Sevgili okurlarımın Ramazan Bayramı'nı kutlar, huzur dolu, sağlık içinde bir yıl dilerim. Tutuklu gazeteci meslektaşlarımızın tez zamanda yavrularına ve yuvalarına kavuşmalarını temenni ederim.


"Medya üzerinde baskı var"
iddiaları Batı'da da karşılık buluyor. Siyasi iktidarın, zaman zaman medyaya gözdağı verdiği gerçeğini reddetmek kolay değil ama, "70 kadar gazeteci, yazdıkları yazılar sebebiyle tutuklu ya da hükümlü olarak cezaevinde" iddiası, hakikati yansıtmıyor. Nitekim, Adalet Bakanlığı, Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın yayınladığı listeyi tek tek inceledi ve kimin, niçin tutuklu olduğunu ortaya koydu. Halen basın mensubu denilen 63 kişi cezaevinde bulunuyor. Bunlardan zaten 18'i hükümlü. 45'i tutuklu. Peki bunların hepsi yazılarından ya da düşüncelerinden dolayı mı mahkûm oldu veya yargılanıyor? Hükümlülerden 3 örnek verelim:
Erdal Süsem (Eylül Hapishane dergisi editörü) Mahkûmiyet kararına konu olan suç: TK/PML Tikko silâhlı terör örgütünü yönetmek; polis memurundan gaspettiği silâhla birini öldürmek...
Oral Zavar (Odak dergisi) Suçu: THKP-C üyeleri tarafından bir kişinin kaçırılıp, örgüt evine götürülmesi eylemine katılmak. Eylem sırasında sahte polis kimliği ve tabanca kullanmak.
Mehmet Yeşiltepe (Devrimci Hareket dergisi çalışanı) Suçu: Yasadışı silâhlı THKP-C Devrimci Yol isimli terör örgütünün üst yöneticisi olmak. Örgüt adına banka soygunu gerçekleştirmek; seçimleri protesto ettikleri sırada polis aracına silâh atmak.

* * *

Bunun yanı sıra, düşünce özgürlüğü kapsamında görülebilecek eylemler de var. Bugünkü kanunlara göre suç ama, bazı yasal düzenlemelerle suç olmaktan çıkabilir. Buradan da bazı örnekler vereyim:
Seyithan Akyüz (Azadiya Welat gazetesi Adana temsilcisi) İddia olunan suç: Bir grup arkadaşıyla birlikte "Biji serok Apo" diye slogan atıp, zafer işareti yapmak. "Selâm selâm İmralı'ya bin selâm; Öcalan siyasi irademizdir; dişe diş kana kan seninleyiz Öcalan" diye slogan atmak.
Bayram Parlak (Gündem Gazetesi Mersin temsilcisi); Mehmet Karaaslan (DİHA Mersin muhabiri); Ali Buluş (DİHA Mersin muhabiri) İddia olunan suçlar: PKK terör örgütü ve onun elebaşısı Öcalan lehine slogan atmak. Örgüt güdümünde faaliyet gösteren basın ve yayın organlarına bilgi, belge ve materyal temin etmek.
Deniz Kılıç (Azadiya Welat gazetesi Batman temsilcisi) İddia olunan suç: PKK terör örgütü talimatları doğrultusunda başlatılan kampanya için "Ben bir Kürdistanlı olarak, Kürdistan'da Sayın Abdullah Öcalan'ı bir siyasi irade olarak görüyor ve kabul ediyorum" ifadesinin yazılı olduğu matbu dilekçelerle imza toplayıp, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek.
Vedat Kurşun (Azadiya Welat gazetesi sorumlu yazı işleri müdürü) İsnad edilen suç: Terör örgütü mensuplarını ve terör örgütünü övücü nitelikte yayınlar yapmak, terör örgütü liderinin açıklamalarına gazetede yer vermek.

* * *

Bunun haricinde Ergenekon tutukluları var. Zaten, Türkiye, Ergenekon'dan bazı gazeteciler gözaltına alınınca, diğer tutuklu gazetecilerin farkına vardı. Meselâ Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Ulusal Kanal'dan Hikmet Çiçek, Kanal B televizyonu yönetim kurulu başkanı Mehmet Haberal, Aydınlık dergisi yayın yönetmeni Mehmet Deniz Yıldırım, Oda TV'den Yalçın Küçük, Soner Yalçın, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Doğan Yurdakul, Sait Çakır, Coşkun Musluk, Müyesser Yıldız, Ahmet Şık, Nedim Şener.

* * *

Demek ki, "Türkiye'de, gazeteciler hapiste" söylemi tam olarak doğru değil. Çünkü hapiste olanlar arasında, terör örgütü üyesi olup, şiddete başvuranlar bile var. Buna mukabil kimisi, sadece örgüt propagandasından yatıyor; bunu düşünce özgürlüğü kapsamında görebiliriz. Bir de bu konunun gündeme gelmesini sağlayan ve Ergenekon terör örgütüyle ilişkilendirilen gazeteciler mevcut. Asıl onların durumu tartışma konusu. Oda TV'ciler ile Nedim Şener ve Ahmet Şık hakkındaki iddianame yayınlandı. Mahkeme safahatinde, savunmalarla birlikte, kamuoyu resmin tamamını görecektir. Şimdilik her şey gölgeli. Diyelim ki, Şener ya da Şık, Ergenekon terör örgütü tarafından kullanıldı. Veyahut Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan darbeci generallerle bir şekilde temas halindeydi. Geçmişte, askeri vesayetin, sistemin doğal bir parçası olduğu düşünüldüğünde, askerle işbirliği yapan ya da fark etmeden Ergenekon'un amaçlarına hizmet eden gazetecilere de, ister istemez daha büyük bir müsamaha ile bakabilmeliyiz.
Tekrar edeyim: Elebaşı konumunda olmayanların mutlaka tutuksuz yargılanmaları gerekiyor.