 

Ezilen ve sıkıntı çeken insanların politikada yönlendirilmesi çok uzun zamandır kullanılan ve alışılagelmiş bir seçim modelidir.

Seçim stratejinizi belirlerken seçmen profilini gözden geçirmek, yapmanız gereken ilk harekettir. Örneğin, Türkiye’de uyguladığınız seçim stratejisini, İsviçre’de uygulayamazsınız; herkes size deli gözüyle bakar… Bunu çarpıcı bir örnekle açıklamak gerekirse; radikal İslam yanlısı insanların oturduğu bir mahallede muhtar seçilmek için Tevrat’tan alıntılar yaparsanız, değil seçilmek, canınızı kurtarırsanız çok şanslısınız demektir.

 

Obama hiç alakası olmadığı halde ailesindeki Müslüman figürleri kullandırtarak İslam’a, kendisinin siyah olması sebebi ile zencilere ve “aykırıların başarısı” figürleri ile hispaniklere oldukça yakın durdu. Bu zahiri görüntünün aslında hiçbir şey değiştirmediği ve ABD politikalarında “başkan” figürünün basit bir simgeden ibaret olduğunu halk çok iyi biliyor olsa da, ABD tarihinin en çok para harcanan seçim kampanyası bazı gerçekleri göz ardı etmeyi mümkün kıldı.

 

Ülkemizdeki seçim kampanyalarında da yüzlerce örneğini görüyoruz; dindar olduğu için değil, sırf “dindar bir görüntü verdiği” için seçilerek yönetime gelen binlerce politikacı var çevremizde. Halk hırsız, dolandırıcı ve sürekli yalan söyleyen bir insana sadece “dindar” zannettiği için oy verebiliyor. Ne yazık ki dünya, gelişen bilim ve teknolojinin ışığında daha da ileriye gideceğine, gün geçtikçe cehaletin pençesinde oportünist ellere teslim oluyor. Teknolojik üstünlük büyük maddi kaynaklar gerektirdiği için sonuçta kleptokrasinin ellerinde oyuncak hale geliyor; halk teknolojiye ulaştığı zaman ise zaten eskimiş oluyor. ABD teknolojik yönlendirmenin zaten beşiği. Verilen sözlerin yerine getirilmesi, uygulanan politikaların ülke yararına olup olmadığı gibi temel konularla kimse ilgilenmiyor. Bunları algılayabilmek için önce okumak, takip etmek ve karşılaştırma yapmak gerekiyor; günümüz seçmeni ise bunlardan oldukça uzak…

 

Obama’ya “ılımlı” olduğunu düşünerek oy verenler zannediyorum hayal kırıklığına uğrayacaklar; çünkü seçmenlere şirin gözükmek gibi bir ihtiyacı kalmadı. Artık bir daha başkanlık yarışına giremeyecek. Bu da ABD politikalarının özellikle Ortadoğu’da daha da “saldırgan” hale gelmesine çanak tutacak.

 

İnşallah yanılıyorumdur; zira dünyanın şu anda “ne yaptığını bilen” bir ABD başkanına ihtiyacı var.