Demokrasi ve özgürlük getireceğini söyleyerek Libya'yı darmadağın eden ve özgürlük yolunda 60 bin Libyalı'nın ölümüne yol açan ABD ve NATO'cu müttefikleri şimdi şokta. Çünkü 'demokrasi ve özgürlük getirdikleri' insanlar Amerikan elçiliğini basmış ve büyükelçi dahil 4 kişiyi öldürmüştü. Herkes bu konu ile ilgilenirken bu kez karşımıza İslam ve Müslümanları aşağılayan 'Müslümanların Masumiyeti' filmi çıktı ya da çıkarıldı. Anlaşılan ABD ve müttefikleri Somali, Irak ve Afganistan'da olduğu gibi Libya halkını öldürmede özgür oldukları için öldüremedikleri insanlar da Amerikalıları öldürmekte özgürler.

Başta Yahudi lobileri olmak üzere ABD ve kurbanlarından hoşlanmayan bazı çevreler ise bulanık sularda ava çıkarak 'Ben de özgür olduğum için istediğim filmi yaparım' diyor. Filme tepki gösteren insanlar ise 'Ben de istediğim tepkiyi koymak konusunda özgürüm' diyerek sağa- sola saldırıyor ya da daha sakin olanlar ABD'den nefret etmeye devam ediyor. Bunun ne kadar ve kime yarayacağı ise farklı bir konu. Çünkü Afganistan'ı işgal eden Komünist Sovyetlere karşı cihat ilan eden her türlü radikal İslamcı gruba destek veren, Kaide'nin kurulmasını sağlayan ve Taliban'ı Eylül 1996'da Kabil'de iktidara taşıyan ABD'nin şimdi bu güçlerle nasıl savaştığını görüyoruz. Savaşıyor ama aynı zamanda hem Kaddafi'ye karşı ayaklanmada hem de Suriye'de devam eden çatışmalarda bu güçlerle iç içe olan ya da onların ideolojisine inanan silahlı militanlara her türlü desteği veriyor.

Çünkü Kaddafi olayında olduğu gibi ABD'ye göre Esad'dan kurtulmak için Kaideci, Selefi ve benzeri her türlü radikal inançlı militanlardan yardım istenebilir. ABD işte böyle bir ülke. Yani her zaman iki yüzlü. Örneğin kendi diplomatı Libya'da öldürüldü diye kıyameti koparan ve sağa sola tehditler savuran ABD, 1973-1985 yılları arasında ASALA, 42 Türk diplomatını öldürdüğünde müttefiği Avrupa ülkeleri gibi benzer bir tepki koymamıştı. Aynı ABD Afganistan, Pakistan, Yemen, Somali ve şimdi de Libya'daki saldırıları bahane ederek bu ülkelere predator uçaklarını gönderiyor ve her gün terörist olarak nitelendirdiği Kaide'cileri avlıyor.

Yani ABD kolayını bulmuş. Eskisi gibi askeri üslere ve yerel ajan ve işbirlikçilere gerek kalmıyor. Çünkü uydularla Kaide’cileri takip eden ABD predatorlarla bunları çok kolay avlıyor. Bu avlanmanın işe yaramayacağı kesindir. Çünkü ABD 'özgürlük ve demokrasi' sloganları ile ne yaparsa yapsın bu coğrafyanın insanları ona inanmıyor ve inanmayacaktır. Çünkü bu coğrafyada ABD işbirlikçilerinin sayısı ne kadar artarsa artsın ya da ne denli güçlü konumlarda olurlarsa olsunlar insanlar bir Yahudi din devleti olduğunu söyleyen İsrail'e mutlak sahip çıkan ABD'den nefret ediyor. Yani insanlarımız Irak'ta ölen yüzbinleri normal karşılıyor olabilir ama aynı insanlarımızın vicdanında bir Filistin meselesi vardır.

Filistin sorununun yaratıcısı ise ABD ve onun müttefiği Batılı ülkelerdir. Yani ilk Kıble'leri Kudüs olan gerçek Müslümanlar asla ABD ve Batı dostu olamaz ve olmamalıdır. Çünkü ABD ve Batı tarih boyunca bu coğrafyanın hep düşmanı olmuştur. ABD ve Batı dostu olmak ise asla  'reel politika' ile gerekçelendirilemez. Dinlerarası Diyalog ya da Medeniyetler İttifakı gibi söylem ve inisiyatifler ise ABD ve Batı'nın egemen güçlerinin bizleri kandırmak için uydurduğu sloganlardır. Çünkü ABD'nin bir tek stratejik ilke ve inancı vardır: Her şey İsrail için. Yani ABD'nin bu inanç dışında yaptığı her şey taktikseldir ve konu İsrail olunca herkes feda edilebilir. Yakın tarihe bakanlar bu gerçeği çok iyi anlarlar. Önemli olan olaylara Amerikan gözlüğü ile bakmamaktır. Bakanlar da er ya da geç astigmatlı miyop ya da şeş-beş şaşı olurlar.

(Akşam gazetesinden alınmıştır)