Yok yok... Doğu Perinçek için; eski Maocuydu, eski Çinciydi, eski komünistti, şimdi  “milliyetçi”  oldu, falan demeyeceğim. Millî hislerinin zaman zaman kabardığını biliyorum. Lozan’da  “soykırım davası”nda şahit oldum çünkü... Özellikle komünist yönetimlerde,  “esir”  muamelesi gören Türkler için, Çin’deki Türklerin durumu hâriç, senden benden farksız düşünmediğini de yakından biliyorum. (Trabzon’da bir konferansta, Prof. Dr. Haydar Çakmak’ın da dâhil olduğu bir konuşmamızda anlattıklarını, daha önce yazmış olmalıyım.) Çin’de Türklerin statüleri meselesinde derin farkımız var. Ulusal Kanal’da, Rasim Ekşi ve ben, Perinçek’e sorular yöneltmiştik. Biraz tartışmalı geçmişti. Meselâ;  “A. Öcalan’ın size Bekaa’da sunduğu çiçeği ne yaptınız, kuruttunuz mu?!” (hatırasını yaşatmak anlamına) demiştim. Programdan sonra, sohbetimizde Çin meselesi yine açıldı, biz yine malûm fikrimizi söyledik. O ise Çin’e toz kondurmuyordu. Sonra  “Seni Çin’e götüreceğim, sen de göreceksin Türklerin bir sıkıntıları olmadığını”  dedi. Birlikte Çin’e gitmek nasip olmadı. Çünkü,  “Ergenekon”  diye bir şey çıkardılar ve onu tevkif ettiler.
 
***
 
Perinçek, tarihle uğraşa uğraşa  “bilimsel sosyalizm”  (komünizm) fikrinden de vazgeçecek! (Başka türlüsünü düşünmek mümkün görünmüyor!)

Perinçek köklü bir değişime, onun seveceği kelimeyle söyleyeyim  “devrim”e imza attı:  “Ulus” tan  “millet”e evrildi:
“Ulus sözcüğünün millet kavramının yükünü taşıyamadığını gördüm ve millet kavramını yeğliyorum.”
Perinçek,  “Millet ve ulus kavramları”  başlıklı yazısında önce anlam kaymalarına giriyor (“Yavuz”  örneğini ve başka örnekleri veriyor),  “ulus”  ve  “millet”in tarihî vetiresini anlatıyor. Sonra diyor ki:

“Millet kavramı, özellikle 20. yüzyılın başlarından sonra artık eski anlamıyla kullanılmadı. Nitekim Türk Devrimini yapanlar ve halk, Millî Kurtuluş Savaşı dediler, Kuvvayı Milliye dediler, Ankara’da Büyük Millet Meclisi’ni açtılar. İstiklâl Savaşı’nda halk, onlara Milliciler diyordu. Altı Ok’un ikincisi, Milliyetçiliktir. 1931 CHP Programı’nda böyle belirlendi.

Bu tarihsel kavramları bir de ulus sözcüğüyle anlatmaya çalışalım:

Ulusal Kurtuluş Savaşı, Ulusal Güçler, Türkiye Büyük Ulus Meclisi, Ulusçular, Ulusalcılar...
Olmuyor, tarih içinde önemli anlamlar yüklenmiş sözcükleri çevirmeye kalktığınız zaman, kavramın içini boşaltıyorsunuz, o zaman kavram birden hafifliyor.

O nedenle ulus sözcüğünün millet kavramının yükünü taşıyamadığını gördüm ve millet kavramını yeğliyorum.”  (Aydınlık, 27 Aralık 2012)
Perinçek’in yazısında; “Kuvvayı Milliye” değil, “kuvâ-yı milliye (milliyye)”, olmalı.  “Yeğlemek”  kelimesinin de yerinde kullanılmadığını düşünüyorum. “Üstün”  anlamında kullanılacaksa  “üstün görüyorum.”,  “tercih”  anlamında kullanılacaksa “tercih ediyorum”  denmeliydi. “Neden”  kelimesi... Nerede kullanılabileceğini çok yazdım. Burada tekrarlamayacağım.

Zamanımızda  “milliyetçilik”  ve  “ulusçuluk” a farklı anlamlar yüklenmiştir. Hakikaten, Perinçek’in dediği gibi, milliyetçiliğin içini boşaltmak isteyenler, tarihi kesintiye uğratmak isteyenler, dinî mefhumları asla hatırlatmasın diyenler,  “Milliyetçi Hareket” ten uzak durmak isteyenler  “ulus”  ve  “ulusal”ı kullanmışlardır. (Yarın devam.)

(Yeni Çağ gazetesinden alınmıştır)